5. ZEYNANIN UYANIŞI

0 0 0
                                    


Uyuma kavramı uzun zamandır gözlerimden geçmiyordu. Gözlerim uykuya muhtaç, kalbim anneme muhtaçtı. Kabuslar, rüyalarımı delip geçiyorlardı. Kabuslar uyumama izin vermiyordu. Şu an olduğu gibi. Gece boyunca uyumamış düşüncelerimle boğuşmuştum.

Annem gitti. Her şeyim de onunla birlikte gitti.

Yüreğimde hissettiğim boşlukta kalakalmıştım. O boşlukta ne nefes alabiliyordum ne de huzuru bulabiliyordum. İçimdeki boşlukta boğuluyordum. Nefes alamıyordum.

Kafamı yere eğmiş zeminle bakışıyordum. Düşüncelerim kafamda çatışıyordu. Üstelik Susmayan düşüncelerimi nasıl susturacağımı bilmiyordum. Zihnimde kelimeler oluşuyordu ve bazı kelimeler türkçe bile değildi. Bilmediğim dilden kelimeler vardı. Bu dili nasıl çözüceğim bilmiyordum.

Fark ettim de cidden hiçbir şey bilmiyorum.

"Günaydın, Hevar."

Kafamı sesin geldiği yere doğru çevirdim. Akındı. Bana gülümsediğinde tebessüm ettim. "Günaydın." Dedim yorgun bir sesle. Akın gülümsemesini yavaşça kesti ve yanımdaki koltuğa oturdu. "Nasılsın?" Dedi. Bakışları üzerimde geziyordu.

Bakışlarım elimdeki soğumaya başlamış kahvenin üstündeydi. Kafamı hafifçe sağa sola çevirip omuz silktim. "İyi, sen?"

"Duvara gömüldüğüm andan daha iyiyim." Dediğinde hafifçe tebessüm ettim. Kahvemden bir yudum alıp ona döndüm. "Kusur-" kusura bakma.

Akın, "Yeter artık. Dünden beridir özür dileyip duruyorsun." Dedi sitemle.

Tekrardan omuz silktim.

Bana şefkatle bakmaya başladığında bakışlarımı gözlerine sabitlemeye devam ettim. "Diyecek başka bir şeyim yok çünkü." Diyip omuz silktim.
Göz rengi çok güzeldi. Mavi miydi yeşil miydi belli değildi.

"Demen gereken bir şey yok. Güçünü daha yeni yeni keşfediyorsun. Bu davranışların daha normal. Üstelik kolay bir dönemde de değilsin."

Annem öldü benim.

Düşüncelerim susmaksızın devam ediyordu fakat şimdi bağırmaya başladılar. Annem öldü! Yüzümü buruşturdum. Susmuyorlardı. Nasıl susturmam lazımdı, Bilmiyordum. Geceden beridir ayaktaydım. İçtiğim beşinci kahveden sonra da uyuyabileceğimi sanmıyorum.

Çok yavaşça kafamı sallayıp önüme döndüm. Kahveden son yudumu aldım.

Eve gitmem lazımdı. Üstüm başım çamur içindeydi. Saçım bile çamur içindeydi. Duş almam lazımdı. Buradan çıkıp gitmem lazım. Sorularımın cevaplarını bulmam lazımdı. Bir sürü şey lazımdı! Ama ben burada neden gitmediğimi bilmeden oturuyordum. Sahi buradan neden gitmiyorum?

Burası güvenli! Burada kal.

Kaşlarım çatıldı. Bu ses bana aitti ama ben değildim. Bu çelişki beni sinir ediyordu!

Benim ama ben değilim. Burası güvenli miydi gerçekten? En güven veren yerden darbe alırsın derler. Ya öyle olursa? Aynı kuyuda olabilirdik ama o kuyuda kime güveneceğime hemen karar veremezdim. En iyisi hemen güvenmemek. Daha hiçbirini tanımıyorum.

Düşüncelerim arasında yine gömülmüşken bir anda bağırış sesi geldi. Hızla sesin geldiği yere doğru kafamı çevirdiğimde durduğumuz koridorda Barının bacaklarını kıçına vura vura koşturduğunu gördüm. Akın, "Yine birilerini sinir ediyor salak." Diyip güldü.

Barın iki de bir arkasına bakıp koşuyordu. Uzun ve geniş koridorda bizi gördüğünde gözlerinin büyüdüğünü gördüm. "Hevar!" Diyerek bağırdı. Arkasına baktı ve bana yine dehşetle bakmaya başladı. "Hevar bana yardım et!"

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Aug 10 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

HEVAR- İLK YAKARIŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin