"N-noldu hyung?" ded. titrek çıkan sesimle.
"Git bana şişe bul."
"Neden?"
"Çok soru soruyorsun git ve bul dedim o kadar!"
"Peki..."
Napıcaktı şişeyi acaba. Hava karanlıktı görmekte biraz zorluk çekiyordum. Sonunda şişe buldum ve Yoongi'nin yanına geri gittim.
"Al."
"Gel otur şuraya."
Nedenini sormadan oturdum. Sorduğum an ters cevaplar verip duruyordu çünkü. Şişeyi çevirdi. Ne yani şişe çevirmece mi oynuyacaktık.
"Doğruluk mu cesaretlilik mi?" dedi
"Cesaretlilik."
" Telefonunun şifresini aç ve bana ver."
"P-peki."
İşte şimdi sıçmıştım. Ona mesaj atanın ben olduğumu anlıyacaktı. Sonra da beni burada pataklayıp gidecekti. Tanrım benim günahım neydi. Yoongi teefonuma bakmaya başlamıştı.
Mesajlarıma girdi. Ve o an anladım bittiğimi. Bittim... Koşup kaçmak istiyordum ama tek yapabildiğim sanki yapışmışım gibi oturmaktı.
"Seni aptal." dedi.
"Ne?"
"Demek mochi sensin Jimin."
Bir şey demedim sadece kocaman yutkundum.
"Biliyor musun senin olduğunu anlamıştım." dedi
"Nasıl?"
"Aptallığın seni ele veriyor."
"Kızmadın mı?"
"Hayır."
"Anlamadım. Ama beni dövdün hyung."
"Çünkü... Boşver belki daha sonra anlatırım." dedi ve göz kırparak dışarı çıktı.
Ne demek istediğini anlamamıştım. Arkasında şaşkın bir Jimin bırakmıştı.