-33-

5.4K 358 43
                                    

Yavaşça kapıyı açtım ve salona girdim. Nerdeyse bütün öğretmenler burdaydı ve 10-11 tane öğrenci vardı. Bakışlarım Jimin'e kaydığında bana sıcak bir şekilde gülümsedi. Aynı şekilde karşılık verip en önde, Taehyung'un yanında oturan Bay Namjoon'a yaklaşıp selam verdim.

"Ah, geldin mi? Geç otur kızlardan sonra sen çıkacaksın sahneye. Göster bakalım marifetlerini." Diye gülümseyerek omzumu sıktı. Taehyung okumayacak mıydı?

"Peki Tae-" son anda susmuş, lafımı düzeltmiştim.

"Peki bay Kim?"

"O da katılacak sana. Şimdilik otur. Sonra siz çıkacaksınız" demişti bay Namjoon. Kafamı sallayıp arkaya, Jimin'in yanına geçtim. Sahneye Seulgi ve Jisoo çıktığında tüm gözler oraya dönmüştü. Şarkılarını bitirdikten sonra bay Kim isimlerini kağıda yazmış ve bana seslenmişti.

Ben ise ayağa kalkarak platformun merdivenleri tarafına adımladım. Taehyung çoktan sahneye çıkmış beni bekliyordu. Ben de sahneye yaklaşıp minik adımlarla ortaya geldim. Taehyung'a kısa bir bakış atmıştım.

"Ne okuyacağız Jeongguk. Söyle bir şey" dedi fısıltıyla kulağıma eğilerek. Kafamı kaldırıp yakınımdakı yüzüne baktım ve şarkının ismini söyledim. Kafasını olumlu anlamda salladığında ufak adımlarla piyanoya taraf gitdim. Piyanonun başında Jin hyung var. Ona yaklaşıp şarkının ismini söyledim. Sonra ise tam ortaya, Taehyung'un yanına geldim.

Başım dönüyor, midem bulanıyordu. 1 haftadır doğru dürüst bir şey yemediğimden gözlerim karalıyordu. Zaten Hoseok hyungun aldığı poğaçayı da yememiştim. Üstüne bir de heyecan geldiğinden daha beter bir haldeydim. Şarkı başladığında bulanan midemi boş verip mikrofona yaklaştım. Şarkıya giriş kısmı geldiğinde usulca gözlerimi kapatıp, şarkıya girdim.

All along it was a fever,
(En başından beri bu bir hastalıktı)

Evet, Taehyung'a hissettiklerim bir hastalıktı. Olmaması gereken bir hastalık.

A cold sweat hot-headed believer.
(Soğuk soğuk terlemiş asabi bir inançlı gibiyim)

Gözlerimi açıp salona baktım. Namjoon öğretmen gülümsüyor, öğrencilerden şaşkınlık nidaları yükseliyordu. Jimin'e baktığımda bana öpücük atmıştı. Gülümsemiş, gözucu Taehyung'a bakmıştım. Şaşkınlıkla bana bakıyordu. Gözlerimi kapatıp tekrar devam ettim.

I threw my hands in the air and said show me something,
(Ellerimi havaya kaldırdım ve bana bir şey göster dedim)

He said, if you dare come a little closer.
(O dedi ki, cesaretin varsa biraz daha yaklaş)

Evet, cesaretliydim ve o gün yaklaştım. Kim Taehyung'a yaklaştım ve hisslerimi söyledim.

Round and around and around and around we go.
(Daireler içinde dönüp duruyoruz)

Bu kısımda o da şarkıya giriş yapmıştı. Sesinin güzel olduğunu biliyordum fakat benim sesimle bu kadar uyacağını bilmiyordum.

Oh, now tell me now tell me now tell me now you know.
(Şimdi bana bildiklerini anlat)

İkimiz birlikte devam ediyorduk. Hafifçe gülümseyip bir nefes çektim.

Not really sure how to feel about it.
(Bunun hakkında nasıl hissetsem bilmiyorum)

run away | taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin