35

3.8K 378 165
                                    

"Biz geldik!" Jisung bağırarak salona girdiğinde Felix sadece kafasını olumsuzca sallıyordu. Gürültü bir arkadaşa sahip olduğundan kaynaklı verdiği kararlarda ikilem yaşıyordu her zaman.

Birkaç gün öncesinden tanıdık olan salona girdiklerinde koltuklarda oturan diğer gençler karşıladı onları. Uzun boylu çocuk geldiklerini fark edince ayağa kalktı ve Felix'e ilerledi. "Hey Felix! Ben Seungmin." Elini uzattı ve Felix'e şirin gelen bir gülümseme sundu. Felix de karşılık olarak ona gülümserken elini tutup salladı. Ellerini ayırdıkların Seungmin diğer koltukta oturan çocuğa baktıktan sonra Felix'e döndü. "Orada bunak gibi oturan da Changbin, tanışmasan da olur." dedi fısıltıyla. Changbin'in kaşları, Seungmin'in ona baktıktan sonra Felix'e bir şey demesinden dolayı çatılmıştı. Felix kıkırdadı. "Eminim o da sevecendir Seungmin."

Minho ve Jisung, Changbin'in yanına ilerlerken odaya Chan girdi ve Seungmin'in demek istediği kelimeler ağzında tıkılı kaldı. Koltukların önündeki pizzalarla donatılmış masaya bardak bıraktığında kafasını çevirmişti. Gözleri Felix'i bulunca istemsizce gülümsedi. Yanına ilerlemeye başladığında Seungmin ikiliyi yalnız bırakmak amacıyla eski yeri olan Changbin'in yanına geçti.

"Hoş geldin Felix." Chan yanına geldiğinde en sonunda demişti. Felix gözlerini kaçırdı utançtan. Son konuşmalarının etkisini hala kıramamıştı. "Hoş buldum." Mırıltı gibi çıkan sesi ve utangaç mimiklerinden kaynaklı Chan pek üzerine gitmek istememişti. Onu kızdırıp günü daha eğlenceli hale getirebilirdi ama şu an pembe saçlı oğlanı rahat bırakacaktı.

"Geçelim hadi." Felix kafasıyla onaylayarak diğerlerinin yanına ilerledi. Jeongin'in yanına oturduğunda Jeongin ona sarılmıştı. Aralarında klasik bir selamlaşma geçtikten sonra saçma bir sohbet döndüren gruba dönmüştü.

"Tanrı aşkına penguen nasıl uçsun?" Seungmin kaşları çatılı bir şekilde Hyunjin'e bakarken Hyunjin büyük gözlerle ona bakıyordu. "Onlar da kuş değil mi? Uçar işte!" Felix arkadaşına karşılık sadece "Şapşal." diyebilmişti. Hyunjin dudak büzünce hemen başka bir konu açmıştı ortaya Jeongin ve bu sefer oradan ilerlemeye başlamışlardı.

Dakikalar ilerledikçe masadaki pizzalar ve içecekler tükenmeye başlamıştı. Herkes ortamın eğlencesine kapılmışken bir anda kelimenin tam anlamıyla Jisung ayağa fırladı. Herkes suskunlaşıp ona dönerken Jisung kendinden emin bir şekilde ortada dikiliyordu. "Hadi oyun oynayalım!" Herhangi birinden aksi bir cevap almayınca bundan cesaret alıp devam etti. "Cennette 7 dakika!"

Olumsuz sesler yükselmeye başladığında Felix merakla gözlerini çevresinde bulunanlarda gezdirdi. En sonunda ona bakan Chan ile karşılaştı. Chan'ın yardımına yetişip açıklayacağını düşünürken Chan, "Saçmalama Han." demişti. Felix öfledi. Oyunu bilmiyordu, anlatsalar ne vardı yani?

"Bence de oynayalım." dedi ayağa kalkarken Minho. Felix pek şaşırmamıştı. Bu ikiliden biri ne zaman bir şey yapsa diğeri de sorgusuz sualsiz arkasından gelirdi. "Eğlenceli olur hem hedefimizi bence hepimiz biliyoruz." Sırıttı Jisung. Felix ve ardından Chan'a baktı. Felix bir şeyler döndüğünü anlayınca tek kaşını kuşkuyla kaldırdı. "Hadi oynayalım o zaman!" Jeongin anladığı olayla heyecanla yerinde doğruldu. Chan ve Felix'in yakınlaşacağa her an vardı.

Hyunjin geri kalmayıp "Ben de varım o zaman." dedi. Chan olumsuzca başını salladı. Umutsuz vaka olan arkadaşları vardı.

Seungmin, Changbin'in elini tuttup ayağa kalktığında Changbin'in gözleri şokla açıldı. Olayları kavrayamadan "Bizi de sayın." dedi Seungmin. Changbin'in gözü ellerinde iken pek aksini iddia edememişti. Chan sinirle nefes verdi. "Sizden nefret ediyorum." Jeongin kıkırdadığında Chan parmağını ona doğrulttu. "Senden de nefret ediyorum velet." Felix hala anlayamadığından olayları en sonunda cesaretini toplayıp dudaklarını araladı.

dream | chanlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin