Yine banyonun soğuk zeminin üzerine oturmuş, aynadan kendini seyrediyordu Beril. Ne kadar nefret ediyordu kendinden. Keşke başka biri olsam diyordu. Keşke. Ve dünyadaki bütün yaşam şartlarını düşününce, bunu istediği için daha da çok nefret ediyordu kendinden. Neden güzel olmak için bir şeyler yapmıyordu? Neden kendini göstermemek için eve kapanıyordu mesela? Çünkü o dış görünüşünden nefret ediyordu, bunu değiştirmek için çabalayacak gücü de yoktu. Onun tek isteği, 2 yıl önce kalbine saplanan zehirli okun, ya kalbini delip geçmesi, ya da artık vazgeçmesiydi. Ama bu kahrolası ok, ikisini de yapmamaya çok kararlıydı.Kızarık gözlerini ovuşturarak ayağa kalktı. Lavabonun üzerindeki jilete baktı, ama bileklerinde kalbindeki deliklerden açmak yerine, çantasına koymak üzere eline alıp odasına geçti. Çoraplarını ayaklarından sıyırdı ve dolabından gri, kendisine büyük gelen tişörtünü ve siyah pantolonunu aldı. Siyah pantolonuyla birlikte yere düşen kağıt parçasını açmadan cebine tekrar koydu ve üzerini giydi. Siyah kapüşonlusunu giyerek bir tabut gibi kapattı iyileşmek üzere olan yara izlerini. Kapıdan çıkarken yine onu düşünüyordu. Onun kendisine son bakışını. O güzel kirpiklerinin bir daha açılmamak üzere yeşil gözlerini örtüşünü. Unutamıyordu.
~
Sınıftaki gürültülerden korunmak için kulaklıklarını takmış, önündeki deftere bir şeyler karalıyordu. İçeri Beril'in girdiğini görünce gülümsedi, fakat bu gülümseme birkaç saniye sonra yerini bir somurtuşa bıraktı. Yine mutsuzdu. Bugün de gülememişti bilinmeyeni için. Ah, bir kere görebilseydi o dudakların mutlulukla yana kıvrılışını.. Zincirlenmişti sanki, zorlasa bile gülemiyordu. Acıyla önüne döndü ve kulaklığın birini çıkarıp Beril'i dinledi. Onun o zarif,sanki dokunabilse kıralacakmış gibi olan sesini.. Çok üzgün görünüyordu bugün. Etrafında konuşulanları duyuyor ama dinlemiyor gibiydi. Bir anda bir şey hatırlamış gibi dönüp telefonunu çıkarınca, kendisi de telefonunu ne olur ne olmaz diye sessize aldı. Birkaç saniye sonra telefonunun ekranı bildirimle aydınlanınca onun da yüzünde bir gülümseme belirdi. Mesajı okuyunca yüzündeki gülümseme kendini endişeye bıraktı.
" Ben artık yapamıyorum. Lütfen artık bana yazma, kimseyi üzmek istemiyorum."
Bunun ne demek olduğunu anlamak istemiyordu. Olmasını istemiyordu. Onu da kaybedemezdi.
Beril ayağa kalktı, etrafındaki insanlara boş bir ifadeyle bakarak sınıftan dışarı çıkıyordu ki, cebindeki kağıt parçası açılarak yere düştü. O bunu gördü, ve koşarak kağıdı yerden alıp kendi cebine koydu. Şu an okuyamazdı, her an ağlayabilecekmiş gibi hissediyordu, olmazdı.
-
Beril dahil herkes sınıftan çıkana kadar çantasını topluyormuş gibi yapıyordu. Sınıfta hiç ses kalmayınca alnını ovuşturarak sıraya oturdu. Kağıdı sanki değerli ve kırılacak bir şeymiş gibi yavaşça açtı ve kendini okumaya zorladı. Sanki kağıda kendini bırakmış mürekkepten Beril'in acısı onun parmaklarına doluyordu. Karalanmış bir yazıydı bu.
"Nerden başlasam bilmiyorum
ya da nerede bitirsem
yapamıyorum
bedenimden taşacak gibiyim
belki de her şey
başladığı zamanda
bitmelidir
kurtulacağım
beni hayatta tutan şey kollarımdan akacak
tıpkı 17 yıl önce benim annemin kollarına aktığım gibi
ve kavuşacağım o yeşil gözlere"
Çenesinin titremeye başladığını hissedince kağıdı aceleyle katlayıp cebine koyduktan sonra eve doğru yola koyuldu.
beril yeşil gözlere kavuşmak istiyordu
ve emindi ki bu onun gözleri değildi.~
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Depression
Teen Fictionruhunu çoktan kaybetmiş bir kız için kendi ruhunu feda etmeyi göze alabiliyor... ama kim olduğunu söylemeyi göze alamıyor.