mayıs 2009
jaehyun adım attıkça rengi değişen ayakkabasıyla bir ileri bir geri giderken karşısındaki cılız çocuğa baktı.
"senin böyle bir ayakkabın yok değil mi?"
taeyong omuz silkti.
"çilek yer misin?"
jaehyun kaşlarını çattı.
"hey, ben sana dünyanın en pahalı ayakkabasından bahsediyorum sen ise çilek diyorsun!"
taeyong umursamadı ve jaehyun'la çileğini paylaştı.
"dünyanın en pahalı ayakkabasına sahipsin ama evinizde çilek yok. benim ise arka bahçemde bir sürü çileklerim var! hem çilek reçelinin nasıl yapıldığını biliyorum. bence ben senden daha zenginim!"
jaehyun kafası karışmış bir şekilde taeyong'a bakarken annesi kırmızı topuklularla yanlarına gelmiş ve jaehyun'u kolundan tutup arabaya doğru götürmeye çalışmıştı.
"anne bizim neden çilek bahçemiz yok? zengin değil miyiz?"
annesi sesini yükseltmemek için çaba harcamış fakat pek işe yaramamıştı.
"ne saçmalıyorsun? eve gittiğimizde hemen odana çıkacaksın ve akşam yemeğine kadar ses çıkarmadan oturacaksın. anladın mı beni? seninle uğraşamam!"
jaehyun ağlamamak için dudaklarını birbirine bastırdı ve yol boyunca sadece iki şeyi düşündü.
çilekler ve taeyong.
on iki yıl sonra
jungjae
o küçük kasabada kalıp manav dükkanı falan açacağını sanıyordum
ama ne
güzel sanatlar fakültesi mi
taeyong yolunu şaşırdıysan köyüne geri dönebilirsintyongberry
babanın parasıyla şirketin başına geçeceğini sanıyordum
ama ne
güzel sanatlar fakültesi mi
jaehyun yolunu şaşırdıysan babanın şirketine geri dönebilirsin
nasıl olsa başka hiçbir vasfın yok(görüldü 14:45)
ayrıca bana bakmayı kes
jungjae
sana baktığım falan yok
sadece saç rengin dikkat çekiyor
çünkü senin dışında kimse aptal bir çilek gibi gözükmüyor
ŞİMDİ OKUDUĞUN
strawberry jam : jaeyong
Fanfictiongerçekten de bütün mesele, çilek reçeli yapmayı bilip bilmemekteydi. [ jaehyun + taeyong ] story + texting