taehyung kapının önünde durduğunda heyecanını dizginlemeye çalıştı. her ne kadar kendini sakin olmaya zorlasa da aileyle tanışmak büyük bir adımdı. daha önce atmadığı büyük bir adım. jimin'le sevgili olmalarının üzerinden çoktan iki ay geçmişti ve konuşma süreleri de hesaba katıldığında kendisi için uzun süredir jimin hayatındaydı. özellikle de jimin'le birlikte bir hafta geçireceklerini söylediklerinden taehyung'un kendini sevdirmesi bir zorunluluk sayılabilirdi. derin bir nefes aldıktan sonra son kez üzerine çeki düzen verip kenardaki zile bastı. birkaç saniye sonra gülen yüzüyle kapıyı jimin açtığında biraz olsun göğsünün hafiflediğini hissetti.
"anne taehyung geldi."
taehyung yavaşça içeri adımladığında jimin kısa bir sarılmanın içine çekti. elleri sırtını yumuşakça sıvazlarken kulağına fısıldadı.
"sakin ol ben buradayım."
gülümseyerek geri çekildikten sonra başını salladı. jimin salonu işaret ettiğinde beraber içeri geçtiler.
"hoş geldin taehyung."
jimin'in annesi gülümseyerek ayağa kalktığında taehyung sevgilisinin güzelliğini kimden aldığını anlamıştı. bayan park kırklarında olmasına rağmen en az beş yaş daha genç gözüküyordu. tıpkı jimin'inki gibi dolgun dudakları ve yanakları vardı. diğer koltukta oturan babası da ayağa kalkıp taehyung'a selam verdiğinde taehyung saygıyla eğildi.
"hoş buldum. davetiniz için teşekkür ederim."
elindeki çiçeği bayan park'a uzattıktan sonra utangaç bir gülümseme ile konuştu.
"bunlar sizin için bayan park."
jimin'in annesi gülümseyerek buketi aldıktan sonra taehyung'un sırtını sıvazladı.
"teşekkür ederim taehyung, çok naziksin. hadi masaya geçelim, ben bunları suya koyup geliyorum."
"ben de annene yardım edeyim yemekler için, siz geçin çocuklar."
odadan çıktıklarında jimin taehyung'un elini kavrayıp parmaklarını birbirine geçirdi.
"bence seni şimdiden çok sevdiler."
"ben de onları sevdim."
masaya geçtiklerinde ve birkaç dakika sonra anne ve babası elinde tabaklarla geldiğinde jimin gülümseyerek taehyung'a baktı. ailesiyle tanıştırdığı ilk kişi taehyung'du ve her ne kadar günlerdir sevgilisini sakinleştirmeye çalışsa da kendisi de heyecanlıydı. yönelimini açıklamadan önceki ruh halini hala hatırlıyordu. bir şeylerin yolunda gitmediğini ve başının belada olduğunu düşünmüştü. çevresinde hiç kimse kendisi gibi değildi ayrıca ailesine nasıl açıklaması gerektiği konusunda da stresliydi çünkü gelecek tepkiyi bilmiyordu. tüm duygular üst üste geliyorken jimin bir gün annesinin kucağında ağlarken bulmuştu kendini. yaşına göre yaşadıkları fazla gelmişti ve annesinden başka gidecek bir yer bulamamıştı. göz yaşları içinde kendisini anlattığında annesinin bugün bile aklından çıkmayan sözlerini duymuştu. kendisiyle her zaman gurur duyduğunu, onun gibi bir oğlu olduğu için çok şanslı olduğunu söylemişti. o zamanki jimin için de şu anki jimin için de bu sözler paha biçilemezdi. tüm bu konuşma işi yeterince kendisini yorduğundan annesi babasına açıklayabileceğini söylediğinde jimin kabul etmişti. şimdi ilk kez eve erkek arkadaşını getiriyordu ve her şey bu yönde sonuçlandığı için jimin minnettardı. yemekler yenmeye başladığında jimin'in babası konuştu.
"jimin'le aynı sınıfta mısınız taehyung?"
"hayır efendim ben yan sınıftayım. jimin'lerin sınıfında başka bir arkadaşım var onun yanına gidip gelirken tanıştık."
