jimin durakta beklerken bir yandan parmak uçları üzerinde kalkıp iniyor, bir yandan da çantasının askılarıyla oynuyordu. normalde biraz daha uyumak için daha geç gelen otobüsle giderdi ancak taehyung'la beraber okula gitme fikri uykudan daha cazip gelmişti. her sabahkinden daha özenli giyinmişti; deri ceketi düz okul gömleğinin üzerindeydi, bacaklarında ise uyluklarını saran siyah kot vardı. saçlarını şekillendirmek için on dakika boyunca ayna karşısında oyalanmış, en sonunda alnını açık bırakacak şekilde ayırmaya karar vermişti. kokusunun güzel olduğuna emin olduğu parfümünden her zaman sıktığından bir tık faha fazla sıkmıştı. taehyung'un yanında her ne kadar belli etmese de heyecanlanıyordu. gencin ilgisi olduğu kesindi, gerçi taehyung'un sürekli birilerine ilgisi olurdu. jimin'in endişesinin en büyük sebeplerinden biri buydu. herkes gibi olmak istemiyordu, taehyung'u elde etmeliydi. gerekirse peşinden koşmalı, tüm kozlarını oynamalıydı. jimin özgüvensiz biri sayılmazdı, dış görünüşünün ve çekiciliğinin farkındaydı. konu taehyung olduğunda bir adım geriden gelmesinin sebebi kendine olan değil taehyunga olan güvensizliğindendi. gencin ona olan ilgisi fark ediliyordu. parkta oturdukları zaman yaklaştığında sıklaşan nefeslerinden ve evinin önünde yanağını öptüğünde kızaran yanaklarından anlamıştı jimin. taehyung da ona karşı boş değildi ancak bu jimine yeterli gelmiyordu. onun önceki ilişkilerini de görmüştü. ilgiyle başlayan ilişkilerin nasıl samimiyetini kaybettiğine, taehyungun sözde sevgilisine isteksizce sarılmasına şahit olmuştu. bundan dolayı da biraz daha temkinli yaklaşıyordu. otobüs yolun başında gözüktüğünde derin bir nefes alıp yola yaklaştı. kapılar açıldığında elindeki kartı basıp otobüsün içine dönünce taehyung'un arka kapının önünde ayakta durduğunu gördü. hızla yanına ilerledikten sonra neşeyle selam verdi.
"günaydın."
taehyung kulağındaki kulaklıklardan birini çıkartıp aynı gülümsemeyle karşılık verdi.
"günaydın. oturmamız için yer tutmuştum ama şuradaki teyze ve arkadaşı izin vermedi. mecbur ayaktayız." jimin taehyungun gözleriyle işaret ettiği noktaya baktıktan sonra kıkırdadı. aşırı yaşlı sayılmayacak iki teyze ellerinde çantalarıyla koltuklarda oturuyorlardı.
"sorun değil."
elini taehyungun tuttuğu demirin yanına koyduğunda serçe parmağı birkaç saniyeliğine taehyungun parmağına değdi. taehyung yüzündeki geniş gülümsemeyle önce ellerine sonra da kulaklığına baktı.
"dinlemek ister misin?"
jimin sessizce başını salladı. beyaz kulaklığın tekini taktıktan sonra gülümseyerek taehyung'a döndü tekrardan
"far mı sürdün? çok yakışmış."
taehyung yüzündeki flörtöz gülümsemeyle utandığı zamanlarda yaptığı gibi elini uzun küpesine götürdü, bir çeşit alışkanlık olmuştu.
"teşekkür ederim."
jimin gözlerini daha çok kısarak sevimlice karşılık verdikten sonra elini taehyung'un eline biraz daha yaklaştırdı. omuzları çarpışıyor, parmaklarının kenarları birbirine değiyordu. birkaç durak boyunca sessizce beklediler. daha sonra önlerindeki durağa yaklaştıklarında arka taraflardan yaşlı bir amca taehyung'un omzuna dokundu.
"biz iniyoruz, gelin siz oturun oğlum."
yaşlı adam yüzündeki samimi gülümseme ile konuştuğunda taehyung ve jimin küçük bir teşekkürle sağ taraftaki ikili koltuklara oturdu. jimin cam kenarına geçmişti, çantasını çıkartıp dizlerine koyduktan sonra taehyung'a dönüp gülümsedi. taehyung karşılık vererek gülümserken bir yandan da heyecanlandığını belli etmemeye çalışıyordu. sabah güneşi tam da solundan yüzüne vururken o kadar güzel gözüküyordu ki jimin, taehyung bir anlığına nefesinin kesildiğini hissetti. siyah saçlarının açıkta bıraktığı alnı, güldüğü için kısılan gözleri ve toplanan yanakları, dudağının kenarından çenesine doğru uzanan gamzeleri ve dolgun dudaklarının arasından gözüken sevimli ön dişleriyle jimin tıpkı hayallerinden fırlamış gibi duruyordu. duyguları yeniydi ancak taehyung jimin'den fiziksel anlamda etkilendiğini kabul ediyordu,