önem ve ricayla okumanız gereken kısım,
ANTEMORTEM, 2016 yılında kaleme alınmış olup; doğru zamanını bekleyen ve deyim yerindeyse istediğinde kendini yazdıran bir kurgu. artı olarak gerek içeriği, gerekse gidişatı yönünden her ne kadar bir kategoriye sokmak istemesem de dram içermekte. bunun yanı sıra içerisinde ölüm, intihar gibi tetikleyici unsurlar da bulunuyor. bu yüzden hassasiyetinize sığınıp, tetiklenecek/etkilenecek kişilerin okumamasını öneriyorum. yine ve yine hatırlatmak isterim ki yaşamın her alanından alınıp harmanlanmış olan ve bazı noktaları gerçek yaşama dayanan bu hikayede, hiçbir kötü davranışın güzellemesi yapılmamaktadır.
diğer bir not, eğer kendinizi çaresiz ve çıkmazda hisseder bir ruh halindeyseniz lütfen psikolojik desteğin size bir çare olacağını unutmayın. yalnız değilsiniz, hiç olmadınız. detaylı bilgi ve yardım alabileceğiniz linki size bırakıyorum.
https://genclikdestekhatti.org.tr/
medyaya tanıtım videosunu ekledim. sizden ricam, sizi anlatan yahut hoşunuza giden satırlara virgül iliştirmeyi unutmamanız. anlamını bir gün açıklayacağım. dünyama hoş geldiniz, hislerim hisleriniz olsun.
keyifli okumalar diliyorum.
ANTEMORTEM
,2017, ruhuma son çentiğini atmıştı artık.
Yirmi üç.
Sonum olacak, sonsuz bir yirmi üç.
Ruhumdaki yırtıktan içeri dolan bir hiçlik ve o hiçliğin anlamlandırmayı başaramadığım getirisi olan ağulu sessizliği kulaklarıma birer uğultu olarak düştü; bedenimse soyut bir kuşatmaya prangalıydı. Görünmez bir fanusun içindeydim gerçekliğin bağrından çok uzakta, bağırıyordum lakin sesim koca bir sessizlikti. Çırpınıyordum ama olduğum yerden kıpırdayamıyordum bile. Adım atıyordum, bastığım yerlerin canı çekiliyor ve çürümeye mahkum ediliyordu. Konuşuyordum, konuşmak istiyordum lakin boğazımdan yukarı yükselen kelimelerim benden tiksinirmiş gibi kaçışarak sessizliğimin eteklerine saklanıyordu.
Her şey kaçıyordu.
Kendim bile benden kaçıyordu.
Takvim yaprakları 31 Aralık'ı, gün ise geceyi gösteriyordu ve sanırım benimse tek bildiğim, tek anladığım ve tek anlamlandırdığım gerçek bu olarak ilişiyordu zihnime. Henüz iki bin on sekize ulaşamamıştı zaman çünkü kendisi de biliyordu; devrilen o yılın altında kalarak gömülmek istediğim tarihti iki bin on yedi. Zaman akıp gidecek, mevsimler gelip geçecek, güneş doğacak ve bakacak, bense hep yirmi üçümün kıyılarında ölmeye devam edecektim. Hafifçe tebessüm ettim. Sonsuza dek yirmi üçünde asılı kalacaktı bir ruh ve bu tek kişilik sırrı benden başka kimse bilmeyecekti.