"Buyrun efendim. Ne alırdınız?"
Naz bi an nerede olduğunu idrak edemedi. O kadar dalgındı ki ne ara buraya geldi ne zaman oturdu bu masaya hiçbir fikri yoktu.
Garsonun hala beklediği görünce kendine kızdı.
"Bir orta şekerli kahve lütfen."
Garson gülümseyerek yanından ayrıldı.
Naz garsonun ardından kafeyi incelemeye başladı. Doğrusu ilk defa geliyordu bu tür bir kafeye. Emirle beraberken genelde ya sinemada ya da dışarıda takılırlardı.
"Afiyet olsun efendim."
Garsonu geldiğini görünce tüm düşünceleri kovdu aklından.
"Teşekkür ederim"
Boğazında sanki bi yumru vardı konuşmasını güçleştiren.
Fincanı yavaşça eline aldı. Kafeyi incelemeye devam etti. Genellikle kahverengi ve onun tonlarında döşenmişti. Tıpkı Emir'in gözleri gibi. Kahverengi sandalyeler, biraz daha açık renkte masalar. Ve tablolar. Ahh! Çok güzellerdi. Usta bir ressamın elinden çıktığı çok belliydi. Fakat tüm tabloların ortak özelliği yolların hakim olduğu manzaralardı. Şurada eski bir araba gittikçe kaybolan yolun kenarında durmuştu. Onun yanındaki diğer tabloda genç bir kız elinde küçük bir bavulla yolun kenarında bezgin bir biçimde bekliyordu. Tam çaprazındaki tablodaysa yine eski bir araba ve yine bir yol kenarı. Ama bu kez arabanın yanında genç bir adam sigara içerek ufka doğru bakıyordu. Güneş tüm güzelliğiyle batıyordu.
Ahh! Bu bir dejavu olmalıydı. Emir de onu bu şekilde beklemişti. Sadece sahne biraz farklıydı. Emir'in arabası lükstü. Hava da tamamen kararmıştı. Ve Emir ufka değil yere bakarak içiyordu sigarasını. Her yıl düzenlenen geleneksel yıl sonu balosuna birlikte gitmişlerdi. Ne kadar güzel bir gece olmuştu ikisi için de. Emir ilk defa o gün onunla dans etmişti, ona çok güzel olduğunu söylemişti. Emir o gün muhteşemdi tek kelimeyle. Tüm kızların o gün kendisini nasıl bir hasetle izlediklerine bahse girebilirdi. Emir... O gün... O'nu... Öpmüştü...
Neden sürekli aklına geliyordu ki?
Çünkü burası ona Emir'i hatırlatıyordu.
Burayı neden önceden keşfedemedim diye aklından hınzırca bir düşünce geçti. Şu sandalye onun gözlerinin rengine çok benziyordu. Tablolarda zaman durmuştu; şimdi fark ediyordu. Evet tablolarda zaman durmuştu. Naz için de aynısı geçerliydi bir zamanlar. Emir'in yanındayken zaman duruyordu. Onunla çok güzel vakit geçiriyordu.
Ve burası adeta onun için tasarlanmıştı.
Off! Her şey onu hatırlatmak zorunda mıydı gerçekten?
Birden omzuna dokunan bir elle irkildi.
-Naz iyi misin? Çok solgun görünüyorsun.
Başını yavaşça sağa çevirdiğinde bir çift yeşil gözle karşılaştı . Aklından nasıl ya diye bir soru geçse de bunu dile getirmedi elbette.
-Merhaba -bi an karşısındakinin ismini hatırlayamadı- Kuzey.
Okuldan arkadaşıydı. Çok muhabbetleri olmamıştı bu zamana kadar. Kuzey'in gerçekten hayran olunası bir yüzü vardı. Kemikli bir yüz, biçimli kaşlar, gür siyah saçlar ve gözler. Yeşilin en güzel tonlarındaki gözler. Az kız koşmamıştı peşinden. En azından Naz öyle duymuştu.
-Naz iyi olduğuna emin misin?
Güçlü erkek sesi bir kez daha kulağında yankılanmıştı.
-Tabiiki de iyiyim. Sağol sorduğun için.
Bu sözleri sarf ettiğine kendi bile inanmıyordu. Hiçbir zaman iyi bir yalancı olamamıştı.
Dikkatlice bakan bir çift yeşil göze takıldı bakışları.
-İstersen bize katılabilirsin Naz. - bize'yi özellikle vurgulamıştı sanki-
Kuzey biraz kenara kayınca gördü o an Naz masadakileri. Çoğunu tanımıyordu. Birkaç tane sima tanıdık gelmişti ama.
Şimdi hiç iyi bir arkadaş rolü oynamak istemiyordu. Teklifi kibarca reddetmeliydi. Tam ağzını açacakken telefonunun melodisi kafeyi doldurdu. Kuzey'e özür diler gibi bir bakış atıp hızla telefonunu eline aldı.
-Efendim anne...Tamam...Evet...Yok bugün uğrayamam...Tamam...Anne öptüm...Görüşürüz...
Arkasına döndüğünde Kuzey'in hala onu beklediğini gördü .
-Teklifin için teşekkür ederim. Ama gitmem gerekiyor.
Karşısındakinin cevap vermesine fırsat bırakmadan sırt çantasını eline alıp doğrudan kasaya ilerledi . Ama ücret çoktan ödenmişti. Kuzey'in masasına baktığı an göz göze geldiler. Kuzey muhteşem bir gülümseme eşliğinde ona göz kırptı .Ahh! Ne kadar düşünceliydi. Bu centilmenlikten dolayı Naz da onu içten bir gülümsemeyle ödüllendirdi.
Yavaş adımlarla dışarı çıktı. Güneş ben burdayım dercesine yüzüne yüzüne vuruyordu sıcaklığını.
Sonra bi an aklına kafenin ismine bakmak geldi.
Hayat, senaryosu yazmıştı bir kere daha. Bu kafe belki de senaryonun parçasıydı. Her şey en ince ayrıntısına kadar düşünülmüştü. Evet her şey bir hayaldi. Bu yaşadıkları hayal olmalıydı zaten.
Naz'a düşen kendine biçilen rolü oynamaktı.
Tabela ona inat gülümsüyordu sanki büyük puntolu adıyla beraber : Hayal Kahvesi
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SADECE İZLE
RomanceYıkılmışlık... Terk edilmişlik... Çaresizlik... Hissetmesi bile bir mucizeyken, güneşin doğması mümkün müydü yeniden.. Çevresindekilerin gözünde kendinden emin, ayakları yere basan,sarsılmaz bir mizaca sahip sert kız profili çizmişti. Altında yatan...