12- günbatımı

18 2 12
                                    

* 10.bölüme geri dönün. hikayenin önemli bir kısmını değiştirdim.*

~

17 Haziran 2019
" Beril geç kalıyoruz."
"Ya bir dakika tamam şunları da alıyım gidiyoruz."
Son sözlerime karşılık beni hafif geri çekip çantamı eline alıp  kapıya yönelmiştin. Arkandan ayaklarımı sürerek gelirken annen bize içine abur cubur doldurduğu poşeti uzatmıştı. Annene sarılırken size bakmıştım ama fark etmemiştin. Ne güzeldiniz.. bu yaptığınız rutin bir şeydi, sarılmak sizin için sıradandı. Mesela bana hiçbir zaman gelip "Bugün anneme sarıldım." diye bir şey demezdin. Ben de demezdim ama sebeplerimiz çok farklıydı sevgilim. Benim için anneme sarılmak hayalden başka bir şey değildi. Ne olursa olsun, etrafımdaki tüm bu insanları görünce içim sızlıyordu. Neyse, seni de sıkmak istemiyorum. Kendini geri çekince annen bana baktı bir süre. Sanki düşüncelerimi okumuş gibiydi. Bana doğru birkaç adım atıp kollarını belime doladı. Annenin omzunun üzerinden sana bakmıştım. Bana yavaşça gülümsemiştin.Bu sanki bana verdiğin bir komut gibiydi. Ben de kendimi annenin kollarına bırakmıştım. Gözlerimi kapatmıştım,açtığım an dolan gözyaşlarımın kendini bırakacağından emindim.
-
Otobüsün sert koltuklarına karşın aldığım yastıkları yerleştirdikten sonra yerlerimize oturduk. Cam kenarına oturmuştun, dışarıyı izledin bir süre. Ben de seni. Sanki bir daha göremeyecek gibi yüzünün tüm hatlarını ezberlemeye çalışıyordum sanki. O kusursuz yüzünü.. Gözlerin gecenin karanlığına dalmışken ne düşünüyordun acaba? Kirpiklerini ıslatacak aklına ne gelmişti?
"Atlas?"
"Efendim?"
"Sen...sen ağlıyor musun?"
"Ne? Hayır, galiba..galiba gözüme bir şey kaçtı."
"Gerçekten mi? İnanmadığın yalanları bana mı söylüyorsun?"
Gülümseyerek bana döndün. Güzel gülüşünün kıstığı gözler içindeki parıltıyı gizleyememişti.
"İyiyim, gerçekten. Belki sonra söylerim Beril."
Son cümleyi söylerken bana zorla gülümsemiştin.
Anlamamıştım Atlas.
Anlayamamıştım.

Gecenin karanlığı gün doğumunun renklerine karışırken göz kapaklarım gittikçe ağırlaşmaya başlayınca omzuna kafamı yaslamıştım. Sense benim uyuduğumu sanıp burnunu saçıma yaslayıp içine derin derin çekmiştin. Sanki beynimden düşüncelerimi de alıyordun..sağlıklı düşünemiyordum. İçimde tarif edemeyeceğim bir sıkıntı vardı sanki, boğazımı saran, karnıma yerleşen. Ama bunu bastırmaya çalıştım. Benim aptal düşüncelerimin geçireceğimiz güzel zamanları etkilemesine izin vermeyecektim.

21.06.2019
Tatilimizin 4. günüydü. Her günümüz birbirinden güzel geçiyor, her gün apayrı eğleniyorduk. Akşam yemeklerinde değişik yemekler deniyorduk, sen yine beni güldürmeye çalışıyordun. Sabahları denize giriyorduk, birbirimize ıslanmış kumları atıyor, adeta savaşıyorduk. Bazen de su kaydıraklarında çocuklar gibi eğleniyorduk.

Sabah, dün gece fazla geç yatmanın verdiği dayanılmaz baş ağrısıyla gözlerimi araladığımda mayonu giymiş, beni uyandırmaya çalışıyordun. Yorganı üstümden atıp omuzlarımı tuttun ve beni kaldırmaya çalıştın. Sana nasıl bağırdığımı hatırlıyor musun? Duymazdan gelip beni sarsmaya devam etmiştin. Klasik Atlas.
"Bugün tüm günü denizde geçireceğiz."
"Neden?"
"Bilmem. Çok dalgalı bugün. Dalgalı denizin eğlencesini biliyor musun?"
"Tabi ki. Dalga gelir gelmez üstüne atlayacaksın, sonra gittikçe öne gelince tekrar dalganın içine dalacaksın."
"Burada profesyonellik konuşuyor galiba."

Gülerek sahile gelmiştik. Kum epey sıcaktı, o yüzden koşarak gölgeden gölgeye zıplamıştık. Şezlonga ulaşınca eşyalarımızı bırakıp denize koşmuştuk. Ayaklarımızın ateşini serin deniz söndürmüştü sanki. Dalga dediğin kadar değildi, o yüzden iskemleye çıkmıştım. Sen hala suya dalıp bana deniz kabuğu topluyordun. Bense seni izliyordum. Gözlerindeki heyecanı. Sonunda sen de geldin yanıma. Saat 18.00 gibiydi. Hava kararmaya başlamış, insanlar sahilden bir bir gidiyordu. Tüm deniz kabuklarını yanıma bırakmış, biz birbirimize yaslanmış konuşurken onlarla oynuyordun. Güneşin kızıllığı yüzümüze vuruyor, hava serinliyordu.
"Atlas?"
"Beril?"
"Ben.."
İçimden bir anda söylemek gelmişti. Nereden nasıl geldi bilmiyorum, ama yapmak zorunda hissetmiştim kendimi. O anda söylemesem bir daha asla yapamam gibiydi. Ama sanki kelimeler boğazımda takılı kalmıştı. Ne kadar zorlasam da çıkmıyorlardı.
"Beril?"
"Efendim Atlas?"
"Seni seviyorum."
"Ben de seni."
"Öyle değil işte."
Önüne dönüp saçlarını karıştırmıştın.
"Beril ben seni seviyorum. Senin bileğindeki eski yaralarını seviyorum. Kalbindeki kırıkları, gözlerindeki yorgunluğu seviyorum. Ben seni çok seviyorum."
"Atlas.."
"Şimdi bir şey demek zorunda değilsin sadece-"
"Seni seviyorum."
"Ne?"
Bunu derken ağzından sanki bir kahkaha gibi çıkmıştı. Ayağa kalktın. Senin kalktığını görünce ben de kalkıp önünde durdum.
"Sen şimdi..beni mi seviyorsun?"
Güldüm.
"Evet Atlas. Ben seni çok seviyorum."
Bir anda ayağa kalkıp gülmeye başladın. Yerinde duramıyor gibiydin, yüksek iskemlede bir oraya bir buraya dönüp duruyordun.
"Atlas dikkat et."
Beni duymuyor gibi, yürümeye devam ettin. Kendi kendine bir şeyler mırıldanıyor, bana bakıp gülümsüyordun. Kafanda planlar kuruyordun sanki. Gelecekte yapacağımız, söyleyeceğimiz her şeyi kafanda canlandırıyordun.

Her şey o anda oldu.
Sana daha yeni kavuşmuşken.

İskemlenin ıslak kenarından dönerken ayağın kaydı.

Aşağı düşüyordun.
Sanki sonsuza kadar o boşlukta süzüldün.
Sanki sonsuza kadar adını haykırdım.
Sonsuzluğum, Atlas'ım.

Sonsuzluğun sonu var mı deme. Varmış bitanem.

Sen başını o yosunlu kayaya çarptığında çıkan ses kulağımı sağır etmişti. Tok, acımasız ses. Birkaç saniye öylece kalakalmıştım. Kalbim kan pompalamayı kesmişti, kesmese bile vücudum kanı kabul etmiyordu. Elim kolum bağlanmıştı ve nefes alamıyordum. Sanki kulağımdan, gözlerimden kan akıyordu. Boğazım yanıyordu, akciğerlerim işe yaramaz hale gelmişti. Hareket edemedim Atlas. Sanki birisi gelip beni suya atmış ve boğulana kadar kafama bastırmıştı.
Tir tir titreyen ve güçsüz bacaklarıma rağmen yürümeye çalışıyordum. Seni görmeye çalışırken kendimi aşağı attım.Sen neden buradan düşmemiştin? Sen neden denize değil de kayaya düşmüştün?

Yanına gelene kadar yüzmeye çalıştım. Yüzme öğrenmeye çalışan küçük bir çocuk gibi hareket edemiyordum.
Belki bana kızıyorsun sevgilim, neden bağırmadın, neden yardım çağırmadın? Çok üzgünüm. Ben böyle olsun ister miydim? Ama boğazıma sanki yılların tüm yükü binmiş gibiydi. Ses çıkarmayı geç, nefes bile alamıyordum.
İşte oradaydın. Suyun yüzeyinde. Kırmızı bir gölde uyukluyor gibiydin.
"Atlas? Atlas! Atlas!"
Beceriksizce seni kollarımın arasına aldım. Nefes almıyordun. Az önce karşımda zıplayan çocuk, bana beni sevdiğini söyleyen çocuk nefes almıyordu.
"Yardım! Nolur birisi yardım etsin!"
Kızıl güneş denize vuruyor, yüzünü aydınlatıyordu. Ne güzeldin öyle.
Seni kıyıya sürüklemeye çalıştım. Sahile koşan insanlara bakıp hıçkırdım.
Her şey bitmişti.
Her şeyim gitmişti.
"Atlas!"
Cansız bedenine sarılıp deniz kokusuna karışmış kokunu son kez içime çekmeye çalışıyordum. Kan kokuyordun. Ama çok saçmaydı. Sen hep portakal gibi kokardın. Ben de saçlarınla oynarken kokunu içime çekerdim. Çok saçma Atlas.
Bana daha yeni gelmişken gitmen çok saçma.
-
"Üzgünüz, ama başaramadı. Onu kaybettik, başınız sağolsun."
"Üzgünüz, ama başaramadı. Onu kaybettik, başınız sağolsun."
"Üzgünüz, ama başaramadı. Onu kaybettik, başınız sağolsun."

Onun başaramayacağı şey yoktu ki. Beni bile hayata döndürdü o, kendini mi döndüremeyecek?
Bunu doktorlara söylediğimde bana inanmadılar Atlas. Gittiğini söylemeye devam ettiler. Düz bir çizginin senin bütün hayatını bitirdiğine inanmamı istediler. İnanamadım.

Sana biraz kızgınım biliyor musun? Beni benimle bırakıp gittin. Beni yalnızlığımda bırakıp gittin. Ben toparlanamadım Atlas'ım. Yapamadım sensiz. Beni toparlayacak sen yoktu çünkü.

Birisi çıktı karşıma biliyor musun? Adını, kim olduğunu bile bilmiyorum. Ama beni hayata döndürmek için her şeyi yapıyor. Ve ben galiba..sana ihanet etmek istemiyorum Atlas. Ama o sana çok benziyor. Çok benziyor Atlas.

Bugün günlerden ne biliyor musun? 17 Haziran 2020.
1 yıl geçti.
Sensiz, nefessiz 1 yıl.
Ve bugün geliyorum yanına sevgilim.

Beni özledin mi?

**selam, umarım çok iyisinizdir. bu bölümü yazmak çok zordu, doğru kelimeleri bulmakta çok zorlandım. umarım beğenmişsinizdir. beğenseniz de beğenmeseniz de fikirlerinizi belirtirseniz çok mutlu edersiniz beni,sizi çok seviyorum.

ve biliyorum, sürekli aralıklı olarak yeni bölüm yayınlıyorum, çok üzgünüm.

DepressionHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin