Sabah gözlerimi açtığımda ilk gördüğüm şey bir çift göz ve bana gülümseyen Minho'nun yüzüydü.
Dar koltukta bir eli belimde bulunduğu yeri okşarken diğer eli saçlarımın üzerinde geziniyordu. Benim kollarım aramızda kalmış göğsüyle temas ediyordu.
Yüzünü bu kadar yakından görmek, sabah onun yüzüyle uyanmak tuhaf hissettirmişti. Kalp atışlarımın hızlandığını hissediyordum. Sakinleşmek ve bu histen kurtulmak için biraz öylece durdum ancak pek işe yaramış gibi gelmemişti.
Derin bir nefes alıp yattığım yerde doğruldum arkamdan onunda bulunduğu yerde yükselip oturduğunu hissettim ardından konuştu.
"Günaydın, üzgünüm çok tatlı uyuyordun rahatsız mı oldun?"
Hiçbir şey demeden oturduğum yerden kalkıp banyoya ilerlemiştim. Arkamdan derin bir nefes aldığını duymuştum.
Gündelik işlerimi halledip ılık bir duş aldıktan sonra odama girmiş üzerimi değiştirmiştim. Saçlarımı kuruturken birden kapının açılmasıyla yerimde sıçramış makineyi kapatmıştım.
"Ne oldu?" Kapıdan başını uzatmış gülümseyen Felix'e sorgulayan bakışlarımı ona yöneltmiştim.
"Bu akşam geç gelirim, derse gidiyorum şimdi, akşam da Chan beni bir yere götürecekmiş görüşürüz."
Ve ardından kapıdan uzaklaşmış koridorda kaybolmuştu. Arkasından ona cevap verecek zamanım bile olmamıştı.
Çok mutlu görünüyordu ve bu yeterliydi.
"Felix kocaman gülümseyerek nereye gidiyor?"
"Okula," Kafamı iki yana sallamış makineyi tekrar çalıştırırken cevaplamıştım.
"Okula giden birisi için fazla neşeli." Yanıma yaklaşmış makineyi elimden almıştı.
Aynadan şaşkınlıkla onu izlerken o gülerek bir şeyler söylemeye ve saçlarımı kurutmaya başlamıştı.
"Bugün için bir planın var mı?"
"Hm?" Gözlerimi hızlı hızlı kırpıştırırken aynadan onu izlemeye devam ediyordum.
Gülmüştü. "Bana öyle bakmayı kes, içimde umutlanmak isteyen bir tarafı harekete geçiriyorsun." Makineyi kapatıp yerine bırakırken konuşmasıyla başımı öne eğmiştim.
İçimden bir ses umutlanmasının boşa olmadığını söylüyordu ama ben sadece sessiz kalmıştım. O da son söylediğiyle konuyu kapatmıştı.
"Bugün bir planın var mı? Yoksa kahvaltıyı dışarıda yapmaya ne dersin?"
"Aslında bir planım yoktu Seokjin hyung ve diğer hyungları görmeye giderim diye düşünmüştüm. Öğleden sonra derse gidecektim zaten."
Önce duraksamış sonra gülümseyerek az önce oturduğu yataktan kalkmıştı.
"Harika on dakikaya hazırlanıp geliyorum beraber gider kahvaltı yaparız sonra da seni okula bırakırım. Hem hyunglarını görmüş olursun."
"İyi olabilir de senin dersin yok mu?" Kapıdan çıkmadan önce bana son bir bakış atıp gülmüş ardından konuşmuştu.
"Hayır, benim dersim de öğleden sonra."
////
"Seokjin hyung!" Kapıdan girdiğimde boş mekanı görüp içeriye seslenmiştim.
Minho arkamda durmuş ellerini arkasında birleştirmiş etrafı inceliyordu.
En son buraya geldiğinde olay çıkmıştı ve kovulmadığına şükretmeliydi. Gerçi bende olayın içindeydim ama torpilli sayılabilirdim sanırım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
wrong table ][ Minsung
FanfictionMinho ve Jisung rezervasyon hatasıyla aynı masaya oturur. tamamlandı ✓