28

4.3K 448 37
                                    

Felix, Chan'ın şartını kabul ederken ne düşünüyordu bilmiyordu. Tek bildiği şey şu an Chan ile yan yana, sessizce yürüyor olduklarıydı.

Çok olmamıştı. Chan, Felix'i almış, ilk başlarda biraz sohbet etmişler ardından Felix, onun ile milyonlarca şey hakkında konuşmak isterken sessizliğe gömülmüşlerdi. Çekingenliğini bu yüzden sevmiyordu. Hayatta çok şey kaçırmasına neden oluyormuş gibi geliyordu.

"Hayatında hiç kaykay sürdün mü?" Chan en sonunda sessizlikten sıkılıp konuştuğunda Felix yere bakan gözlerini kaldırıp ona çevirdi. Chan da belli ki bu sessizlikten hoşnut değildi. "Hayır." diye mırıldandı. Sosyal medyada her şey daha kolaydı ama Chan'ın gerçek yüzü yoktu. Normalde utangaç değilmiş gibi bu hali onun yanındayken daha çok ortaya çıkıyordu.

"Öğrenmek ister misin?" Chan'ın bunu sormasını uzun zamandır bekliyordu. Fazlasıyla hızlı atan kalbini umursamayıp "Olur." dedi ve bakışlarını kaçırdı. Chan bu tatlı harekete karşı sadece gülümsemeyle yetinmişti. Buluştukları andan beri yanında sessizce yürüyen çocuk şirin geliyordu. Utangaçlığını hemen kıramazdı. Yavaş bir süreç lazımdı ve Chan da ona göre adımlar atıyordu.

Biraz daha yürüdükten sonra kaykay parkına vardılar. Gördüğü birkaç insan ile gerildiğini hissetmişti Felix. Chan onları en arka bölüme doğru götürürken Felix rahatladığını hissetti. Sadece o ve Chan'ın olması daha iyiydi. En azından tek hoşlandığı çocuğa rezil olacaktı.

Geldikleri yerde hiçbir şey olmayınca kaşlarını kaldırıp Chan'a döndü. "Neden hiçbir şey yok?" Chan elinde taşıdığı kaykayı yere bıraktı. "Rampalar arkamızda kalıyor. Seni onlardan başlatmam mantıksız olur." Felix karşı çıkacak değildi. Korkunç görüntüsü vardı onların ama ona rağmen çoğu kişi düşmeyi umursamadan en yükseğe tırmanmaya çalışıyordu.

"Ekipman almayı unuttum sana." Chan alnına vurduğunda Felix ona şaşkınlıkla baktı. "Güvenlik ekipmanları olmadan denersen çok tehlikeli olabilir." Felix istemsizce gülümsedi. Onu düşünmesi tatlı gelmişti. "Sorun değil, sen beni tutarsın." Chan'ın kendine siniri hafiflerken ona baktı. Felix'in bu kadar hoş olması haksızlıktı. "Pekala." dedi ama içinden onu düşürmemek için her şeyi yapması gerektiğini düşünüyordu.

"Çıkıntılı yerlere şimdilik basmayacaksın çünkü," Chan arkaya bastığında havalanan kaykayı  gösterdi. "Dengeni kaybetmene yol açabilir." Felix kafasını salladığında Chan ayağını çekti. Felix dudağını dişleyip kaykayın üzerine bir ayağını koydu. İkinciyi de koymak istiyordu ama gergin hissediyordu. Rezil olmak veya düşmek istemiyordu.

Chan elini uzattığında ellerinin birleşme fikrini beyninin en gerisine atarak elini tuttu. Tam olarak kaykaya çıktığında gülümsedi. "Ayaklarını vidaların üzerine getir." Felix kafasını eğip vidaların üzerine getirdi. "Dizlerini hafif kırıp öndeki ayağını kaykaya biraz paralel yap." Felix tek kaşını kaldırdığında Chan yerde ona nasıl yapılması gerektiğini gösterdi. Felix iyice inceledikten sonra aynı hareketi yaptı. "Dengedesin şu an ama bunu net bir şekilde görmemiz lazım. Elimi çekeceğim tamam mı?" Felix yutkundu. "Tamam."

Chan yavaşça ellerini çektiğinde Felix heyecanlandı. Aslında artık bir şey yoktu. Bu paniği daha kaykay hareket etmiyor olmasına rağmen vardı. Felix kaykayı sürerken nasıl olacağını düşünmek dahi istemiyordu.

"Güzel yaptın, sakin olur musun?" Felix'e göre oradan demesi kolaydı. Sanki Chan hiç öğrenme aşamasından geçmemiş ve kaykay ile anne karnından doğmuş gibi hissediyordu.

"Şimdi hareket etmelisin Lixie." Chan'ın cümlesi, Felix'in ürkek bakışlarını ona çevirmesine neden olmuştu. Chan korktuğunu fark edince ellerini beline koydu. "Daha rahat hissediyor musun?" Felix'in vücuduna güven dolunca "Evet." dedi. Her ne kadar biraz daha sakin olsa da hala ne yapacağını hakkında bir fikri yoktu. "Arka ayağınla ittirmelisin ki yol alasın."

Felix dediğini yapıp kendini ittirdiğinde istemsizce fazla yük uygulamıştı. Chan yalpaladı ani hızdan ama sonra kendini hızlıca toparladı. "Çok özür dilerim." Chan gözlerini devirdi. "Olabilir böyle şeyler. Hadi yeniden dene ama yavaş olsun bu sefer." Felix dudaklarını araladı ama diyecek bir şey bulamayınca yeniden kapattı. Pişmanlık hissiyle hafifçe kendini ittirdiğinde kaykay ilerlemişti. Sevinç hissiyatı diğer negatif duygularını gölgelerken ona döndü. Chan karşısındaki gözleri parlayan çocuğa gülümsedi. "Yaptım!" dedi tüm heyecanıyla Felix. "Yaptın." dedi karşılık olarak.

Biraz daha çalıştılar. En sonunda Chan, Felix'i tutmayı bırakmış ve yavaş yavaş ilerlemesine izin vermişti. Çabuk kavramıştı ve bu iyi bir şeydi.

En sonunda kaykaydan inip onu izleyen Chan'ın yanına ilerledi. "Hadi bana şov yap." Chan güldü. "Ne?" Duyduğu garip gelmişti. Felix yanına oturdu. "Uzun zamandır kayıyorsun diye biliyorum. O zaman kesin bir şeyler biliyorsundur." Chan dudağını ıslattı. Evet, uzun zamandır kendi çapında hareketler denemişti ama ne kadar iyi yaptığı tartışılırdı.

"Öyle olsun bakalım." Ayağa kalktı ve beyazlamış, çiziklerle dolu kaykayına ilerledi. Olduğu yerde kaykayı kaldırıp çevirdiğinde Felix alkışladı. Aşırı abartılacak bir hareket olmasa da kendisi yapamayacağından çok iyi geliyordu. "Bence yeterli." Felix kaşlarını çattığından olmadığını anladı. Kaykayının üstüne bastı. Biraz da olsa çekingenliğini unutmuştu. Yakın arkadaşları dışında herhangi birine karşı hareketlerini göstermemişti.

Derin bir nefes alıp birkaç hareket yaptı. Uzun zamandır kaykay süren bir insanın yapacağı normal hareketler olsa da Felix her birini hevesle izliyor ve abartılı tepkiler veriyordu. "Çok başarılısın!" dedi heyecanla. Chan utangaç bir gülümseme eşliğinde teşekkür etti. Felix, bakışlarını üzerinde tutmayan gence karşılık güldü. "Benimle dalga geçiyorsun ama sen de utandın!" Chan onu umursamadan kaykayını eline alıp yanına ilerledi ve oturdu. "Çok konuşma." diye homurdandı. Felix kıkırdadı.

Chan hoş biriydi. Geçmişteki kabalıkları her ne kadar göz ardı edilemese de affettirmeye çalışma çabaları vardı. Aklına nereden esmişti de böyle davranmaya başlamıştı bilmiyordu ama oldukları durumdan hoşnuttu. Geleceği düşünmeyecekti. Olduğu gibi ilerleyecekti ve o süreçte hissettiklerini en güzel şekliyle tuvallerine işleyecekti.

"Ne zaman müsait olursun?" Chan gözlerini karşıdaki boş araziden çekti ve ona döndürdü. "Ne?" Felix gözlerini devirdi. "Resim çizeceğim ya." Chan, Felix'in dengesiz karakterine biraz da olsa alışmıştı. "Sen ne zaman rahat hissedip çağırırsan gelirim." Felix "Tamam." dedi ardından. Konuşmaları orada noktalanmıştı. Bir süre birbirine kaçamak bakışlar eşliğinde etrafa baktılar.

Gökyüzünün maviliğini turuncu alırken en sonunda Chan kalkmıştı. "Gel seni eve bırakayım." Felix gülümseyip ayağa kalkmıştı. Hayır diyecek hali yoktu.

Gün batışını arkalarında bırakıp eve doğru ilerlerken iki genç birbirine gülümseyerek bir şeyler anlatıyordu.

dream | chanlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin