× 12 × #ℱℬ +18

2.8K 123 48
                                    

BU HİKAYE DAHA ÖNCE @mysolerio İSİMLİ HESABIMDA YAYINLANMAKTAYDI ANCAK WATTPAD TARAFINDAN HESAP ERİŞİMİME KISITLAMA GETİRİLDİ. UZUN SÜREN ÇABALARIMIN ARDINDAN HESABIMI GERİ ALAMADIĞIM İÇİN HİKÂYENİN GERİ KALANI BURADAN DEVAM ETMEKTEDİR. ▪︎

KİTABIN İLK 11 BÖLÜMÜ İÇİN @mysolerio HESABINA BAKABİLİRSİNİZ

☆☆☆

Heeerkese koskocaman merhabalaarr! Sizleri çok ama çok özledim. Aylardır üzgün bir şekilde attığınız yorumları okuyordum. Sizleri üzdüğüm için gerçekten özür dilerim, fakat telafi etmek için bolca bölüm yazıp biriktirdim ve bugün jest olsun diye ikisini birden yayınlamaya karar verdim :)

Kitaba başlarken de belirmiştim, yalnız bir kişi bile bu hikayeyi okusa ben yine yazmaya devam ederim diye. Hâlâ bu sözümün arkasındayım. Çünkü sayın okuyucu, sana çok saygı duyuyorum ve sana kapılarını araladığım bu dünyaya dair davetimi kabul ettiğin için de çok çok teşekkür ediyorum.

Kitap boyunca nerelerde neler düşündüğünüzü merak ettiğimi biliyorsunuz, şöyle ufak ufak yorumlar bıraksanız fena olmazdı bence :* Çok çok öpüyorum hoşçakalıınn!


▪︎▪︎▪︎▪︎▪︎


• ~ 2017, 13 Temmuz

"Bunca zamandır neredeydin, melek..?" diye sordu bana kontrolsüz inlemeleri arasında. Tamamen kendinden geçmiş bir haldeydi, hiçbir şeyin farkında değildi. Tıpkı benim gibi...

Dudakları tenimi yakıyordu.

Rüyada gibiydim. Rüyada olmalıydım. Biz günahkâr ruhların mahkum olduğumuz yeryüzünde böyle güzellikte bir şeyi tatması imkansız olmalıydı. Aksel'in kusursuz varlığı imkansız olmalı...

Her şey benim için çok zor, çok tehlikeli, çok yanlış, çok kışkırtıcı, çok çekici, çok karşıkoyulamaz.

Kolunu belimin altından dolayıp beni kendine bastırdığında ağzımdan ufak bir inleme kaçtı. Yanıyor gibiydi, benim çıplak bedenim onunkiyle sarmalanıyordu.

Merak ediyordum bilinci yerinde miydi acaba? Değildi sanırım, yaptıklarının da farkına varamıyordu. İkimiz de derin bir uykunun en tatlı yerinde gibi, dalgaların bizi götürdüğü yere savruluyorduk kontrolsüzce.

Elleri, parmakları, dudakları, dili... Vücudumun öylesine bilmediğim yerlerinde dolanıyordu ki o an... Gecenin karanlık örtüsünü lekeleyen parlak yıldızların arasındaydım onunla.

Ellerimle uzandım ve onun geniş omuzlarına, sırtına, kaslı göğsüne, kollarına dokundum. Mermerden bir heykeldi sanki, en yetenekli heykeltraşları bile getirseler onun kadar mükemmelini yapamazdı hiçbiri.

Bana karşı aynı anda hem fazlasıyla yumuşak ve narindi, zarar vermekten korkar gibi. Parmak uçları avucuma değse kırılıp tuzla buz olacakmışım gibi geliyordu ona. Ama bir taraftan da... Aksel'in kendine özgü doğası beni korkutuyordu. O ateş gibiydi, beni yakıyordu, öldürüyordu. Öylesine sertti ki özünde, o özbenliği içinde bulunduğu demir parmaklıkları elleriyle kırıp oradan çıkmak için kendini zorluyordu.

Evet, bu benim için fazlaydı ve o yönünü görmekten korkuyordum. Ama bunu anlıyormuş gibi, kendini fazlasıyla dizginliyordu.

Bir an duraksayıp, nefes nefese, alnını alnıma yasladı. Şöminenin ışığı karanlıkta yanaklarına düşen yıldız parıltıları gibi aydınlatıyordu onu.

"Seninle karşılaşmak için ne yapmış olabilirim? Tanrı benim gibi birine neden Melek yollasın?" diye fısıldadı dudaklarımın üstüne.

O an tek düşündüğüm şey dudaklarımda ona karşı olan açlığı gidermekti. 

Avına saldırmak üzere olan aç bir kaplan gibi uzandım, atladım üstüne. Çıplak göğüslerimiz sanki kalplerimiz iç içe geçmek istiyormuş gibi birbirine bastırılmıştı. Acaba kalbimin ne kadar hızlı attığını oradan hissedebiliyor muydu?

Bu hamlemle bir anda yatakta yer değiştirmiş bulduk kendimizi. Şimdi üstte olan bendim. Başımı onunkine eğdiğimde saçlarım etrafımızı sarıyor, onun üzerine dökülüyordu.

Biçimli dudaklarından küçük, hoş bir kahkaha döküldü ve beni öpmeye devam etti.

"Ben seninle ne yapacağım?" diye sordu bana öpüşlerinin arasından. Bir taraftan da elleri belimi sarıyor, uzanıp daha da aşağılara iniyor, bacaklarımı okşuyordu.

"Bilmem... Belki beni sevebilirsin?" dedim alaycı bir şekilde ona.

Bir eliyle saçlarımı topladı ve sol omzumdan aşağı saldı. Sonra da beni boynumdan okşayarak ensemden tuttu. 

Ona o kadar açtım ki birkaç saniyelik sessizliği ve durgunluğu bana çok uzun gelmişti. "Seni hep çok seveceğim..." dedi düşünceli bir sesle.

Sonra hızlı bir hamleyle boynumdaki kolyemi çıkarttı. Neler olduğunu anlamak için onu izlerken, Aksel uzanıp Ametist kolyemi yatağın ucundaki komodine koydu ve belimdeki elleri yeniden yerini buldu. Dudaklarımdan bir inleme daha dökülürken beni kendine bastırmıştı, kendini de bana.

Biraz sonra olacakları düşündükçe kalbim ağzımda atıyordu.

Hareketleri az öncekilerden çok daha yakıcı, dayanılmazdı şimdi. Çünkü artık aramızda hiçbir kumaş engeli yoktu, hiçbiri...

Sonra dünya bir anda alt üst oldu ve kendimi yeniden altta buldum.

Dudakları benimkini örterken gökte asılı duran ay parıldadı evrendeki yalnızlığımızı bana hatırlatırcasına. Zamanın durduğu bir yerde, onun kollarının arasındaydım.

Biraz sonra onu tamamen içimde hissedeceğimi biliyordum...

▪︎Güzeştâh ▪︎ || - d e v a mHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin