1

201 20 44
                                    

               TANRININ GÖREVLİSİ                              URIEL

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

               TANRININ GÖREVLİSİ
                             URIEL

    Yerde hareketsiz bir şekilde yatan bedenin neredeyse tüm uvuzları sızlıyordu. Koyu turkuaz rengi saçlarına bulaşmış kanlar alnından soğuk zemine damlıyordu yavaşça. Görebildiği manzara, bir avuç siyah boşluktan ibaretti. Ne olduğunu kavrayamıyordu, göğsündeki koca ağırlık nefesini daraltıyor ve çığlık atma isteği uyandırıyordu.
    Bu acı duyumuna rağmen sesini çıkaramıyor, gözlerini açamıyor, bir eklemini dahi oynatamıyordu.
Yavaş yavaş vücuduna yayılan rahatlama ile nefes almaya başladığını hissetti. Acıları azalıyor olmasına rağmen gözlerini açamıyordu, buna karşılık zihninde beliren sahneyi izlemeye başladı.
Birini gördü.
Lacivert saçları dağınık bir şekilde resmedilirken iki yandan kısa örgüleri vardı bu genç çocuğun. Örgülerinin sonuna yaklaştıkça saç rengi açılıyor, hoş bir maviye bürünüyordu. Kırık bir cam kadar parlak yeşil, mavi arası gözleri ona uzak gökyüzüne odaklıydı. Beyaz kanatları genişçe açılmışken gökyüzüne uzanan kulenin önünde diz üstüne çöküp kafasını eğdi.
Xiaonun zihninde birkaç cümle yankılandı.
"Senin adın, uriel. Benim ışığımsın. Yaratanına, elinden her şey gelen tanrına, sonsuz bağlılığını koruyacaksın. Emirlerimden çıkma. Yarattığım bu dünyayı düzene sokmada yardımcı ol."
Cildi bir kar tanesi kadar beyaz olan genç cevapladı nereden geldiği bilinmeyen konuşmaları şüphesiz bir ses tonuyla.
"Beni yaratması karşılığında kendimi Tanrıma adıyorum. Benim duygularım yok, tanrımın izinden çıkmamı sağlayacak bir düşüncem yok. Eğer ki bir sapkınlığım olursa, umuyorum ki tanrı beni mahrum bıraksın cennetin güzelliklerinden."
Kısa süren sessizliğin ardından, genç çocuğun kanatları arasındaki boşluğa, derin kesik izleri yayılmaya başladı. Belli bir şekli inceleyen kesikler yavaş yavaş devam ederken bu acılara maruz kalan bedenin çenesi kasılmıştı. Sıktığı gözlerinden yanağına doğru yaşlar akmaya başlıyordu. Sırtından akan kanlar ince bir ateşe dönüştüğünde, hali hazırda olan kesiklerden meydana gelmiş şekil olabilirmiş gibi daha da kırmızıya bürünmüş, bütün o akan kanlar eşliğinde alev almaya başlamıştı.
Xiao kendi kendine düşündü.
"Ah.. acıyor olmalı. Neden hiçbir şey demeden bu acıya katlanıyor?"
Tanrının huzurunda eğilen örgülü gencin ağzından ufak, acı dolu bir inleme kaçtı. Tekrardan o hüküm sürmek istediğini belli eden ses yankılandı.
"Bu işaret ve çektiğin acı hiçbir şey. Eğer emrimden çıkıp kendi isteklerin doğrulusuna yönelirsen, ayın tepede olduğu her gece o iz ateşler eşliğinde yanacak. Yapabileceğin tek şey pişmanlık içinde tövbeler etmek olacak. Uriel! Nefes aldığın sürece acıdan hiçbir zaman yoksun kalamazsın. Bunu unutma."
Xiao, bu cümleyi bir süre düşünmüştü. Sanki, bu cümle yaşayan herkes için zaten geçerliydi.
Örgülü olan yavaşça, zorlukla, ayağa kalktı. Elini göğsüne götürürken yaşlı gözlerine ve kanatlarına işleyen kana rağmen hafifçe, tüm masumluğuyla, inancıyla zarifçe gülümsedi.
"Ben, kudretli tanrının yarattığı aciz melek. Uriel."

   Xiao ani bir şekilde gözlerini açtığında hissettiği ilk şey dudağında, bir başka dudakların yaptığı yumuşak baskıydı.Karşısındaki güzel yüzlü beden xiaonun dudaklarından yavaşça ayrılıp hafifçe gülümsedi.
"Sen, ölümü hak etmiyordun. Buna rağmen cezamı çekeceğim."
Kulaklarına dolan bu ses, oldukça kısık yumuşak bir sesti.
Örgülü çocuğun gözleri kapanırken xiaonun bedeninin üstüne düştü. Xiao, şaşkınlıklar içindeydi doğal olarak. Binanın çatısından düşmüştü, öleceğine de bir o kadar emindi. Yine de şuan yaşıyordu, hiçbir sızlama hissetmiyordu. Üstünde yatan bedeni de sayarsak kanlar içindeki bedenin çokça kafası karışmıştı.
Yavaşça doğrulurken üstündeki bedene sardı kollarını. Onu göğsüne yasladıktan sonra bir süre çocuğu inceledi. Koyu mavi saç tutamları ve iki yandan örgüleri ile oldukça güzel yüzlüydü. Gerçekten, xiao onun kız mı, erkek mi olduğunu anlayamıyordu. Üstüne baktığında dizlerinin aşağısına uzanan beyaz, düz, fazlasıyla gösterişsiz bir elbise giyiyordu. Onun dışında bir ayakkabısı dahi yoktu. Kız olmalıydı, o kesinlikle bir kızdı ama şuan üzerine düşünülmesi gereken bu konu değildi. Bu kız mı kurtarmıştı onu?
Beyaz yüze bakarken xiaonun gözleri kısıldı. Başında hissettiği keskin acı ile zihninde bir ses yankılandı.
"Uriel, artık günahkar ismi ile venti. Cezasını çekecek olan venti, sana emanet."

kısa oldu???? İlk genshin kitabım sa

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Apr 30, 2021 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Atropes || xiao × ventiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin