bir önceki bölüme bakmayı unutmayın
***********************************
taehyung aynada dördüncü kez saçlarını düzeltirken heyecanlıydı. anonimin jimin olduğunu öğreneli yalnızca birkaç gün geçmişti ancak o çoktan tanışmak istiyordu bile. bu kadar hızlı olacağını tahmin edemediğinden istemsizce paniklemişti. ilk görüşmelerini hep okulda hayal etmişti, o yüzden şimdi ne yapması gerektiğini bilmiyordu. etrafta yabancıların olması gerici olur muydu? önceki konuşmalarında bahsettikleri gibi birbirlerini "ateşli" bir şekilde selamlayamazlardı. büyük ihtimalle sakince selamlaşıp birkaç saat takılacaklardı. taehyung ortamın saçma bir hal almamasını diliyordu. normalde jiminle iyi anlaşırlardı ancak şimdiki durum her şeyden farklıydı, normal bir buluşma değildi. haftalardır flörtleşiyorlardı, birbirlerinde açık fotoğrafları bile vardı. buluşacakları yere gidene kadar yolda kendini sakinleştirmeye çalıştı, saçmalamak istemiyordu. jiminin bahsettiği kahveciye geldiğinde içeride mi diye dışarıdan göz gezdirirken bir anda gözlerine kapanan ellerle irkildi. kalbi ağzında atıyordu. ellerini gözlerini kapatan küçük ellerin üzerine koyduktan sonra derin bir nefes aldı.
"şimdi bayılacağım."
arkasındaki bedenin sevimli kıkırtıları ensesinde dağılırken nefesini tuttu. jimin ellerini yavaşça çektikten sonra esmer olanın önüne geçtiğinde yüzündeki kocaman gülüşle karşısındaki yüzü izliyordu. taehyung yavaşça gözlerini aralayıp da yüzünü gördüğünde kalbinin atmayı bırakacağını sandı. kim olduğunu bilmesine rağmen bu kadar heyecanlanması saçmaydı. ellerinin titrediğini hissediyordu. kalbi sıkışıyor gibi olduğunda daha fazla beklemeden jimini kolundan tutarak kendine çekti. sıkıca sarıldığında anında karşılığını almıştı. jiminin kolları sırtına dolandığında tekrar derin bir nefes aldı. birkaç saniye öyle bekledikten sonra ilk çekilen jimin oldu. yüzündeki gülüş taehyung'un başını döndürüyordu.
"merhaba taehyung." dedi sevecenlikle.
"merhaba."
taehyung şaşırmış gibi gözükmeye çalışırken cevap verdi. ne demesi gerektiğini bilmiyordu.
"benden hoşlandığına dair en ufak bir fikrim yoktu."
jimin gülerek saçlarını karıştırdı. pek utanmışa benzemiyordu, taehyung onun yerinde olsaydı yanakları şimdiye çoktan kızarmıştı. jimin'in kendinden emin tavırları havalıydı.
"pek belli etmemiştim, gerçi artık bunun bir önemi yok. içeri geçelim mi?"
taehyung başıyla onayladıktan sonra jimin'in arkasından içeri adımladı. jimin duvardaki menüden içecek seçerken taehyung jimin'in sol profiline dalmıştı. daha önce bu kadar dikkatle izlememişti kısa olanı, şimdi baktığında jimin'in kendisine ilk kez yazarkenki özgüveninin ne kadar haklı olduğunu düşündü. dolgun yanakları ve dudakları, basık ama düzgün bir burnu, küçük gözleri vardı. tek tek saydığında belki anlaşılmıyordu ancak hepsi bir araya geldiğinde jimin'in güzelliği göz kamaştırıyordu. şu an kömür karası olan saçları yaklaşık bir sen önce turuncuydu ve taehyung jimin'in o zamanlar ne kadar havalı gözüktüğünü hatırlıyordu. şimdi ise sanki mümkünmüş gibi gün geçtikçe yakışıklılığı artmıştı. önünde sallanan küçük elle daldığı yerden bakışlarını jimin'in gözlerine çevirdi.
"hey, duyuyor musun?"
"ah, evet. dalmışım."
jimin tekrar kıkırdadığında taehyung utanmıştı. ilerilerindeki menüyü işaret ederek konuştu.
"ben latte alacağım, içerisi çok kalabalık sanırım parka geçsek daha iyi olacak."
"olur, ben de latte alayım."