1: kendi kendine dert yanmak ve bazı anlamsız düşünceler bütünü

1.4K 157 173
                                    

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

sevgili saygıdeğer günlük,

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


sevgili saygıdeğer günlük,



bir günlüğe nasıl başlanıyordu diye düşünedururken aynı zamanda bunun hakkında çok da detaylı düşünmemem gerektiğini fark ettiğim için, sana öylesine herkesin düşünebileceği ve yazdığı kelimelerle klişe fakat mantık çerçevesi içerisinde olan bu girişi yapmak istedim. ''nasılsın?'' diye sormak isterdim lakin, insanoğlunun ağaçları yok etmek uğruna ürettikleri bir kağıda, evet yani sana, nasılsın diye sormam fazla anlamsız ve yersizce olmaz mı? sen çoğu kişiye göre canlı bile değilsin. belki de öylesindir, bu düşüncenin tersini nasıl kanıtlayabilirim ki? söylediğim şeylerin mantığa sığmaz hallerine baktığımızda metafizik hakkında bir sikim bilmediğimi çoktan anlamış olman gerekiyor. ama bu konunun ana fikrine baktığımızda benim için canlı değilsin, buna rağmen yine de seninle konuşmayı seviyorum. bunların yanı sıra, yine de canlı değilsin işte, bunu anlaman gerekiyor.




fark ettiysen fazlasıyla konuşmayı severim. bana kalırsa, birileriyle konuştuğumda karşımdaki kişiler birtakım sıkıntılarım olduğunu düşünüyor. sıkıntılarım var, gerçekten. ama bu yüzden gittiğim yüzlerce psikoloğa göre ben sadece konuşmayı çok seviyorum ve bunun bana bir zararı yok. yine de insanlara zararı olduğunu fark edeli epeyce bir zaman geçti. çok konuşmayı seviyor olmam bir yana, bir miktar da hiperaktifim. doğruları söylemek gerekirse, zaten dolu konuşmak pek de ilgimi çeken bir olay değil. zihnimi dağıtan, onu ve yüzünü düşünmememi sağlayan her şeyi daha çok seviyorum. tanrının bana verdiği bu fütursuz yeni yetme karakterim ile bana atmaya çalıştığı kazığın yanı sıra, bu huyumu sevdiğimi dile getirmek istiyorum. sana bunu anlatmaya uğraşırken pek de sevmediğimi hissetmeye başladığımı düşünüyor olmama rağmen bir canlıya ya da cansıza zararım olmadığının bilinciyle bunu görmezden geleceğim. diyorum ya bir şeylerden kaçış yolum olduğu için bunu görmezden gelmeye çalışıyorum işte. ne diyordum ben? ah, çok konuşkan oluşumdan bahsediyordum. umarım bu seni rahatsız etmiyordur. gerçi canlı değilsin, beni anlamıyorsun. yani rahatsız olmazsın. ama ya olursan?

hayatım bu anlamsız çelişki döngülerinde sallanıyor işte. "ya öyleyse?" sorusu beni dibi olmayan kuyunun içine doğru çekiyor. bazen kendimi anlatmaya kalktığımda yer yarılsa da içine girsem diyorum. aynadan kendime bakarken "bir sus be artık. çok konuşuyorsun beni rahat bırak." diye haykırasım geliyor kendime. bir insan kendinden bunalır mı? bu sorunun cevabını kendime olan tavırlarımdan anlıyorum. bunalabiliyormuş ve kendinden uzaklaşamıyor olmasına rağmen bunun için çabalayabiliyormuş. bir insan kendinden bunaldığı için yok olup gitmek isteyebiliyormuş. neyse, kendime susmam için haykırırken bir yandan da aynamı sevmiyor olsam şimdiye kadar elime geçen herhangi bir nesneyi ona fırlatmış olurdum diye düşünüyorum. aynam çoğu zaman benim dert ortağımdır, bu yüzden onu çok severim. kırılmasına göz yumamam, beni seven birini daha kaybedemem. bazı günler sadece boş gözlerle aynayı izlesem bile, ona sarf ettiğim çaresizlik içeren çok fazla cümlem var ve onun cevap veremese dahi beni anladığı çok fazla an var. o günler ikimiz de yok olmak istiyoruz ama bunun için fazla beceriksiziz. o günlerin gecesinde, ayna gözlerimin içine her baktığında, dile gelse bana diyeceği şey şudur, "seni ne üzüyor bu kadar delikanlı? bana anlat, benden sır çıkmaz biliyorsun."  ben de ona derim ki, "ne üzmüyor ki,'' sonrasında derin bir iç çekerim ve cümleme devam ederim.


bir günlüğe seni diliyorumHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin