"Seçilmemiş bir hayatı,gözlerinizde Tanrı katında olan bir hayatı yaşıyorum.Haklısınız Madam.Arkamdan konuşma hadsizliğini göstermek benim sizden ne kadar yüksekte olduğumu gösteriyor.Gözlerinizdeki kıskançlık lav gibi kaynamış.Tana çektiğiniz her darbe oku,zehirle dolmuş kalbinizdeki yaydan çıkıyor.Bir zamanlar ben,o kalbin şevkatiyle tüm sarayı aydınlattığını düşünürdüm.Yanılmışım.Bu yürek hangi hırs nehrinde yıkanmışsa artık asla kurumaz.Kaderin bu diyerek gösterdiğiniz her kıyamet ateşine tüküreceğim.Ne vaktim ne kudretim size karşı koymaya değmez.Ben zaten varlığımla size en büyük kaybı yaşatıyorum."
"Altın doğar da gün gözüme görünürse Kralım korkunuz bana değil,arkanıza duvar olan halkınıza olsun.Elleri dikenlidir onların.Siz o eller bana dayanak derken,dikenlerindeki zehirler çoktan aklınızı alır.Dikkatli olun.Düşmanları elekten geçirirken,destekçilerinizle karıştırmayın.Görene sordum.Şimdiye kadar her şeyi önceden doğru gören birine hem de.O sizin varlık savaşınızı görebildi.Ancak bu içinizdeki maneviyat çatışması mı yoksa bedenen yıkılmama gayretiniz mi bilinmez.Tek dileğim sonunuzu ne halk ne ben getireyim.Sizi çok seven Tanrı zaten ne kadar çok severse sizi o kadar yakındır üzerine tükürdüğünüz kıyamet."
Jisung Minho arkasını dönmüşken üzerini giyinmiş ve banyodan haber vermeden çıkmıştı.Minho çok da sorun etmemişti başlarda.Sonuçta ateşi düşmüş olmalıydı ve onu yeniden kucağında taşımasına gerek yoktu.
Ancak Jisung böyle düşünmemişti.O sadece odasına girip dolabından bir sabahlık daha çıkarmış,elinde onunla bekliyordu.Aslında o an aklından geçen şey yorgunluğunu atmaktı.Beraber uyumak istiyordu.
Minho banyodan çıktığında elinde sabahlıklarla bekleyen Jisung'u gördü.
Yatağına oturmuştu.Kapının sesini duyduğunda yere bakarak düşünen başını Minho'ya doğru kaldırdı.
Biraz ileri gitmiş gibi hissediyordu.Buraya sadece krala hizmet için gönderilmiş çömez bir prensti.Şölen günü gelene kadar krala tüm nezaket kurallarını öğretmeli,yapılması gereken ve gerekmeyenleri seçtirtmeliydi.Ve şu an düşünülmesi saçmaydı ancak bu kadar mahremine girdiği bu adam,krallıklar kurulalı beri ayakta kalmayı başarmış tek krallığın en genç kralıydı.Jisung Minho'nun ailesini de onu da çok iyi tanıyordu.Jisung Minho'yu ezelden beri tanıyordu.Minho annesine benziyordu.Annesini pek tanımıyordu ama Jisung'un büyükannesi hep ona,annesi Jisung'a hamileyken kraliçenin gebe olduğu öğrenildiğinde saraya çağrıldığını anlatırdı.Büyükannesi halk tarafından tanınırdı.O dönem hamile kalan hiçbir kadın bebeğini doğuramamıştı.Felaket geldi deniliyordu.Eğer bu böyle devam ederse herkesin soyu tükenirdi.Halkın ağzına kara büyü,nazar,kem göz sakız olmuştu.Çaresiz kalan kadınlar evlerine anma köşeleri hazırlıyor,yüzünü göremedikleri bebekleri için günlerce ağıt yakıyor,üzüntüden ölenler bile oluyordu.Kral bu durumu öğrendiğinde halkın tüm sağlık kontrollerinden geçmesi için ülkenin tüm yerleşim birimlerine binlerce hekim gönderdi.Ancak kontroller yapıldığı halde hekimlerden sorunun çözümünü bırakın,buna ne sebep olduğu bile açıklanamamıştı.İşte bu kara tarih dedikleri yılda Jisung'un büyükannesi cadı denildiği ülkeden,elinde örme çantası ve içinde çeşitli karışımlarıyla kaçmıştı.Yolda tüm bu korku ve yorgunluktan güçsüz düşmüş büyükanne yakın bir kulübenin kapısında bayılmış,onu bulan ise kadını içeri almış,uyanana kadar başında beklemişti.Büyükanne uyandığında hem kendi derdini anlatmış hem de kadının derdini dinlemişti.Bu kadın her gebe kaldığında çocuğunu düşürüyordu.Bu iç yakıcı durumun bir tek onda olmadığını halkın tüm kadınlarının doğurganlığının bittiğini de öğrenmişti. Büyükanne sadece barınma ve beslenme karşılığında kadına yardım edebileceğini söylemişti.Söylediğini yaptı da.Tüm gebeliği boyunca kadına içirdiği onca öz dokuz ayın sonunda bebeğine kavuşturmuştu. Gayet sağlıklı doğan bu bebek için kadın büyükannenin en büyük duacısı olacağını söylemişti. Büyükannenin adı halkın arasında dolaşmaya başladı.Kadınlar bir olup büyükanneye gidiyor,onun sözünden çıkmıyor ve neyi yap derse desin hepsini tek tek yapıyordu. Büyükanne böylece halkın kahramanı oldu.Evladına kavuşan kim varsa ayaklarına kapanıyor hem duacı oluyor hem de ne istersen yaparım diyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Little King/Minsung
Fanfiction"Kara ve denizlerin hakimi,tahtın tek sahibi,ihtişamın mükemmelliyetin ve her bakımdan yeterliliğin simgesi,adaletin uzun vadeli koruyucusu,halkın sığınağı,eminiz ki komutanlığında nice başarıların kazanılacağı,Tanrı'nın kainattaki gölgesi ve Krallı...