"Jimin, get up by Jeongguk and go elsewhere."
Bay Kim içeriye girdiği gibi bana ve Jimin'e bakmış ardından ingilizce birşeyler söylemişti. İkimizin de ona garip-garip baktığını farkeden Bay Kim gözlerini devirdi. Jimin kulağıma eğilip
"Ne diyor lan bu gavur? Anlamıyorum." Diye fısıldadı.
"Ne bileyim ben." Diye kıkırdadım
"Madem öyle, Jeon, yanıma gel." Taehyung'un otoriter sesi tekrar sınıfta yankılandığında mecburen yerimden kalkmak zorunda kalmıştım. Jimin'e kısa bir bakış atdığımda pis-pis sırıttığını gördüm. Şerefsiz işte.
Sarı sweat'imin kollarını parmak uçlarıma kadar çekip öğretmen masasının önünde durdum.
"Boş bir sandalye al ve yanıma gel." Sınıfa kısaca bir bakış atıp Seulgi'nin yanındakı sandalyeyi almak isterken tekrardan konuştu.
"Onu değil." Sinirlenmeye başlıyordum.
"Ne farkeder? Bu sandalyenin boynuzu mu var?" Dediğim şeyle kaşlarını çatıp sinirle bir nefes verdi.
Sandalyeyi yerine koyup- pardon atıp Jongin'in yanındakına uzandım.
"Alabilir miyim?" diye nazikce sordum. Bana gülümseyip kafasını salladı. Ben de aynı şekilde tavşan dişlerimi göstererek gülümsedim.
"Sohbetinizi bölmek istemezdim ama ben burda bekliyorum". Gülüşümü yüzümden silip Taehyung'a döndüm. Dik-dik bana bakıyordu. Gıcık işte ne olacak. Sandalyeyi onunkinin yanına koyup ona taraf döndüm. 'Otur' diye komut verince sinirle oturdum.
"Evet çocuklar, bu yıl son senemiz ve notlarınızın yüksek olmasını istiyorum. Bu yüzden daha sıkı bir rejim uygulama kararı aldım ve ayrıca.." dedi ve masanın üzerindeki kağıtları havaya kaldırdı "bugün sınav yapacağız ".
Çocuklarmış. Sanki kendisi 80 yaşında. Sınıftan itirazlar yükselince masaya 2 kez vurdu.
"Kesin sesinizi! Seulgi, kağıtları dağıt". Diye Seulgi'ye döndü.
Seulgi de flörtöz bir şekilde gülüp kafasını salladığında daha fazla bu kıza tahammül edemeyeceğimi anlayıp parmaklarımla oynamaya başladım. Dudaklarımı kemirerek tırnak etlerimi soyuyordum. Yanımdakı sandalye çekilince bakışlarımı Taehyung'a çevirdim. Bana bakıyordu. Gözleri yüzümün her yerini turladığında istemsizce dudaklarımı yaladım ve bakışlarımı kaçırdım.
"Başla yazmaya". Diye yine emredermişsecine konuşunca daha fazla dayanamadım. Onun derin sesine nazaran ince sesimle konuşmaya başladım.
"Bana emretmeyi kesmeyecek misiniz bay Kim? Hem neden sizin yanınızda oturuyorum ki? Kendi yerim gayet de güzeldi". Sinirle bana bakınca olduğum yere sindim.
"Çünki ben öyle istiyorum Jeon. Kararlarımı sorgulamak sana düşmez". Üstten-üstten bakıp konuşunca sinirle saçlarımı karıştırıp önümdeki teste döndüm. Kurşun kalemi dişlerimin arasına götürüp kemirmeye başladım. Sinirlenince bir şeyler çiğnemeyi, kemirmeyi severdim.
"Yapma şunu". Yanımdan gelen sesi önemsemeyerek kalemi kemirmeye devam ettim. Bileğim dolanan parmaklarla kalem masanın üzerine düştü. Kolumu kendisine çekip burnumun dibinden bana baktı.
"Sana yapma dedim". Sinirle yüzüme tıslayınca yutkunup bakışlarımı sınıfa çevirdim. Jimin dahil herkes başını testine gömmüştü. Bizi umursadıkları yoktu. Bileğimi ondan kurtarıp tekrar kalemimi aldım ve testime döndüm.
"Hep kızıyorsunuz bana bu aralar. Azarlamaya zaman kolluyorsunuz sanki. En ufak hareketimde sanki büyük birşey yapmışım gibi tepki gösteriyorsunuz". Dudaklarımı büzerek alçak sesle konuştum.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
run away | taekook
FanfictionÇünki Jeon Jeongguk Kim Taehyung'un tek istisnasıydı. |Tüm hakları Jeongguk'un minik kalbinde sakılıdır.| |nsfw| texting+düzyazı