-11-

9.2K 611 351
                                    

Sıradan bir hayatım vardı. Okula gider, okuldan gelir, arada arkadaşlarımla buluşur, çoğu zaman uyurdum. Ama bu sıradan hayatıma renk katan bir çocuk vardı.

Jeon Jeongguk.

Her teneffüs öğretmenler odasının önüne gelir, bana el sallar ve koşarak tekrar sınıfına dönerdi.

Ve bu iki yıldır böyle devam ediyordu. Her teneffüs öğretmenler odasına gelmesi yetmezmiş gibi bir de her öğle arası koşa-koşa yanıma gelerek beni bahçeye çıkarırdı. Bazen evden getirdiği sandiviçini yiye-yiye bir şeyler anlatır, kendisi bir mevzu bulamayınca da bana anlattırırdı. Öğle arası bittiğinde ise dudaklarını büzerek veda ederdi. Ders bitimlerimizin üstüste düştüğü zamanlarda eve birlikte giderdik. Ama tüm bunlara rağmen aramızdakı sınırları her zaman korur, asla haddini aşacak bir laf söylemezdi.

Bütün öğrenciler, öğretmenler hatta müdür bile beni çok severdi.

Ama ben en çok bu bambi gözlü çocuğu severdim.

Yine bir öğle arasındaydık ve yine Jeongguk yanımda o taraf bu tarafa koştura-koştura bir şeyler anlatıyor, çipil-çipil gözlerini büyük bir heyecanla kırpıştırıyor, dudaklarını büzüyor ve arada tatlı kıkırtılar bırakıyordu.

"Biliyor musunuz bay Kim, ahtapotların 3 kalbi var" dedi kendi kalbini göstererek.

"Yaaa, öylemiymiş?" Dedim meraklı ses tonuyla. Çantasındaki sandiviçleri çıkarırken büyük gözlerini yüzüme çıkarıp kafasını salladı.

"Yaaa evet. Ben de öğrendiğimde böyle olmuştum" dedi ve elindeki iki sandiviçden birini bana verdi. Her zaman böyleydi. Her zaman çantasında 2 sandiviç, 2 meyve suyu olurdu. Birini her zaman bana verirdi. Ben almayınca da mızmızlanır ısrar ederdi.

"O zaman ahtapotlar üç kişiyi aynı anda sevebilir mi?" Diye bir soru yöneltti.

"Bilmem. Herhalde öyledir." Dedim sandiviçten bir ısırık alarak.

"Şimdi bizim bir kalbimiz var ve bir kişiyi sevebiliyoruz ama ahtapotların üç kalbi var ve 3 kişiyi sevebilir." Dedi ve kıkırdadı.

"Hay aksi ya" diye mırıldandı çantasının içine bakarak.

"Ne oldu?" Dedim merakla. Yüzüme bakıp kaşlarını çattı.

"Meyve suyu yerine muzlu süt getirmişim. Dolaptan alırken karıştırdım herhalde" dedi kafasını kaşıyarak. Muzlu süt mü?

"Muzlu süt mü içiyorsun?" Dedim şaşırarak.

"Evet. Çok güzel oluyorlar" dedi kıkırdayarak. Tamam. Zaten bebek olduğunu biliyordum şimdi daha da emin oldum.

"Siz sever misiniz? Bu gün meyve suyu yok malesef" dedi tatlı bir ifadeyle. Hayatımda hiç muzlu süt içmemiştim ki ben.

"Severim" dedim gülümseyerek. Elindeki muzlu sütü bana uzatıp o da gülümsedi.

~•~•~•~•~•~•~•~•~

Öğle arasının bitmesine 2-3 dakika kalmış ayaklandık. Çöpleri çöp kutusuna atıp okula doğru yürümeye başladık.

Aniden okulun önünde bir araba durdu. Tekerleklerden çıkan ses çok rahatsız edici olduğundan yüzümü buruşturdum.

Arabadan benimle aynı boylarda, esmer, takım elbiseli bir adam indiğinde Jeongguk'un kıyafetimin kolunu sıktığını hissettim.

Dönüp ona baktığımda arkama geçmiş, ordan korkarak adama bakıyordu. Direkt olarak kaşlarım çatılmış, adamın kimliğini sorgulamaya başlamıştım.

run away | taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin