BÖLÜM ŞARKISI: Of Verona, fleurs de la lune
---
Küçükken görmek istemediğim bir şey olunca gözlerimi kapatır görünmez olduğumu sanırdım. İstemediğim bir şey duyduğumda da kulaklarıma parmağımı dayar kapatırdım, ses gelmesin diye. Ve istemediğim bir şey olunca bu sayede duymazdım. Şimdi öyle değildi. Kulağımı tıksamda sağır olsamda her şeyi duyuyordum. Ve artık görünmez olmak istediğimde gözlerimi kapatmanın işe yaramaz olduğunu da biliyordum. Keşke bilmeseydim. Büyümek istememiştim. Büyüdüm ve duymak istemediğim ya da görünmez olmak istediğimde ölmek istiyordum.
Küçüklüğüm ne kadar da masumdu. Büyüdüm, darmadağın oldum. Keşke ölseydim.
Hayatımda pek tanıdığım insan yok. Sosyal bir insan değildim. Tek takılmayı da sevmezdim. Yalnız kalmak seçeneğim bile olmasın isterdim. Arkadaşım pek olmadı. Onları korkuturdum çünkü. Simsiyah gözlerim insanları korkutuyordu. Bana 'Canavar.' diye bağırdıklarını bile duymuştum. Anneme küçükken; gözlerimden nefret ediyorum dediğimde büyük bir tepki vermemişti, anlamıştı. Anlayışlıydı Annem. Ve cidden her şeyi anlardı.
Bana, gözlerini sev çünkü onlar senin duygularının aynasıdır, demişti. O zaman pek anlamamıştım ama artık anlıyordum. Gözlerimiz; sevgiyi, nefreti, aşkı, öfkeyi olmak üzere bütün duyguları yansıtırdı. Ve böylelikle insanlarla daha iyi anlaşırdık. Bunu anladığında ortaokul sona gidiyordum. Lakin bu kavrayış bana bir artı getirmemişti. Ben yine gözlerimi sevmiyordum. Ama gözlerimiz önemli. Bunu anlamıştım. Bir çok duyguyu gözlerimle ifade ederdim Anneme. Ve bu sebeple de benim için gözlerin önemi büyüktü. Ve zamanla bakışlarımızla konuşurduk, annemle. Sessizce.
Artık daha çok sessizdim ve kimse beni anlamıyordu. Anlayacak bir insan da yoktu etrafımda. Annem zamanında, arkadaş edin, dost edin ki sana derman olsunlar demişti. Bu yüzden miydi? O gittiğinde yapayalnız kalmamam için miydi? Ama ben sadece annemi istiyordum. Arkadaşlar giderdi. Ama annem hep kalırdı derdim. Şimdi nefret ettiğim gözlerim ve ben kalmıştık. Paramparça olmuştum.
"Hala uyanmadı. Bunun bir sebebi var mı? Kritik bir hastalığı mı var acaba?" Diyen erkek sesiyle kaşlarım hafifçe çatıldı. Neredeydim?
"Kız, Zeyna oğlum. Hasta olsa da kalkar bu." Diyen sese odaklandım. Ne demişti? Son zamanlarda kabuslarıma bile giren o kelime Zeyna. İlk konuşan erkek, "Gerçi daha güçlerinin farkında değil ama fark etmesi zaman almaz. Yani umarım. Yoksa bu gidişle bütün dünyanın sonu gelir." Dediğinde Gözlerimi açmaya çalıştım ama o kadar yorgundum ki bunu başaramadım. "Bak bak gözlerini kırpıştırıyor!"
Gözlerimi bir anda açtığımda tepemde iki koca kafa vardı. Korkarak bağırdığımda onlarda bağırıp hemen kafalarını geri çekip bir iki adım uzaklaştılar. Bir yataktaydım. Hemen doğrulup yataktan çıktım. Arkamda duvar vardı. "Siz kimsiniz?!" Diye bağırdım.
İkisi de yüzlerini buruşturmuş bir şekilde kulaklarını kapatıyordu. "Kızım bağırma, kulağım sikildi!"
"Başlatmayın kulağınıza! Kimsiniz diyorum!"
Karşımdaki iki erkek... Pardon, tıpkısının aynısı iki erkek bana bakıyorlardı. "Bu şimdiden bize emir vermeye başladı." Dedi sağdaki erkek, soldakine.
Soldaki erkek kafasını salladı. "Çekeceğimiz var kanka."
"Selam ben Barın. Bu da ikizim Akın." Diyen kişiyle kaşlarımı çattım. "Sence isimlerinizi mi soruyorum?"
Barın, bana bakakaldı. Bunu dememi beklemiyor gibiydi. Akın ikizi Barına bakıp Kahkaha attı. "Keriz!" Diyerek kahkahasını yükseltti. Barın, Akına tip tip baktı. "Gerizekalı gülmesene!" Diyerek ikizinin omzuna vurdu. Akın omzunu tutup gülmeye devam etti. "Sik gibi kaldın."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HEVAR- İLK YAKARIŞ
FantasyYaşadığı travmatik olay ile uyuduğu derin uykudan kalkmış, gerçeklerin olduğu dünyaya gözlerini açmıştı. O, gerçeklerle karşı karşıya gelmiş ve yalanların ağırlığıyla, gerçeklerin olduğu odalara bir bir giriş yapmaya başlamıştı. Kötülerin hakimiyet...