× 19 × Uzak ve Yakın +#ℱℬ

1K 94 129
                                    

Selaamm! Ben geldim! Bir haftadan fazla olmuş bölüm yayınlamayalı şimdi fark ediyorum. Açıkçası yoğun bir hafta geçirdim ve kendime ayıracak çok vaktim olmadı. Ama bu yoğunluğumun arasında bölüm yazmaya vakit bulabilmek için kendimi çok zorladım çünkü sizleri çok seviyorum ♡♡ Uzatmadan, sizleri bölümle başbaşa bırakayim. Düşüncelerinizi çok merak ediyorum, öpüldünüüüz!! :*

▪︎ ▪︎ ▪︎ ▪︎

Arabanın rahat koltuğuna iyice kurulduktan sonra kemerimi bağladım. Bu esnada Aksel'in arabanın etrafından dolanmasını izliyordum. Bavulumu bagaja yerleştirmişti. Aslında bana kalsa bir sırt çantası gayet yeterliydi ama bana bavul hazırlatmak konusunda fazlasıyla ısrarcıydı, bu da her nereye gidiyorsak orada kalıcı olduğumuzu söylüyordu bana.

Asena ve Çağkan gittikten sonra annemle telefonda konuştuk. Bu esnada  Aksel benim uyuşukluğumdan şikayet ederek rastgele eşyalarımı bavuluma yığıyordu. Evet, arkadaşlarım gittikten sonra yüzündeki o rahat maskeyi kaldırıp bir kenara attı ve her zamanki huysuz, gergin, sinirli Aksel geri döndü. Bu, onun bize yansıttığından çok daha büyük bir belada olduğumu bana fısıldıyordu adeta. İşte bu yüzden darmadağınık ve içinde neler olduğunu bilmediğim bir bavulla yola çıkmıştık. Ayrıca Aksel'in dolabımı karıştırması, eşyalarımı incelemesi benim için rahatsız ediciydi.

Onun hayatımın içine ani girişi ve her şeyi yerlebir edişi benim için rahatsız ediciydi.

Aksel kapıyı sertçe kapattı ve arabayı çalıştırdı. Gözlerimi üstüne diktim. Başta bana bakmamak için çaba sarf etse de fazla sabredemedi.

"N'oldu?" dedi boğuk bir sesle. Bizim sokaktan çıkarken üzerindeki bol, beyaz, hippi gömleğin ona ne kadar yakıştığını ve altındaki dövmeleri belli ettiğini fark ettim. Şey, saçmalama Ceyla! Şşhh... Kızgınsın sen ona.

"Ne zaman anlatmaya başlayacaksın diye bekliyorum?"

Direksiyonu sola kırıp Barbaros Bulvarı'na bağlandığında arabanın içine birden güneş ışığı vurdu. Dışarıda güzel bir yaz havası vardı. Aksel yakasındaki gözlüğü gözüne geçirdi ve dudakları vereceği cevap için aralanmadan önce biraz düşündü. Gözlüğü taktıktan sonra uzanıp benim koltuğumun önündeki güneşliği indirdi.  Ben hala dik dik ona bakıyordum.

"Çok şey gördün. Şimdi sana açıklama yapmak zorundayım değil mi?" dedi en sonunda alayla.

"Evet." Kollarımı göğsümde bağladım. "O kutu da neyin nesi? Hem, içindekileri ne yaptın?"

Derin bir nefes aldı. "Kutuyu attım, uyuşturucuyu lavaboya döktüm, silah ve bıçak bagajda. Oldu mu?"

"Ne!?" diye cırladım sanırım birden. "Bunlar cinayet silahı olabilir diye sen kendin demedin mi? Neden yanımıza alıyorsun? Ya polis çevirirse? Ne açıklama yapacaksın..." diye söylenmeye başladım ama dinlemedi bile.

"Ceyla, arabamın bagajında gizli bir bölme var." dedi sadece usulca.

"Neden?" Bu tabii ki de Aksel'in cevap vermeyeceği bir soruydu. "Neden böyle bir şeye ihtiyacın var Aksel?" diye üsteledim. Sessizliğini korumaya devam etti.

"Neden polise haber vermiyoruz?" dedim en sonunda.

"Çok soru soruyorsun." Bana hiç bakmıyordu bile, o kadar umursamazdı ki orada olduğumu unutacak gibiydi. Sadece yolla ilgileniyordu. Direksiyonu sadece bir eliyle tutuyordu ve bu eli fazlasıyla gergindi.

"Ve sen hiçbirine cevap vermiyorsun." Sıkıntıyla nefesimi verdim. Hayatta en nefret ettiğim şeylerden biri onun bana karşı hep umursamaz bir ifade takınmasıydı.

▪︎Güzeştâh ▪︎ || - d e v a mHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin