<Kendini inşa ettiğin o kutudasın.>
♤
Sabah oldukça huzurlu uyandığımda Jake hâlâ yanımda uyuyordu. Gece yanında okul çantası ve formasıyla beraber odama gelmiş ve beraber uyuyacağımızı söylemişti. Annem onu kapıda gördüğü an içeri almıştı babamdan gizleyerek. Babam Jake'i tanıyordu ama gece beraber uyumamız konusuna sıcak bakmazdı her ne kadar bize sık sık gelse ve sık sık sohbet etseler bile. Annemse öyle değildi; Jake'e damat gözüyle bakıyordu en başından beri. Zaten üç yıllık olan ilişkimize ailelerimizin karşı çıkması anlamsız olurdu. Ben de Jake'in ailesiyle sık sık görüşürdüm ve çok severdim onları. Annesi de babası da birçok gece beni
evlerinde misafir etmişlerdi.
Bu sabah güneş daha güzel parıldıyordu. Tüm ışığını Jake'i aydınlatmak için kullanıyor gibiydi. Yatakta sırt üstü yatarken yüzüne vuran güneş onu rahatsız etmiyor gibiydi ama yine de elimi gözlerinin önüne tutma isteği oluşmuştu. Gözüne gölge yaparken dengede durmak için bir elimle yatağa tutunuyordum ama çok güç verdiğim için titriyordum. Yine de rahatsız değildim. Yüzüne düşen saçları geriye iterken yavaşça gözlerini açtı ve tepesinde beni görünce şaşkınca gülümsedi.
Büyük bir enerjiyle "Günaydın gün ışığım!" dedim ve kendimi yanına attım. Tavana bakarken bana döndü, sadece kafamı ona çevirdiğimde başının altına yerleştirdiği ellerinden birini çıkarıp burnuma dokundu. Huylanıp hapşırdığımda ise kahkaha atmıştı.
"Okula gitmesek mi ya?" dediğinde sinsice güldüm ve ses çıkarmamaya özen göstererek yataktan kalkıp formamı çıkardım. Onunkini de yatağa atıp odadan çıkarken "Ses çıkarma, okula diye çıkacağız," dedim. Tuvalette giyinecektim, böylece o da odamda rahatça giyinebilirdi.Elimi yüzümu yıkayıp gri eteği, beyaz gömleği ve bordo ceketi giyip dizlerime kadar gelen çorapları çektim. Papatya suyu sürdüğüm için sarıya yaklaşan renkteki saçlarımı tarayıp iki küçük tutamı üstten at kuyruğu yaptım. Annemin gözünde örnek öğrenci gibi görünürsem ve sınavlardan bahsedersem asla şüphelenmezdi. Dişlerimi fırçaladım ve üstümü silkeleyip tuvaletten çıktım. Tam karşıdaki odamın kapısını tıklattığımda Jake "girebilirsin" diye seslenmişti. Girdiğimde formasını giymiş bir şekilde yatakta oturuyordu ve yatağı olabildiğince düzeltmişti. Doğrusu ben hiç düzeltmezdim ve her defasında annemden fırça yerdim.
"Tuvalete giriyorum ben," dedi ve ayaklandı. Ben de çantamın içine koyduğum kitapları çıkardım. Sonra da Jake'in çantasını boşalttım. Ağır çanta taşımazsak rahat edebilirdik, zaten eve geldiğimizde balkonuna fırlatmak suretiyle bile iade edebilirdim kitaplarını.
Dün gece olanlar hiç yaşanmamış gibi davranıyorduk ikimiz de. Geldiğinden beri konusunu hiç açmamıştı; ben birkaç defa ağzını arar gibi olsam da o konuyu itinayla farklı yerlere getiriyordu. Havadan sudan bahsetmeye çok meraklıydı ama sadece ertelemeye çalıştığıni biliyordum. Erteleyebildiği kadar erteleyecekti ama ben yarın seçmelere gidecektim. Hafta sonuydu ve tek boş zamanım yarındı. Haber vermeyecektim çünkü her şey daha da sarpa sarabilirdi. Sadece onunla güzel vakit geçirmek istiyordum bugün. Yarını düşünmeyecektim. Hem belki gerçekten de seçilmezdim ve Avustralya'ya beraber giderdik. Babam için bundan daha iyi bir fikir olamazdı çünkü yurt dışındaki eğitim imkanına çok inanıyordu. İnkar etmiyordum, ben de inanıyordum ama hayalini kurduğum şey değildi. Belki daha başarılı olurdum ama mutsuz olurdum.
Jake'in yanında mutsuz olmam imkansızmış gibi düşünürken böyle söylemem can yakıcı olmuştu.Jake odama döndüğünde yüzümdeki üzgün ifadeyi saniyesinde silip gülümsedim ve çantalarımızı alıp yanına gittim. Merdivenlerden inerken annemin mutfaktan gelen sesini duyabiliyordum ama babama görünmememiz lazımdı. Bu yüzden Jake'i gereksiz olduğunu bile bile arkama aldım ve kapıya yürüdüm. Kafamı önden uzatıp etrafı kontrol ediyordum ama arkadan çıkarsa basılırdık. Kazasız bir şekilde kapıya ulaştığımızda Jake'in eline Jordan'larını verip dışarı attım ve ben de siyah rugan Oxford'larımı giydim. Kısa eteğim ve uzun beyaz çoraplarımla çok güzel duruyorlardı. Jake de gri okul pantolonunun paçalarını Jordan'ın bileklerinden içeri sokmuş, bağcıkları pantolonun üstünden dolamıştı. Serseri görüntü katıyordu ona; bu yüzden formasını hep tuhaf şekillerde giyerdi. Ben de bugün rahat etmek için içime siyah bir tişört giymiştim.
