En başından beri hissettiğim arzumun daha fazlası için ipleri bıraktım.

96 15 4
                                    

Jisung içinde parlayan öfke yüzünden uyku uyuyamamıştı.Kendince haklıydı.Birinden sevgi bekliyor ancak beklediği kişiyi işin sonunda öldürecek olmasını bazen kabullenemiyordu.

Bir yılandı.Ağzında güllerle bu kapıdan içeri sızmış , dolandığı koyunda avını zehirlemek için dişlerini biliyordu.

Keskin arzusunun bir anda önüne geçilmesi onun hem dürtülerini hem de düşüncelerini kötü etkilemişti.

Minho onu bırakıp gitmeseydi belki de bugün kendi krallığında halkı tarafından selamlanacaktı.

Bu gece küçük kralın altında kıvranan yılan, dişlerini batıracaktı.

Minho eğer onu bırakıp gitmeseydi , Jisung'un arka cebinden çıkardığı zehire bulanmış bıçağı  bu küçük kralın boynunun başından sonuna kadar derin bir yarık açacaktı.

Minho bu gece ölecek, Jisung o günün şafağında yeni kral ilan edilecek ve halkından ebediyen sürecek bir saygı kazanacaktı.

Jisung en başından itibaren itibarını koruyarak hareket etmeli , annesinin beklediği haberi ona çabucak iletmeliydi.

Dün gece sadece Minho'nun onu bırakıp gitmesine sinirlenmemiş, kazanacağı itibarın ondan uzaklaşmasına da sinirlenmişti.

O kapıyı çarptığı an bıçağını o kapıya fırlatmıştı. Belki de Minho kapıyı bir saniye daha geç çekseydi, o bıçak ensesinden boynuna kadar koca bir delik açacaktı.

Minho zaten şanslıydı.Onu bu zamana kadar ayakta tutan ya şans ya da Jisung'un yaşaması için izin verdiği zamandı.

Kapıya sapladığı bıçağı yattığı yerden hızla çekip odasından çıkmıştı Jisung. Minho'nun düğmelerini söktüğü gömleğini değiştirme tenezzülüne girmemiş ,sarayın soğuğunun tenini kesmesini umursamamıştı.Dağılmış saçları her açık pencerenin önünden geçtiğinde tekrar dalgalanıyor, batan ayın ışığı yüzünü karanlıkta aydınlatıyordu. Ucunu zehirle tazelediği bıçağından damlalar yere akıyordu.

Minho'nun kapısının önüne geldiğinde, kulağını kapıya yaslayıp sesleri dinledi.Odadan ormanın sesi geliyor harici başka bir ses duyulmuyordu.Minho balkonunun kapısını açık bırakmıştı belli ki.

Odadan kapı altına yansıyan en ufak ışık gelmiyordu ve Jisung uyuduğuna kanaat getirerek kapıyı yavaşça açtı.

Balkondan içeriye sızan ışıkla etrafı seçmeye çalışıyor, bıçağını arkasında gizliyordu.

Minho'nun yatağını gözüne kestirdiğinde etrafı tülle kaplı yatağın başına geçip tülleri kaldırdı.

Ve kaldırdığı an yakalanan koluyla yatağa çekilip iki elinin yatağa yaslanmış üstüne çöken ağırlığın da Minho olduğunu fark etmişti.

Minho, Jisung'u yakalamıştı.

Ve Jisung tüm bunları yaşarken bıçağını Minho'nun yatağının altına atmıştı.

Jisung, Minho'nun o bıçağı görme olasılığı yüzünden yatakta derince nefes alıyor, çıplak üst vücudu sertçe kalkıp iniyordu.

Gözleri korkuyla irileşmiş halde Minho'nun yüzünü cılız ışığın altında görmeye çalışıyordu.

"Ne işin var burda?"

Jisung'a sanki saatlerdir bu haldeymiş gibi hissettiren ama aslında geçmiş olan  5 dakikanın ardından Minho konuşmuştu.

"Jisung, sana burada ne işin var dedim."

Jisung Minho'nun o bıçağı görmemiş olduğunu düşünerek yüzüne kocaman bir sırıtış koydu.

"Hiçbir şey... Imm sadece küçük kralımızın beni orada bırakacak kadar önemli bir işi var mı yok mu onu kontrol etmeye gelmiştim."

Minho, Jisung'un kafasının üstünde birleştirdiği ellerini daha da sıktı.Sinirlenmişti. Bu çocuğun bu kadar gevşek olmasına çok sinirlenmişti hem de.

"Git burdan."

"Aslında bu şekilde kalmayı tercih ederim."

Jisung gözlerine az önceki şehveti geri getirmiş büyüttüğü sırıtışıyla Minho'nun gözlerinin içine bakıyordu. Minho'nun siniri her geçen saniye artarken Jisung kalçasını kaldırıp kendini Minho'ya sürttü.

Minho saniyelik afalladı, Jisung az çok seçebildiği gözbebeklerinin titrediğini görmüştü bile.

Minho, Jisung'un ellerini bırakıp belinden tutarak kaldırdı.Jisung'u oturur pozisyona getirdi.Bu üstü çıplak adam artık, karşısında yüzlerinin arasında santimler kalacak şekilde bekliyordu.

Minho başını eğip Jisung'un kulağına yanaştı, yanaştı ve yanaştı. Taa ki dudakları onun kulaklarına sürtünceye kadar üzerine eğildi.Jisung'un nefesini ensesinde hissediyor, kendininki Jisung'un bronza çalan tenine çarpıyordu.Dilini Jisung'un kulağının çevresinde gezdirip fısıldadı:

"Jisung,eğer gitmezsen sana hiçbir zaman istediğin şeyi vermem."

Jisung yarım ağız gülerek Minho'ya konuşuyordu başından beri.Ellerini Minho'nun göğsüne çıkarmış parmaklarının uçlarıyla daireler çiziyor bir yandan da Minho'yu dinliyordu.Ellerinden birini Minho'nun başına çıkarıp ensesini kaşıyarak saçlarına uzanmıştı.

Minho'yu göğsünden ittirip yüzlerini hizaladı.

"Senden bir şey istemiyorum ben Minho...Ben seni istiyorum."

Jisung'un, Minho'nun dudaklarına fısıldadığı bu cümleler Minho'nun aklını bulandırmış, gözlerini köreltmişti.

Başında kendini dizginleyerek bıraktığı bu çocuğa karşı şu an iplerini kavrayamıyor,iradesi tek lafıyla elinden kayıp gidiyordu.

Ayrıca üstü hala çıplak ve teninde kendi izleri olan bu adama karşı koymayı reddeden şeytani tarafı Minho'yu içten içe kampçılıyordu.

"Beni nasıl istiyorsun Jisung?"

"Seni altımda bana karşı köpürmesi yasaklanmış şehvetinin duvarlarını öldürürken istiyorum.

Bedenini değil, seni kazanmayı istiyorum.

Beni sevmeni,bana yaslanmanı istiyorum.

Seni istiyorum Minho."

Minho, Jisung'un kendini hissettiren sesini dinlerken, elindeki ipleri neden tuttuğunu düşündü.

Bırakabilir,bu gece ona istediğini verebilir kendi de en başından beri istediği şeyi alabilirdi.Bıraksa kaybedeceği bir şey yoktu.Ama kazanacağı şeyi isteyip istemediğini bilmiyordu.

Minho Jisung'a sahip olabilir,ardından kendisi onun olabilirdi.

Minho vazgeçti, o kazanacağı şeyi gerçekten istiyordu.En başından beri,Jisung'u gördüğü ilk andan beri.

Ay yerini güne bırakıncaya dek de verdiği bu kararın hazzını yaşamayı seçmiş,güneş odasını aydınlatıncaya kadar bu adama devrettiği iplerini, alma tenezzülüne girmemişti


     

Bir  sonraki bölümde neler olacağını tahmin edebiliyorsunuzdur...
sağlıklı kalın
stray kids ile kalın

Little King/MinsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin