-15-

1.2K 178 51
                                    

Sabah uyandığımda ilk fark ettiğim şey mutfaktan gelen kokular olmuştu. Bizim ev buradan daha kalabalık olsa da her sabah kahvaltı hazırlayan kimse yoktu.

İlk başlarda Minho bazen hazırlıyordu ama o da sonradan hazırlamayı kesmişti. Neden olduğunu asla anlamamıştım. Yüzümü sıvazlayarak yattığım koltuktan kalkmış daha önceden geldiğim için yerini bildiğim banyoya doğru ilerlemiştim.

Elimi yüzümü yıkayıp banyodan çıkmış kahvaltıyı hazırlayan Yeonjun'un yanına mutfağa girmiştim. "Günaydın."

"Günaydın Sung, aç mısın? Açsındır herhalde, hadi ye." Gülümsemiş hafif bir teşekkür mırıldanıp önüme koyduğu tabaktakileri yemeye başlamıştım. 

Sabah kahvaltı sakin geçmişti, Yeonjun ile havadan sudan konuşmuştuk, Soobin öğlene doğru gelmişti ve onunla da biraz sohbet etmiş ardından dışarı çıkmıştım. O hafta sonu sakin ve sıradan geçmişti.

Onlara daha fazla zahmet vermemek için hafta başında eve geri gitmiştim. Kapıyı açtığımda beni ilk fark eden Felix olmuştu. Ona Yeonjunlar'da kaldığımı ve neler yaptığımı anlatmadan bırakmamıştı beni.

Odama girdiğimde Hyuna noonanın eşyalarını topluyor olduğunu görmüştüm. Onunla da çok fazla zaman geçirememiştik ve şimdi gidiyordu. Beni fark ettiğinde elindeki bluzu aldığı yere bırakmış gelip beni yatağa çekmişti.

Ona da aynı şeyleri anlatmıştım, oturup konuşmuştuk bir iki saat kadar. Onun yanından ayrılıp duş almak için banyoya gireceğim sırada evin kapısının sesini duymuştum. Minho gelmiş olmalıydı. Kendimi hızla banyoya kapattım. Henüz onunla yüzyüze gelebileceğimi sanmıyordum.

Hızlıca duşumu alıp belime havlumu bağlamış tam çıkacağım sırada kapının açılmasıyla ufak bir küfür savurdum. Kilitlemeyi unuttuğuma inanamıyordum cidden. Kapıdaki Minho'ya baktığımda onunda bana baktığını fark ettim, daha doğrusu bedenime bakıyordu.

"Zaten görmüş olduğun bir şeyi bu kadar incelemen tuhaf değil mi sence de?" Sakinlikle konuşmama ben bile şaşırmıştım ki Minho birden gözlerini gözlerime çıkartmış hafifçe ve alay içermeyen bir şekilde gülümsemişti.

"O konuda, o konuda konuşmalıyız bence Jisung. Gerçekten ve tartışmadan. Kapıya ilerleyip önünde durdum ne yaptığımı anlamamış bir şekilde hala bana bakıyordu. "Tamam, konuşuruz ama şu an ve ben bu şekildeyken değil bırakta üzerimi giyineyim." Küçük bir onay mırıldanıp önümden çekilmişti.

Üzerimi giyinip saçlarımı küçük bir havluyla hafif şekilde kurulamış, salonda televizyonun karşısına oturmuştum.

Beş dakika kadar sonra Minho odaya girmiş çaprazıma oturmuştu. Gözlerimi sadece baktığım televiyondan alıp ona çevirdiğimde boğazını temizler gibi öksürmüştü.

"Evet, anlat." Düz bir sesle konuşmuştum. Aynı evde yaşıyorduk ve bir şekilde iletişimimiz sürekli olacaktı bu yüzden çok sert tepki vermemeye karar vermiştim.

Zaten ikimizde sarhoştuk ve hatırlamıyorduk. Geldi geçti diyebilirdik bu yüzden.

Yani ben hatırlamıyordum, o hatırlıyor muydu bilmiyorum, emin değildim.

Bir kaç saniye, hatta belki de dakika geçmişti emin değildim, duraksadı sanki kelimeleri toparlayamamış gibi sadece oturduğumuz koltuğa bakıyordu. Ben ise sessizce oturmuş ona bakıyordum.

Öylece otururken, ya da düşünüyor demeliyim, alt dudağını dişliyor sıkca göz kırpıyordu. En son tırnaklarıyla ellerine eziyet etriğini fark ettiğimde seslice nefes vermiştim. Anında gözleri gözlerimi bulmuştu.

wrong table ][ MinsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin