Üç gün, Minho'nun bana duygularını(?) söylemesinin üzerinden tam üç gün geçmişti. O yine aynı davranıyordu herkes aynı davranıyordu. Ben farklıydım sadece sanki sürekli dalıp gidiyor Minho'nun bana söylediklerini düşünürken buluyordum kendimi.
Bu üç gün içinde Minho ile sürekli olan tartışmalarımız gerçekten azalmıştı. Felix'in deyimiyle iki insan olarak anlaşabiliyorduk.
Yine ufak ufak laf atıyorduk birbirimize ama bazen sonunda ben susuyordum bazen Minho susuyor ve kalçama vurup odasına çekiliyordu. Bu hareketini de asla anlamıyordum.
İlk yaptığında Felix arkadaşlarına da yapıyormuş çok takılma demişti ama aramızda olanlardan haberi olmadığı belliydi. Ben bu yüzden Minho'ya kızdıkça o tatlı tatlı gülümsüyor arada yanağımı sıkıyor ardından hiç bir şey olmamış gibi devam ediyordu.
Ben ise mala dönmüş gibi onu izlemeye devam ediyordum. Amacı aklımı karıştırmaksa kesinlikle başarılı oluyordu.
Eskiden yani bana benden hoşlandığını söylediği zamandan önce yaptığı hareketlere gözlerimi devirirdim sadece ancak aynı tepkileri şimdi veremiyordum.
Göz kırptığında gözlerimi devirirdim, şimdi içim tuhaf bir hisle doluyor bakışlarımı kaçırıyordum. Gülümsediğinde sinir olmuyordum ki o da sinir olmam için gülümsemiyordu. Sanki yüzüme bakmak bile onu gülümsetiyordu, mutlu ediyordu.
Öyle bir gülümsüyordu ki sanki bana baktığında gülümsemezse dünya dönmeyi kesecekti. Her an gülümserken görüyordum onu bu yüzden, bana baktığı her an.
Eskisinden de yapışkan olmuştu şimdi. Kolunu omzuma atıyor kampüste denk geldiğimizde, en azından o tesadüf diyordu ben buna da inanmıyordum, saçlarımı karıştırıyor kafeteryada bizimle oturuyor ve nerede olduğumuzu asla umursamadan kalçamı elliyordu. Değişik birisiydi.
Ama hissettirdikleri daha değişikti. Bir hafta önce Minho senden hoşlanıyor deseler muhtemelen onlara siktiri çekerdim. Ama olmaz dediklerim her zaman oluyordu.
Şimdi ise sabah Minho'nun da geleceğini öğrendiğim partiye Felix'in zoruyla oturmuş hazırlanıyordum.
Sabah Felix ile parti hakkında konuşurken Minho duymuştu ve hamgi partiden bahsettiğimizi sormuştu. Söylediğimizde yüz ifadesi değişmişti ama kısacık bir an içindi hemen toparlanmış ve kendisinin de gideceğinden bahsetmişti. Ardından odasına kapanmıştı ve o zamandan beri onu görmemiştim.
Parti için ekstra bir kostüme ihtiyaç olmadığını bildiğimden bacaklarımı saran siyah bir kot pantolon ve baskılı siyah bir sweat giymiştim. Odamdan çıktığımda kapının önünde dikilen Felix'i görmemle sıçramıştım.
Siyah transparan bir gömlek ve bacaklarını saran sıkı bir siyah kot giymişti. Tabi aramızdaki farkı gördüğünde çığlık atmıştı da. Felix'in sesiyle ben kulaklarımı kaparken Minho neler olduğunu anlamak istercesine hızla odasından çıkmış şaşkın ve endişeli gözlerle bize bakmaya başlamıştı.
Üzerine kırmızı saten bir gömlek giymiş boynuna ince siyah bir fular bağlamış uçlarının göğsüne düşmesine izin vermişti, altında ise bacaklarını saran gömleğin eteklerini içine doldurduğu siyah deri bir pantolon giymişti. Nefes kesici görünüyordu.
"Ne oluyor yine?" Bizim iyi olduğumu fark ettiğinde gözlerini devirerek konuşmuştu.
"Jisung! Hazırlanmamış daha!" Felix sinirle soluyarak konuştuğunda hemen kendimi korumaya başlamıştım.
"Ya sen demedin mi, sweatshirt bile giyip gelebilirsiniz demiş diye. Ben ne yapayım Lix'im giyindim işte." Gözlerini parmakları ile ovmuş beni omuzlarımdan tuttuğu gibi odama geri ittirirken Minho'ya seslenmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
wrong table ][ Minsung
FanfictionMinho ve Jisung rezervasyon hatasıyla aynı masaya oturur. tamamlandı ✓