14- beril için

8 2 2
                                    

"Onu asla unutmayacağız. Keşke ona daha önce yardımcı olabilseydik... Ama şu anda, burada ona son anlarında umut veren, onun çok önem verdiği biri var. Eminim ki onun son vedasını burada yapmasını isterdi."

Herkesin bu sözler karşısında bana bakmasının getirdiği baskı altında ezilip büzüldüm. Sanki acım bana yetmezmiş gibi şimdi burada kendimi ortaya koyup insanlarla acımı paylaşmamı istiyorlardı. Düşüncelerimin ağırlığını taşıyamadığım için öne düşen başımı kaldırmaya çalıştım. Herkesin gözlerinde donuk bir hüzün vardı. Pişmanlık mıydı bu? Her birinin onun ölümünde parmakları olduğunu bildikleri için vicdanlarının sesinin altında sağır mı oluyorlardı? Neden tek uğraşan bendim? Neden yetmemişti?
Bütün nefretimi, öfkemi, kırgınlığımı yutmaya çalışıp ayağa kalktım. Beni izleyen gözler adımlarımı tek tek takip ediyordu.

"Beril...ah Beril. Onun kalbi camdandı. Her birimiz paramparça ettik, en kötüsü o bunu açıkça gösteriyordu. O güzel gözlerinin yirmi yaş yaşlı göstermesinin sebebini hiçbiriniz düşünmediniz mi? Yoksa suçluluğunuza karşı çıkamayacak kadar korkak mısınız hepiniz? Eminim ona kilolu olduğunu söyleyip bunun komik olduğunu düşünen ama bunun etkilerini düşünemeyecek kadar sığ kişi de bugün buraya üzgün maskesini takmış ve gelmiştir. Onun gülümsemelerine göz devirerek karşılık veren, onun gülüşlerinin katili de gelmiştir. Her birimiz buradayız ama o değil. Bunun tek sebebi de biziz. Ve ne kendimi, ne de hiçbirinizi asla affetmeyeceğim. Aynaya her baktığımda suçluluk duygusuyla dolacak bütün bedenim. Ve emin olun, eğer bana kendini emanet etmeseydi, şu anda burada acıdan uyuşmuş kalbimi durdurmak için elimden geleni yapardım. Ama yapmayacağım. Ben onun için yaşayacağım. Beril için."

1 yıl sonra

Saate baktım. 8'i biraz geçiyordu. Yaklaşık bir buçuk saattir rahatsız kıyafetimin içinde oturmuş, gözlerimi tavana dikmiş bekliyordum. Bir sesin gelip beni düşüncelerimden alıp götürmesini beklerken korna sesini duydum. Kravatımı elimle yukarı çekip hızlı adımlarla dışarı çıktım. Can kırmızı arabasının camını yarıya indirmiş, camın üzerinden sabırsız bakışlarla bana bakıyordu. Koşturarak arabanın ön kapısını açıp içeri yerleştim.
"Çok beklettim mi?"
"E biraz. Neyse hadi geç kalmayalım-hadi."
-
Adımımı okuldan içeri atar atmaz bütün tahminlerimin doğru olduğunu anladım. Her tarafta fotoğraf çekinen, saçları, makyajları,kıyafetleri özenle hazırlanmış kızlar, birbirinin üstüne çıkıp okuldan gitmeden son bir kez okula verebilecekleri zararı vermeye çalışan erkekler. Birbirine iltifat eden sevgililer, hazırlıkların tamamlandığına emin olmaya çalışan müdür yardımcıları... Tam bir karmaşaydı.
Can'ın çoktan tuvaletteki 'hatıra bırakma' adı altındaki resim çalışmalarına katıldığını görünce her zamanki gibi son ana bıraktığım dolabımı boşaltma işimi tamamlamaya karar verdim.
Sağdan yedinci, soldan üçüncü dolap. Hiçbir zaman okulumuz anahtarları bize teslim etmediği için beni engelleyecek bir şey de yoktu. Önce senin dolabını açmak istemiştim Beril. En azından sana dair bir şeylere tutunmak, bu dünyadan tamamen silinip gitmediğine kendimi inandırmak, kanıtları suratıma vurmak istiyordum.
Elim titriyor, boğazım düğümleniyordu. Bu kadar korkmam beni daha çok korkutuyordu.
Soyulmuş etiketteki mavi pilot kalemle yamuk yazdığın ismine baktım. Beril. Bir kelime neden bu kadar yakıyordu canımı? Neden sanki o mürekkep benim içime akıyor, genzimi yakıyordu?
1 yıl geçti, hala acın geçmedi. Yoksa orada da ruhun acıyor da, bu yüzden mi ben de böyle hissediyorum? Nereye gittiysen, orada da mı mutsuzsun? Değdi mi?

Beril. Değdi mi?

~

bu bölümü kısa yapmak istedim biraz ağır çünkü<3
kendinize iyi bakın, sizi seviyorum.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Apr 30, 2021 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

DepressionHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin