BÖLÜM 11: "COĞRAFYA"

55 5 0
                                    

"Az öncedeki örneğin benzeri güzelim. Benim çözdüğüm gibi çöz hadi." deyip Naz'a döndü Kuzey.

Naz elindeki kalemi iki dudağının arasına alıp çevirmeye başladı. Bu pozisyonda bile kalem gerçek amacı dışında kullanıldığından daha havalı duruyordu. Saçlarını sol tarafa alıp derin bir nefes çekti içine.


Kuzey o gün gittikten sonra Naz yaptıklarını enine boyuna düşünme fırsatını sonuna dek kullanmak amaçlı odaya kapatmıştı kendini. Öncelik Emiri ele alarak başladı aklıyla kalbinin mücadelesi. Kalbi diretiyordu hala Emir'e karşı bir şeyler hissettiğine dair ama aklı bunun tam aksini iddaa ederek Emir'in artık kendisi için bir anlam ifade etmediğini üzerine basa basa vurguluyordu. Bu ikili amansız düşmanı arasında kalan içindeki diğer benliği ise hiçbirini işitmeyecek şekilde kulaklarını tıkamış, bir köşeye oturmuş vaziyette ellerini dizlerine çekmiş,  hıçkırığının duyulmamasını istercesine hızlı hızlı nefes alıp veriyordu gözyaşları da cabasıydı. Ağlıyordu. Diğer benliği ağlıyordu. Kalbi ağlıyordu. Aklı, nutku tutulmuşçasına olanları sabırsızlıkla izliyordu. Diğer benliği ağlıyordu çünkü aldığı yaraların haddi hesabı yokken her gün yediği darbeler onu iyice güçsüz kılmıştı. Diğer benliği ağlıyordu çünkü çoğu kimsenin uğruna yıllarını heba ettiği o 'ruh eşi' bedeninde geri dönülmez acılar bırakarak çekip gitmişti. Kalbi ağlıyordu çünkü bu bedenin sahibini yanlış yola iterek onu ve benliğini  hüsrana uğratmıştı. Kalbi ağlıyordu çünkü aklı geri plana iterek sahibinin kendisini dinlemesini sağlamıştı. Kalbi ağlıyordu çünkü kırılmıştı. Naz içeride olan kargaşa ortamından nasibini almış gibi gözyaşlarını bıraktı yumruklarını sıkarak. Kimsenin hakkı yoktu onu böyle üzmeye. Ne kalbini ne de içindeki. Hiç kimsenin hakkı yoktu özellikle Emir'in. Değmez. Ne kadar basit bir o kadar da ironik şekilde derin  bir kelimeydi. Sorun değip değmemesi değildi. Asıl sorun bu değmez kişiye kalbinin değmiş olmasıydı. Kalbi de bunu inkar etmeye bile çalışmadan adeta doğrularcasına ruhunun aksine feryat figan ağlıyordu. Aklı ne yapacağını şaşırmış halde tüm işlevlerini belli bir süreliğine durdurmuş, delik deşik olmuş surların gerisinden gözünü dikmiş Naz'a bakıyordu. Diğer benlik ise kalbin yanına geçip Naz'ı incelemeye  başlamıştı. Naz bu kargaşa ortamında daha fazla bulunmak istemediğini belli edercesine rahatsız şekilde yerinde kıpırdandı. Gözlerini yavaş yavaş açıp içindeki fırtınanın dinmesini beklemeye başladı.

Artık yeni kararların vaktiydi. Yeni insanlar, yeni arkadaşlar yeni bir  aşk lazımdı. Buna kimse engel olamazdı. İçerdekiler toparlanmaya başlamıştı. Kalbi diğer benliğinden destek alıp ayağa kalkmıştı. Aklı, faaliyetlerine devam etmek üzere komuta merkezine gitmişti. Diğer benliği kalbi ile  yer yer parçalanmış surların biraz gerisinde durup Naz'a seslendiler "Geri dönüşü olmayan kararlarını uygulamaya şimdi mi koyuyoruz?" Naz hafif bir baş sallamayla karşılık verdi. Surlar büyük bir  kararlılıkla hızlıca örülmüştü. Artık yapılması gereken tek bir şey kalmıştı.

"Daldın gittin yine." Kuzey'in seslenmesiyle kendine geldi Naz.

"Ah evet. Soruyu düşünüyordum. Biraz uğraştırıcı sanki ne dersin?"

"Canım fark ettiysen coğrafya testi çözüyoruz matematik değil. Nerede hata yapıyorsun anlamadım ki." deyip soruya döndü tekrar Kuzey.

Naz pek oralı olmayıp etrafı incelemeye başladı. Seçmeli ders olarak coğrafya görmeleri idare tarafından zorunlu hale getirildiği için farklı bir sınıfta karma bir sistemle işleniyordu dersler. Dahası test çözmeleri için hocaların yoğun baskıları sonucu şimdi tam olarak o sorularla uğraşıyorlardı.

"Buldum işte." heyecanlı ses tonu dikkatini çekmişti sevgilisinin.

"Neyi buldun canım?" diye karşılık verdi Naz.

"Sabahtan beri hatanın nereden kaynaklandığı arıyordum onu buldum." Naz'a dönüp cevap vermişti Kuzey.

"Neredeymiş hatam peki aşkım?" dudaklarını büzüp Kuzey'e döndü Naz da.

Kuzey Naz'ın dudaklarına baktıktan sonra gözlerini kitaba indirdi. Naz bu hareketi pek anlamlandıramasa da üzerinde durmadı.

"Güneşin doğuş yönünü baz alarak soruyu çözebilirsin ancak. Oradan dev..."  cümlesini bölen Naz olmuştu.

"Yani kuzeyi?" dedi Naz karşısındakinin gözlerinin tam içine bakarak.

Kuzey bir an afalladı. Naz'dan iltifat almaya pek alışık değildi. Dolaylı olarak sen benim güneşsimsin tarzında bir şey söylemişti ve bu da pek hafife alınacak türde bir iltifat değildi. Naz onu şaşırtıyordu gerek davranışları gerekse sözleri olarak. Onu ne kadar az tanıdığını fark etti.

"Hmm... Sorunun çözümünü biliyordun aslında değil mi?" diye sordu Kuzey.

"Imm... Birazcık yalan söylemiş olabilirim." masum çıkarmaya çalıştığı sesiyle karşısındakine baktı Naz.

Kuzey elindeki kalemi bırakıp masaya başını koydu. Bu pozisyon Nazda onun saçlarına dokunma isteği uyandırsa da şimdilik fikrini rafa kaldırdı.

"Biraz kendinden bahseder misin Naz?" diye sorusunu yöneltti Kuzey.

"Imm... Ne gibi mesela?"

"Nelerden hoşlanırsın ya da neyi sevmezsin?"

"Portakaldan nefret ederim. Portakalla alakası olan hiçbir şeyi sevmem dolayısıyla turuncu da dahil olmak üzere. Başka başka -bu sırada sağ elinin parmağıyla çenesinde ritim tutuyordu ve bu hareket Kuzey açısından oldukça dikkat dağıtıcıydı- kola içmem. Imm... Televizyonla pek aram yok ama sosyal medyayı aktif kullanırım. Kısaca böyle tanımlayabilirim kendimi sanırım." ritim tutmayı bırakıp elini çenesinin altına alıp Kuzey'e baktı yeniden.

"Sen nelerden hoşlanırsın?"

"Şu an tam yanında oturuyorum." başını kaldırıp sırada geriye yaslandı o sırada.

"Ahh! Şapşal şey." gamzesini gösterecek şekilde gülümsedi Naz.

"Senin dışında nelerden hoşlanırım dur bi düşüneyim."

Tam o esnada zil sesinin duyulmasıyla "Evet bu sesten çok hoşlanıyorum." deyip Naz'ı yanına çekerek omzunu ona sardı.

Sınıftan sarmaş dolaş halde çıkarken çok sayıda gözün onları izlediğini fark etti Naz. Hepsine hoş bir tebessüm gönderip Kuzey'e baktı. O da durumdan gayet memnun görünüyordu. Naz uzun bir süre sonra kendini gerçekten rahat ve güvende hissetti üstelik mutluydu da. Elini omuzundaki Kuzey'in elinin üzerine koydu. Kuzey kısa bir an şaşırsa da bozuntuya vermeden parmaklarını sıkıca kavradı.

O halde sınıfa girdiklerinde bir dakika öncesinde yaşanan sahne tekrarlandı ve yine tüm gözler pür dikkat bu ikilinin fazla samimi halini izledi. Ancak bir kişi bu çiftin yüzüne değil tutuşan ellerine bakıyordu. Naz delice bakan bir çift kahve göze aldırmadan elini bu kez daha da sardı. Ardından bir çıtırtı duyuldu sınıfta.

Emir çıldırtıcı bir sakinlikle elinde kırılan kalemin parçalarını yere fırlatıp ayağa kalktı. Seri adımlarla üzerine doğru ilerliyordu. Naz, Kuzey'in elini sıktı ve onun koltuğunun altından çıktı. Kuzey boşta kalan elini ensesine götürdü. O da bakışlarını Emir'e dikmişti.

SADECE İZLEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin