1. BÖLÜM : First meeting, first thank you.
"İçinde ona sarılma isteği uyandıran şey, kadının güzelliği, doğallığı ya da o kendiliğinden hali değil, kadınla aynı dünyada yaşadığına duyduğu derin inançtı."
Aşkın somut tanımını bilmiyordum veya sevdanın, ikisi aynı kapılara ışık tutuyor muydu emin değildim ancak okuduğum satırlarda her zaman hissettiğim soyutluk beni içinden çıkamadığım karmaşalara yönlendiriyordu. Bu karmaşıklığın sebebinin ne olduğu gayet açıktı ancak neden Orhan Pamuk'un satırlarını yorumlandıramıyordum?
İki senedir elimde olan bu kitapta annemin altını çizdiği her yeri tek tek okumuştum. Geçen yıl içerisinde pek çok kez elime farklı eserler alsam da çıkmaz sokaklarım beni küçük bir kız çocuğu gibi elimden tutup bu yola çeviriyordu. Kara Kitap... Ölümünden sonra annemin eşyalarının toplanmamasını istemiştim, kitapları da buna dahildi. Onu özlediğim her an gittiğim yer, sığındığım sığınak annemin kütüphanesi oluyordu. Evimizin küçük bir kısmına sahiplik yapan bu oda beni annemin yokluğunda en çok avutan şeydi. Kokusunun karışmış olduğu kitapların her birini teker teker okumuş altı çizili yerleri kendi zihnimde açıklığa kavuşturmuştum. Ancak ne zaman bu kitabı parmaklarım arasına alsam beynim beni uzaklaştırıyor, düşüncelerim lal oluyordu.
Annem her zaman anlaşılması zor bir kadın olmuştu. Onu ve düşüncelerimi anlamam için ne kadar yol kat etmem gerektiği hakkında bir fikrim yoktu ancak onu anlamamı istediğini biliyordum. Zira benim adıma bıraktığı bu kitap her seferinde baş düşmanım haline geliyordu.
Zihnime dolan anılar ile kitapta okuduğum satırlardan hiçbir şey anlamadığımı fark ettiğimde kızlarla olan resimlerimizle dolu ayracı kitabın arasına sıkıştırdım ve baş ucumdaki eskimiş not kağıdını parmaklarım arasında yavaşça okşadım. "Lalinim, küçüğüm benim." Notta annemin bana her zaman ki ithaf ettiği kelimeyi istemsizce içimden onun sesiyle tekrarladığımda sıcacık bir hissin içimi doldurmasına izin verdim. "Sana bu kitabı neden özel olarak bıraktığımı anlayacaksın bebeğim, sadece hisset sadece bekle güzel yavrum." Benzer cümleler, benzer beklenti... Her göz gezdirişimde ezberimde olan kelimeler, tekrardan zihnimin en parlak köşesine kendisini hatırlatıyordu. Otel odamın çalan zil sesi etrafı sardığında oturduğum tekli koltuktan kalkarak kitabı yan köşedeki kitaplığa yerleştirdim ve hala daha çalan kapıya ilerledim.
Akşam dışarı çıkmak için sözleştiğimizi hatırladığım an içeriye bir hışımla giren kızların gazabından kurtulamayacağımdan emindim. Üçü de sıralı bir şekilde odamda yerlerini aldıklarında üzerimde hissettiğim kızgın bakışların devamının geleceğinin farkındaydım çünkü resmen Coachella'nın başladığı geceye onlar heyecanla hazırlanırken ben kitabımı okuyordum. Tüm dünyaya ününü salmış iş adamı Murat Deniz ve onun ortaklarının kızları kendileri ile birlikte dünyanın her yerinden çeşitli kişilerin katıldığı festivale davet edilmişti. Babamlar ne kadar istemeseler de biz bu fırsatı kaçırmadan kabul etmiştik ve ben daha ilk günden geç kalmıştım, Allah'ım sen beni Mine'nin çenesinden korursan çok sevinirim.
"Beni çıldırtacaksın Lalin! Neden hala hazır değilsin kızım aşağıda seni bekledik yarım saat boyunca, telefonuna da bakmıyorsun." Allah'ım sanırım sesimi duyurmak için biraz geç kaldım ama umarım beni devamından korursun. Yani, lütfen! Ben bir cevap vermediğim sırada dişlerim ile alt dudağıma baskı uygularken Mine'nin bakışları anlık olarak önce kitaplığımı ve sonra karşısında şekilden şekle giren beni bulmuştu. "Gerçekten beni çıldırtacaksın Lalin, git ve giyin hemen geç kalıyoruz!"
Allah'ım neden şimdi sesimi duymamıştın ki...
🔹
Işıklarla donatılmış yollar... Eğlenceye ev sahipliği yapan gece... Santa Barbara sokakları...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAFİR
Teen FictionDipsiz bir kuyunun karanlığını anımsatan bakışları gözlerimle buluştuğunda var olan depremleri hissediyordum. Kuyunun içinden bir el, hissetmenin intikamını alırcasına sıkıyordu boğazımı ve parçalara ayrılıyordum. Dağılan parçalarımdan bana kalan...