1. Bölüm

1K 47 12
                                    

    İpek gürültüyle açılan kapının sesiyle başını telefonundan kaldırdı. Bir hışımla içeri dalan Ateş'in çatılmış kaşlarından maili okuduğu anlaşılıyordu. İpek günün yorgunluğunu omuzlarından atıp çatışmaya hazırlanırken derin bir nefes aldı.

    "Bu Hastanede işkence ediliyor bana."

    İpek sakince Ateş'in yüzüne baktı.

    "O sempozyuma gideceksin. O ödülü alacaksın. Bir hafta poliklinik yok."

    Ateş kendisini her zamanki koltuğuna atıp İpek'in masadaki su şişesine uzandı.

    "Vallahi İpek hocam. Sen de iyi alıştın bu kara borsada doktor çalıştırma işine ama biliyorsun. Bize gelişi bir hafta."

    İpek, lafını bitirir bitirmez su şişesini kafasına diken Ateş'e bakıp yüzünü buruşturdu.

    "Keyfin bilir Ateş. Ya o ödülü almaya gidersin ve bir hafta poliklinik yapmazsın; ya da o ödülü almaya gidersin ve her zamanki kadar poliklinik yaparsın."

    Ateş şişenin kapağını kapatıp masaya bıraktı.

    "Dolapdere gitsin. Zaten alışkanlık oldu. Millete kendini Hekimoğlu diye tanıtıp duruyor. Onun yüzünden bin defa ceza aldım. Bir kez de ödül alırız fena mı olur yani?"

    İpek gözlerini iyice açıp masasına eğildi.

    "Mehmet Ali hastalara kendini Hekimoğlu diye mi tanıtıyor?"

    Ateş göz kırpıp sırıttı.

    "Sana, inanamıyorum Ateş. Etrafındaki herkesi yoldan çıkartıyorsun. O konferansa gideceksin. Poliklinik indirimi falan da yok. Bu ödül,"

    "Hastanemiz için çok önemli Ateeş. Benim popişimi bu sandalyede tutmam için doktorlarımın ödül alması gerekiyor Ateş!"

    İpek, Ateş'in tiz sesli taklidini dinlerken yerinden kalktı."

    "Bu konuşma Burada bitmiştir. O ödülü almazsan seni kovarım."

    İpek portmantodan aldığı ceketini üzerine geçirdi.

    Ateş bastonuna yaslanıp ayaklandı.

    "Sen bana kıyamazsın."

    İpek burnunun dibine kadar gelen ateşin göğsüne parmağını yaslayıp adamı durdurdu.

    "Peki. Gelme. Senin yerine sahneye Mehmet Ali çıkar. Ödülü alır. Ama sen de, senden sonra ödül alacak olan Ferman Eryiğit'e hava atamazsın. Hafızanı yokla bakalım Ferman Hoca'yı hatırlayabilecek misin? Pişmanlık mailini bekliyor olacağım."

    İpek elini çekip Ateş'in yüzüne yavaş yavaş yerleşen idrakı izledi.

    "İpek hocaammm. Sen az çakal değilsin sen."

    İpek haince sırıtıp çantasını omzuna astı.

    "İyi akşamlar Ateş. Yarın sabah geç kalma.

Xxxx

    "Hoop hoop. Dursana abi. Kız üçe kadar sayacak diye konuştuk?"

    Demir Doruk'un itirazıyla haince sırıttı.

    "Beklemediğin bir anda patlatayım dedim Abi."

    ;Açelya gözlerini devirip Demir'in havada kalan elini indirdi.

    "Demir rahat dur. Say dedin sayacağım. Zaten bankoda tonla işim kaldı sizin yüzünüzden. Çocuk gibisiniz aynı."

    Demir ofladı.

    "İyi tamam. Say bekliyorum."

    "Sayma Açelya hemşire. Dikkatimi dağıtıyorsunuz. Hiç yakıştıramıyorum. Hiç doğru şeyler yapmıyorsunuz Demir ve Doruk."

    Doruk bir anda sırıtıp kafasını salladı. Koltuğa oturup kıvırcık başını bilgisayara indirmiş olan Ali'yi işaret ederek konuştu.

    "Karaşimşek doğru söylüyor. Bu ne böyle çocuk gibi. Haydi gidelim."

    Ali başını kaldırıp gözlerini Doruk'a dikti.

    "Benim adım Karaşimşek değil Doruk."

    Demir elini tekrar havaya kaldırıp itirazla konuştu.

    "Hayır abi. Yediğim tokadın rövanşını alacağım. Şimdi. Burada."

    O anda birkaç şey birden oldu. Doruk Demir'e itiraz etmek için ağzını açtı; asistan odasının kapısı aniden gürültüyle açıldı ve Demir'in tokat atmaya hazır bekleyen eli kapının gürültüsüyle bir anda Doruk'un suratında patladı. Bir anda tokadı yiyen Doruk'un ağzından itiraz dolu bir bağırtı çıktı. Oturduğu yerde makalesine odaklanmış olan Ali de art arda kopan şamatadan irkilip çocuksu bir çığlık attı.

    "Ne oluyor burada?"

    Ferman'ın gür sesi asistan odasında yankılanırken odadaki herkes olduğu yerde sinmişti.

    "Doruk! Demir! Boks maçınızı hastanenin dışında bir yerlerde yapın! Ya da vaz geçtim. İkiniz de acile. Nöbetçisiniz bu akşam. Lunaparka çevirdiniz iyice buraları!"

    Ferman odaya girip kapıyı ardına kadar açtı. İkiliye koridoru işaret edip çıkmalarını bekledi. Doruk ve Demir bir kelime konuşmadan koridorda gözden kaybolana kadar arkalarından baktı.

    "Ali. Londra'ya gidiyoruz. Sevil Aydın vakası için ödül alacağız."

    Ali bilgisayarı koltuğa bırakıp ayağa fırladı.

    "EEE! Hocam! Ben çok heyecanlanırım. Öyle olmaz. K. Kalabalık. Herkes varsa... Ben bilemiyorum."

    Ferman Ali'nin bir oraya bir buraya koşuşturan haline bakarak kaşlarını çattı.

    "Ali. Abartma. Gideceğiz ve geleceğiz. Ben de orada olacağım. Bir şey olmayacak sakinleş."

    Ferman cebinde ötmeye başlayan telefonunu çıkardı.

        "Şimdi. Gidiyorsun, hazırlanıyorsun. Yarın akşama yolcuyuz."

    Ali'nin itirazlarını dinlemeden telefonunu kulağına götürüp odadan çıktı.

Mucize Doktor & HekimoğluHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin