Odasının büyük bir kısmını kaplayan dahası odasına entelektüel bir hava katan kitaplığının önünde durmuş vaziyette elindeki kitabı incelemekteydi. Siyah kotunun üzerindeki siyah kabanı ve son anda aklına gelmiş de takmış gibi özensizce boynuna doladığı lacivert atkısı ile Naz'ın geldiğini hala fark etmemişçesine kitabın bir sonraki sayfasını çevirdi.
"Aşk, yaşamı; cinayet ölümü sıradanlıktan kurtarır. Çok anlamlı bir söz değil mi Naz?" sakin ses tonuyla söylediklerinin akabinde başını kitaptan yavaşça kaldırıp arka çaprazındaki banyo kapısında duran Naz'a döndü.
Naz'ın duyduklarını tam olarak algılaması yarım dakika süresince devam etti. İleriye doğru birkaç adım atıp olduğu yerde durdu.
"Se... Sen nasıl buldun evimi?" dedi Naz.
Karşısındaki tek başını kaldırıp yüzüne birkaç saniye baktıktan sonra cevap verdi.
"O gün birlikte geldik. İyi hissetmiyordun hani, ben getirmiştim seni. Hatırlamıyorum deme sakın bana Naz."
Hayal Kahvesi'nin tabelasını gördükten sonra büyük bir şok dalgası bütün vücudunu ele geçirmişti. Birkaç dakika kendine gelmeye çalışarak en yakınındaki banka oturavermişti. Hıçkırıklarının ardı arkası kesilmeksizin geliyorken gözyaşları da onlara eşlik etmek bahanesiyle yuvarlanmıştı gözlerinden. Nefes alamayacak dereceye gelene dek devam eden bu ağlama krizine son darbeyi vuran astımı olmuştu. Etrafında kimsenin olmaması dolayısıyla yardım isteyememesi astımını daha da tetiklemişti. Sonradan bir elin çenesini kavramasıyla ağzını hızlıca açıp ilacı içine çekmesi birbirini takip etmişti. Elindekini suyun kapağını açıp Naz'a uzatması da sonradan anımsayacağı ayrıntılardan birisiydi. Hiçbir şey sormaması -daha iyi misin haricinde- taksiye binip Naz'ın adresi tarif etmesinden sonra eve nihayet gelebilmişlerdi. Naz'ın teşekkür etmesinin ardından hafif bir baş sallamayla seri adımlarla gitmişti.
"Elbette hatırladım. Yine de şaşırdım. Beklemiyordum doğrusu." uzun bir süre sonunda birkaç cümle kurabilmişti Naz.
"Birkaç kez aradım ama ulaşamadım bir türlü. O yüzden buraya kadar geldim. Ama sen pek müsait değilmişsin galiba." Naz'ı baştan ayağa süzerek en son gözlerine odakladı bakışlarını.
Naz o an idrak etti. Üzerinde sadece bornoz vardı ayağındaki pantuflar haricinde.
"Ahh! Evet. Duş her zaman rahatlatır bilirsin." eliyle bornozun cebini avuçladı.
"Anladım. O zaman ben çıkıyım. Sen giyinince bana seslenirsin." göz kırpıp kapıya yöneldi.
Kapının kapanmasından sonra Naz az önce olanları düşündü. Kuzey'in buraya dahası odasına kadar gelmesi üstüne bir de favori romanlardan biri olan kitabın en can alıcı cümlesini sanki bilerek sorarak onu düşünmeye sevk etmesindeki amaç neydi?
Gri eşofman altını giyerken aklını kemiren bu sorunun cevabı sweatshirti başından geçirken yanıt buldu. Bugün okulda olanlar malumdu. Kuzey'e bir açıklama borcu vardı. Olabildiğince ertelemeye çalışmıştı günboyu ancak şimdiki mevcut durum elinde kocaman bir hiç olduğunu gösteriyordu.
Kapıyı açıp Kuzey'e seslendi. Kuzey, sakin adımlarla koridoru aşıp kapının pervazına yaslandı.
"Gel hadi. Öncelikle kabanını alayım." dedi Naz.
"Doğru ya." deyip kabanını seri hareketlerle Naz'a uzattı. Naz kabanı alıp yatağın tam yanında duran makyaj masasının sandalyesine astı.
Kuzey'in hala ayakta beklediği görünce "Oturabilirsin lütfen." deyip işaret parmağıyla oldukça konforlu duran koltuğu işaret etti. Kendisi de çalışma masasının döner sandalyesine oturup rahat bir pozisyon aldı.
"Bugün söylediklerim evet biraz saçma gelmiş olabilir. Ansızın gelen bir tekli..." Kuzey'in tek kaşını kaldırmasıyla "Pekala teklif değildi tam olarak. Adının bir önemi yok artık. Asla seninle oynadığımı ya da kullandığımı sanm..." Naz'ın lafını bölen Kuzeydi.
"Neden öyle düşüneyim ki?"
Naz minnet dolu ifadeyle Kuzey'e baktı yeniden.
"Sanırım birisi bana böyle bir teklifle gelse daha farklı bir tepki verirdim." dedi Naz.
"Ani oldu biraz dediğin gibi. Ama bu durum 'geleceğimizi' etkilemeyecek merak etme." geleceğimizi özellikle vurguluyarak öne doğru eğilip ellerini birleştirdi Kuzey.
"Geleceğimiz?" Naz'ın pozisyonu her ne kadar rahat olsa da içi pek rahat sayılmazdı.
"Evet canım. Geleceğimiz. Birlikte geçireceğimiz günler var önümüzde." parmaklarıyla ritim tutmaya başlamıştı şimdi Kuzey.
"Öyle tabiki." dedi Naz. Nadir olarak tercih ettiği bir rahatsızlık göstergesi olarak ayağını sallamaya ve halı desenini incelemeye başladı. Bu halı fazla çocuksuydu. Bir an önce değiştirmeyi aklına not etti. Pembe ve tonları Naz'a göre değildi. O daha çok kızılı dolayısıyla kırmızının koyu tonlarında buluyordu kendisini.
"O halde ben şimdi gitmeliyim canım. Yarın sabah seni almamı ister misin?" bunları söylerken bir yandan da ayağa kalkıp makyaj masasına doğru ilerledi. Naz bir an kalması için ısrar edecek gibi olsa da şimdiki mevcut durum buna pek müsaade etmiyordu.
Kuzey hızlı hareketlerle kabanını üzerine geçirdi.
"Şimdilik gerek yok sanırım Kuzey." deyip kapıyı açmak maksatlı ayağa kalktı.
"Neye göre yok?" Kuzey sağ eliyle kabanının fermuarını çekerken başını kaldırıp yorgun gözlerle Naz'a baktı.
"Sabah buraya kadar gelip yorulmanı istemem. Sormuştun ya az önce." Kuzey'in dalgınlığı pas geçerek cevap verdi Naz.
"Sen bilirsin. Teklif var ısrar yok." teklif derken dudakları muzip şekilde yukarı kıvrılmıştı Kuzey'in.
Kuzey, Naz'ın açtığı kapıdan çıkmak üzereyken Naz onu durdurdu.
Yanağına küçük bir öpücük kondurup geri çekildiği esnada kulağına fısıldadı.
"Yaşamımı sıradanlıktan kurtardığın için teşekkürler 'aşk'ım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SADECE İZLE
RomanceYıkılmışlık... Terk edilmişlik... Çaresizlik... Hissetmesi bile bir mucizeyken, güneşin doğması mümkün müydü yeniden.. Çevresindekilerin gözünde kendinden emin, ayakları yere basan,sarsılmaz bir mizaca sahip sert kız profili çizmişti. Altında yatan...