689 72 22
                                    

Bugün bir ayrı keyifsizdim. Hiçbir yerde Hye Mi'yi bulamamıştım ve kendi başıma da gidebileceğim mekanlar kısıtlıydı.

Hemşireler ya da doktorlar şansa odama gelmemişti bu yüzden kimseye de soramamıştım nerede olduğunu. Annemin yanına gitmiştim ama bir süre sonra sıkılıp kendimi tekrar odama atmıştım.

Derin bir nefes alıp verdim. Acaba tedavi falan mı görüyordu? Bu nedenle mi yoktu ortalıklarda? Ya da başka bir hastaneye mi nakledilmişti? Öyleyse bana söylerdi ama değil mi?

İçim içimi yerken, pencereme doğru döndüm. Kuşlar her zamanki gibi yerlerini almışlardı. Yuvaları sayesinde onları net görüyordum. Anne kuş ya yavrularını besliyor, ya da yuva için küçük dallar getiriyordu. Bu boş hastane odasında da bunu izlemekten başka çarem yoktu.

Gözlerimi kapatıp biraz kestirmeye karar verdiğim sırada kapım tıklatılmıştı. İçeriye heyecanlanmama sebep olacak hemşire Jae girmişti. Yatakta biraz dikleştim. Gergin gözlerimi ona diktim.

"Bayan Jae, Hye Mi nerede?" soruma önce güldü. Daha sonra dosyama bir şeyler karaladı. Kollarını göğsünde birleştirip duvara yaslandı. Dudaklarını ıslattı. "O iyi merak etme." rahatlamışcasına derin bir nefes verdim.

Ellerimle oynamaya başladım. Madem iyiydi neden beni görmeye gelmiyordu? "Ameliyatı yapabilecek bir doktor geldi. Sonunda tedavi olacak." gözlerim irileşti. Gülümsedim. Ama saniyelerin ardından yüzümdeki tebessüm solmuştu. Artık o sırıtışı göremeyecektim. Tabii ki onun iyiliği içindi...

"Şu an ameliyatta mı?" başını hayır anlamında salladı. "Doktorla görüşüyorlar. Sana haber vermemi istedi. Bacaksız merak eder deyip durdu." göz devirdim kıkırdarken. Haklı olması o kadar sinirimi bozuyor ve bir yandan da mutlu ediyordu ki.

Rahatça arkama yaslanıp gözlerimi kapattım. O iyiydi, ben iyiydim, annem iyiydi. O zaman korkmama gerek yoktu. "Sunghoon." sadece kafamı oynatarak devam etmesini istedim. Sesinin endişeli olduğunu kestirememiştim.

"Bu ameliyat riskli." dediğinde kalbim ağrımaya başlamıştı. Sanki biri durmadan bıçak batırıyordu bana. Ameliyat nasıl riskli olabilirdi ki? Nihayetinde gülümsemeydi bu. Gözlerim dolarken, hemşireye döndüm.

Titrediğimi iki elimi birbirine kenetlediğimde fark etmiştim. "Nasıl?" omuz silkti. Koltuğa oturup önlüğünü düzeltti. Saçlarını geriye atıp sakin bir tonda konuşmaya çalıştı. "Beynindeki bir tümör yüzünden böyle. Yani, beyin ameliyatı olacak."

Bir bilgim olmayışı ve konuyu da araştırmayışımdan dolayı epey şaşırmıştım. Hatta donup kalmıştım bile diyebilirdim.

Sevdiğim denebilir miydi bilmiyordum ama sonuçta değer verdiğim kıza dair bu şok edici bilgiyi edinmek bende ağlama isteği uyandırırken, kendimi tuttum.

"Ne kadar riskli peki?" biraz düşündü. Sanırım o da emin değildi. Hesaplamaya çalışmış olabilirdi kafasında. "Yüzde seksen falan." daha fazla konuşmasını istemedim. Sussun, bu şeyleri duymayayım istedim.

Başımı diğer tarafa çevirdim. Sakinleşmem gerekiyordu. Belki de Jay'i ya da annemi aramalıydım. Onlara dökmeliydim içimi.

Derin bir nefes aldım. Yumruğumu sıkarken bu hayatın ne kadar adaletsiz olduğu gerçeği dank etmişti kafamda. Bana göre gülmek en çok ona yakışıyordu. Fakat güldüğü içindi bu risk. Mutlu olduğundandı.

"Ne zaman ameliyat?" dedim sanki az önce konunun bitmesini isteyen ben değilmiş gibi. Beni endişelendirmemek için her şeye cevap veriyordu hemşire Jae. "Pazartesi. Dört gün var."

Sağ tarafımda açık halde duran sandalyeme yöneldim. İçimden bir ses şimdi onu gidip görmem gerektiğini söylüyordu. Sanki ona destek çıkmalıydım. Yanında olmak zorundaydım.

Bayan Jae ani hareketimden dolayı telaşlanmış ve bana yardım etmişti. Iki ayağımın da kırılmasına küfür savurduğumda, beni ilk defa bu kadar sinirli ya da yerindeyse korkak görmüştü.

Birine ihtiyaç duymadan ellerimle tekerlekleri iterek çıktım odadan. Normalde Hye Mi, benimle aynı kattaki bir odada kalıyordu. Fakat, şu an orada değildi haliyle asansöre gidecektim.

"Bekle beni." dedi hemşire arkamdan. O benimle gelse daha rahat olabileceğim bir gerçekti ama beklemek istemiyordum. Dişlerimi sıkarak, asansör kapısının açılmasını bekledim. Derin derin, kesik kesik nefesler alıp veriyordum.

"Bacaksız!" duymayı sevdiğim o ses kulaklarıma dolduğunda sırıttım. Bir süre ifadesiz kalmıştım ama sonra zor da olsa ona doğru döndüm.

Göz açıp kapayıncaya kadar yanımda bitmişti. Birkaç gün sonra silinecek gülümsemesi  yüzündeydi. Elleri arkasındaydı. Hastaneye kıyafetini en güzel o taşıyordu.

Bir sağa bir sola sallandı çoğu zaman yaptığı gibi. "Nereye gidiyorsun? Ben de yanında gelebilir miyim?"

Ayaklarım kırılmamış edasıyla kendimi sandalyeden attım. Vücudum üzerine düşmüştü ama beklediğimden güçlü bir kızdı. Düşmemem için beni tuttuğunda başımı omzuna gömüp, ellerimi de beline sardım.

"Yanımdan hiç ayrılma Hye Mi. Tamam mı?"

__

__

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
bolide ❥ park sunghoonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin