13-kan kardeş

11 2 3
                                    

Saçlarını yavaşça tararken zayıflıktan çıkık olan kemiklerinin üzerinde hafifçe gezdirdi ellerini Erdem. Tarağın saçının düğümünü açmaya çalışırken canını acıtması sebebiyle irkildi Beril. Erdem özür diler gibi elini onun omzuna koydu, yarım taranmış saçlardan ellerini çekip Beril'in karşısına oturdu. Avcunun içini parmaklarıyla açıp bandajı kontrol etti.
"Acıyor mu?"
"Ruhum çıktı ordan, tabi acıyor."
Kendi kendine güldü. Onu böyle gören Erdem de gülümsedi. İyi olacaklardı. Birlikte.

2 gün önce
"Çok derin kesme tamam mı Beril?"
"Canın da çok tatlıymış senin."
"Yok ondan değil, şimdi sen kullanacaksın ya benim ruhu, son anda sıkıntı çıkmasın diye.
Kafasını eğip gülümsedi Beril. Jileti elinde eğip onun derisine hafifçe batırdı. Yüzündeki acıyı görünce boğazı yanmaya başladı. Ne yapıyordu yine?
"Özür dilerim, çok özür dilerim."
"Ben istedim bunu, hatırlıyorsun değil mi? Aynı küçükken yaptığımız gibi Beril."
Bunu duyunca gözleri onun ellerinde takılı kalmış kendini geçmişte bulmuştu Beril. Arkadaşlarıyla gün batımının kırmızı ışığının omuzlarını yaktığı bir temmuz gecesinde kaldırıma oturmuş, yere tebeşirle resimler çiziyorlardı. Dilini çıkarmış tüm dikkatini yerdeki üretim sürecindeki sanat eserine vermişken, omzuna dokulan elle arkasına döndü Beril. Kumral saçları terden alnına yapışmış arkadaşı Erdem'i  görünce elindeki tebeşiri yere bırakıp ayağa kalktı. Erdem elindeki kağıtları havaya kaldırdı ve :
"Kim kan kardeş olmak ister?" dedi.
Meraklı ve anlamamış gözlerle ona bakanları görünce derin bir nefes verdi.
"Eğer kanlarımızı birbirimize verirsek, hep birbirimizin parçası oluruz. Sonsuza dek."
Beril ellerini sarı şortunun iki yanına yerleştirip güneşte rengi açılmış saçlarını kulağının arkasına aldı.
"Kendimizi neden isteğimizle kanatalım ki? Çok saçma, bunun için canımı acıtamam."

"Yine de kesmiştim değil mi? Kan kardeş olacağımızı söylemiştin, herkesle olup benimle olmamanı kabul edemezdim."
Kalbinin üstüne binen yükleri ilk defa hissetti Erdem. 11 yaşında, küçük bir kağıt kesiğine dayanamayan bu küçük kızı bileklerini paramparça edecek hale nasıl getirebilmişti bu hayat? Nasıl kıymıştı ona?

"Tamam, oldu sanırım."
"Bu sefer kan kardeş değil de, ruh değişmesi diyelim bakalım. Artık çocuk değiliz sonuçta, değil mi Beril?"
"Ne dersek diyelim, ben bugün bir şeyler değişsin istiyorum. Ben galiba... ben galiba yaşamak istiyorum. "
Gülümseyip onun ıslak saçlarını kulağının arkasına sıkıştırdı, çoktan kanaması durmuş elini kendi taze kanıyla ıslanmış elinin üzerine bıraktı. İkisinin elinde de Erdem'in kanı vardı şimdi. Parmaklarını onun altındaki eline bastırdı Beril. Varlığını hissetmek istiyormuş gibi. Gerçek gelmiyordu. O muydu şu an bunu yapan? O mu umut veriyordu kendine? Beril güçsüzdü hani? Hani tek istediği ölmekti? Ama ölüm kolay çözüm yoluydu. Atlas ona zoru öğretmişti. Ona zorla ulaşılan şeylerin kalıcı olduğunu söylemişti. Belki de o yüzden bu kadar erken gitmişti? Derin bir nefes aldı Beril. Basit görünüyordu bu yaptıkları, ama aslında tam o anda, o küvetin içerisinde, bir genç ruhunu kaybetmek pahasına iki kişiye bölüyordu.

-

"Neden peki?"
"Nasıl?"
"Neden değiştiniz hepiniz? Neden hiç yanıma gelmedin de şimdi geliyorsun? Neden bu hale gelmemi bekledin?"
"Ben....biz heves ettik sanırım. Şimdi düşününce çok saçma geliyor tabi. Ama 14 yaşında etrafında boktan insanlar varsa sen de onlara dönüşmeye heves ediyorsun. Öylece dağılmamalıydık. Üzgünüm."
"Ben dönüşmedim. Ne kadar boktan insan varsa etrafımdaydı ama onlara uymadım. Sonra Tanrı bana Atlas'ımı vermişti ödül olarak..ne yaptım onun yokluğuyla cezalandıralacak?"
"Beril..."
"Hayır! Beni dinle. Hiçbirinize bir şey olmadı. Hepiniz yenebilecek ne halt varsa yediniz. Herkes ergenlik dedi geçti. Hiçbir şey olmadı size! Ben? Ben ne yaptım da kaybettim her şeyimi? Erdem ben ne yaptım? Söyle kime ne haksızlık ettim bu güne kadar? Kimi tersledim? Ben sadece mutlu olmak istedim. Sadece biraz mutluluk biraz sevgi istedim. Ama çok geldi bana Erdem! Çok geldi. Annemin babamın veremediği sevgiyi tek bir kişi verdi bana, ama çok geldi!"
Az önce yüreğinden attığı bu yük, onu hafifletir sanmıştı. Ama aksine, bu sözler bir süre havada kaldı. Sonra aniden tekrar kalbine indi. Tekrar, tekrar, tekrar. Ezilene kadar.
"Ben.. ne diyeceğimi bilemiyorum. Ama senin için buradayım Beril. Ben seni gözümün önünde kaybetmeye dayanamazdım. Sandığından çok daha fazlasısın ve bunu görmen için elimden geleni yapmaya hazırım sadece.. sadece bana izin vermen gerekiyor."

Beril ayağa kalktı ve evin dış kapısına kadar hızlı adımlarla yürüdü. Kapıyı içeri doğru açıp kenara çekildi ve Erdem'e baktı.
"Annemler bugün dönecekler, gitsen iyi olur."
Başını öne eğip kalktı, ne kadar tahammül etmesi gerektiğini bilse de yine de kırılmaktan kendini alıkoyamıyordu.
"Bize hiçbir şey olmadı değil."
Başını kaldırmadan 3 günde bir ömürlük olay yaşadıkları evden dışarı çıktı.

DepressionHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin