2

10 4 0
                                    

   
Selam  nasılsınız?

İyi okumalar

     Annem koltukta oturuyordu genelde bacaklarım ağrıyor dediği için hep orada otururdu, o yüzden kahvesini direkt oraya götürmüştüm, zaten küçük bir fincan hemen biter diyerek sehpaya gerek duymadığını söylemişti.

Babam ise yere geleceğini söylemişti ayaklarını uzatarak bir keyif kahvesi içmeyi tercih etmişti onun kahvesini de yere yanına bıraktım, kendi kahvemi elime alıp koltuğun en uç köşesine geçtim sağımda duran kırlenti alıp kucağıma çektim, kahvem için bir sehpa görevi görüyordu. Yere bıraktığım tepsiye ve üzerindeki iki fincan kahveye baktım, kardeşlerimindi, şuan ağzımı açıp gelin kahve soğuyacak demem lazımdı ama çok üşeniyordum, bu oda bu ses gözümü yoruyordu konuşarak çenemi de yormak istemezdim.

Büyük kardeşim, Ahmet, bana bakarak "kahve sütlü mü" diye sorunca daldığım boşluktan irkilerek çıktım. Kahvesi buz gibi olmuştu şimdi mi soruyordu gerçekten, sütlü yapmazdım, ben inatla yapmazdım o da inatla bunu sormaya devam ederdi, her zamanki gibi hayır sade dedim oflayarak yere  indi koca bir yudum aldı, sanki ekşi bir şeyi içmiş gibi yüzünü ekşitti. Sonra arkasını dönüp diğer kardeşimize,Eymen , seslendi. O da hiç kahve içmezdi, zaten küçüktü. Elindeki telefondan kafasını bir an bile kaldırmadan yere indi kahvesinden küçük bir yudum aldı, aslında büyük bir yudum alırdı ama sıcak mi diye tereddüt ettiği her halinden belliydi. Daha fazla içmeden geriye gitti kafasını hâlâ kaldırmamıştı, ölmek onun için en son düşüneceği şeydi çünkü ölürse annem telefonunu geri alırdı, onlar tekrar telefonlarına dönünce annemlere baktım;

Babam ellerine sağlık diyerek fincanı tepsiye koymuş, her zaman yaptığı gibi oturduğu yerden biraz daha aşağıya, mümkünmüş gibi, kayarak telefonuna geri dönmüştü, annem ise asla pes etmeden her zamanki gibi fal kapatmış kendince yorumlamaya çalışıyordu, hep aynısı olurdu birazdan bana bakıp falımda gelinlik var kesin senin için bu diyecek, sonra babama dönüp para gördüm burada işlerin rast gidecek derdi, evde herkese uygun bir şey söyleyince de sanki görevini yapmış gibi rahatlar fincanı tepsiye koyarak "eline sağlık kızım" der ve sırtını iyice geriye yaslardı. Böyle anlarda yani herkes kendisi ile meşgul olunca ev daha da sessizleşirdi, eğer odadan ayrılacaksam böyle anları seçmek zorunda kalırdım.

Yerimden kalktım, babam ve Ahmet kafasını kaldırıp kısa bir süre boş boş yüzüme bakıp tekrar işleri ile meşgul oldular, sanki dünyayı kurtarıyor gibi ciddiydiler, yavaşça yere eğilip tepsiyi aldım, yine yavaşça kapıya yöneldim, bunu çok sessiz yaparsam kimse çıktığım an gelince şunu getir demezdi, eğer geri gelirsem burada oturmak zorunda kalırdım, odadan çıktım kimse bir şey istemedi, hemen mutfağa gittim önce bardakları yıkayıp yerine dizdim sonra bir süre ayakta dikildim, ayaklarım balkona çıkmak yine o eve bakmak istiyordu orada bir şey vardı.

  Sanki oraya bir kere  daha çıkarsam, bundan sonra hep çıkmak zorunda kalacakmışım gibi hissediyordum, ruhum bedenimden çıkmak istiyor balkon balkon diye çığlıklar atıyordu, bedenim ise sanki balkonum getireceği fiziksel bir yorgunluk varmışta buna hazır değilmiş gibi küçük odaya gidip tek başına oturmak istiyordu, bir süre durdum, sonra en mantıklı seçim olan mutfak masasında oturdum, şuan ruh halime en uygun yer burasıydı, balkon kapısı hemen arkamda kalıyordu küçük oda ile aramda ise sadece bir duvar vardı. Şuan bulunmam gereken yer tam olarak bu masa gibi hissettim ben şuan buraya aittim.

Bir yere ait olma hissi bana çok sık uğramazdı, yavaşça balkon kapısını açtım sandalyemi tam kapının önüne koydum ki rüzgarda çarpmasın, rüzgarın boş boş kapıya çarpmasındansa bana çarpması daha çok hoşuma giderdi.

  O evde bir şey var, o evde her ne varsa sanki beni çok yakından ilgilendiriyor ya da ben artık aşırı derecede sıkılıyordum ve kafayı yemek  üzereydim.

  Kafamı balkondan tarafa çevirip yola baktığımda hemen evin önünde motoru çalışır ama kendisi durmuş bir araba vardı, camları siyahtı içinde kim olduğunu göremiyor ama sanki bir  çift gözün ağırlığı altında eziliyor gibi de hissediyordum.

  Araba sanki tek gayesi onu farketmemmiş gibi yavaşça durduğu yerden hareketlendi, mahallenin sessizliği birden yükselen motor sesi ile dağıldı araba hızlıca sokağın köşesinden dönünce de her şey eski sessizliğine tekrardan kavuştu.

  Çok tuhaftı, her şeyin bu kadar aynı olması, bir şeylerin sürekli düzen içinde olması çok tuhaftı. İçimden bir ses o arabadaki kişi ile az önceki evdeki adamın aynı olduğunu söylüyordu. Bunu anlamamın tek yolu yerimden kalkıp tekrar balkona çıkmaktı.

  Aslında bu kesin bir yol değildi, sonuçta eğer aynı kişi değillerse adamın hâlâ camda beklemesi de saçma olurdu.

  Yine de yerimden kalkarak balkona gittim, az önce o adamı gördüğüm daireye baktım, ışıkları sönmüş perdesi kapanmıştı, bu evin perdesi yoktu, demekki hırsız değildi o eve yeni taşınan birisiydi.

  Bu demekti ki o adamı daha fazla görecektim, farklı bir havası vardı, bakışları çok net ve keskindi bunu o gecenin karanlığında bile beni bu derece etkilemesinden anlamıştım. O adam tuhaftı ya da ben öyle görmek istiyordum.

  Işıkları kapalı olan o ev adamın evde olmadığını anlamama sebep olmuştu, bu saatte uyumazdı herhalde kimse , hoş saatten haberim bile yoktu, belki de insanlar tam da bu saatte uyurdu.

   Elimde çekili olan perde ve kapalı ışıktan başka hiçbir şey olmamasına rağmen sanki arabadaki ile aynı kişi olduklarına emin gibiydim.

  Korkuyordum.

  Bazen hissedersiniz, ben şuan iliklerime kadar anlam veremediğim bir şeyi hissediyor ve korkuyordum.

  Düşünmek anlamsızdı kendi kendime bunların  sadece uykum geldiği için senaryo kurmayı çok seven beynime ait oyunlar olduğunu tekrarladım. Daha fazla balkonda durup kendimi korkutmam bile saçmaydı. Burada durmamalıydım.

  Balkondan çıkıp az önce nerede otursam diye düşünürken elediğim seçeneği tekrar zihnimde öne getirdim, salona göre daha küçük olduğu için küçük dediğimiz o küçük odaya geçtim, burada sadece iki çekyat  ve odadan alakasız iki elbise dolabı ile bir çalışma masası vardı, eskiden çocuk odası olan bu oda misafirler geldiğinde yetersiz olan oda sayısı yüzünden tuhaf bir hal almıştı, yataklarımız ortadan kalkmış onun yerini iki çekyat almıştı, en azından çekince yatak oluyorlardı.

   Kardeşlerim televizyonun olduğu odada yatacakları için, köşede bulunan balkon bozması kapalı alanın kapısını açıp onların yataklarını çıkardım, daha sonra teker teker eşyalarını şuan oturdukları odanın önüne bırakıp kendi yatağımı açmak için geri döndüm.

  Yataklarını de ben hazırlayacak değildim, o kadarını yapabilecek kadar büyümüşlerdi.

  Kendi yatağımı hızlıca hazırlayıp dolabımdan pijamalarımı  da alıp banyoya geçmiş hızlıca işlerimi hallettikten sonra üzerimi giyinmiş az o
önce çıkardığım kıyafetlerimi de katlayarak odaya geri dönmüştüm, ışığı kapattıktan sonra da kendimi çekyat bozması yatağıma atarak üzerimi iyice örtmüştüm.

  Her şey hazırdı, bu ortam tam da hayatı gözden geçirmeye uygundu.

  O adam kimdi?

  İçimdeki bu  yabancısı olduğum his de neydi?

  Telefonumdan gelen ses ile yavaşça yastığımı kenara çektim, altında kalan telefonu çıkardığında ekranda kayıtlı olmayan bir numaradan gelen mesaj vardı.

  Bu mesaj yabancısı olduğum o hissin yerini korkuya devretmişti.

  Nereden bilebilirdi ve o kimdi?

   1041 kelime.

Bu hikayeyi hep 1000 kelimelik yazmak istiyorum burada amacım bir kurgu oluşturmaktadır ziyade kendimi geliştirmek.

Bir sonraki bölümde görüşürüz, sehven için uğraşmam gerek şimdi de.

Kendinize iyi bakın.

Eksik ParçaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin