Büyük bahçenin her bir köşesi dünyanın en uç noktalarından getirilen süs ağaçları ile süslenmiş.Büyük bir kapı ile başlayan bu bahçe,menekşe,zambak ve güllerin yoğun kokusuyla tüm doğayı içerisinde barındırıyor. Bu kokuyla mest olan kraliyet atlarının kişnemesi kuşların korkup kaçmasına, upuzun ve koyu kırmızı,sarı,mavi,yeşilin bir ahenk oluşturduğu kanatlarının gerinip havaya uçmalarına sebep oluyor.
Güneş ışığı gökten gelen keskin ok misali sarayı kesip geçiyor.Sarayın gölgede kalan tarafına zaten karanlık değilmiş gibi gökyüzünü geniş yapraklarıyla kapatan ceviz ağaçları dikilmiş,bu taraftan açılan koca kapı sanki krallığın mütevaziliğini halka sunarmışcasına sonuna kadar açık ve küçük çocuklar bu kapıdan birer birer içeri giriyor.Bağırışları gardiyan köpeklerini uyandırıyor ancak bu simsiyah ve gözleri koyu yeşil köpekler sanki bu anı bekliyormuş gibi üstleri yer yer yırtık, saçları karışmış elleri toz toprak içinde kalan çocukların peşlerine takılıyor.
Buraya yolu düşen herkes bu mutluluk verici auranın keyfini çıkararak yoluna devam ediyor.Her haftasonu halk sarayın önüne toplanıp ciğerleri yırtılana kadar krala olan bağlılıklarını haykırıyor. Bu bağırışlar kulağa korkunç gelmiyor aksine halkın bu çırpınışını duyan kim varsa sonsuz bir güvenle kalplerini kral için dualara bürüyor.
Bahçenin her gün bahçıvan tarafından biçilen çimlerinin üstünde yine bahçıvan tarafından yaprak ve dallardan yapılan süslemeler saray kapısına kadar uzanıyor.Yerler üzerinde şimdiye kadarki tüm kralların isminin kazılığı olduğu mermer taşlarıyla tek sıraya dizilmiş yine süslemelerle beraber sarayın tahta,gül işlemeli kapısında bitiyor.Kapının altından iki tokmağı ele avuca sığacak şekilde bizzat işlenmiş.Sarayın duvarları ile benzer motiflerle göz alıcı bir uyum sağlıyor.
Gümüş, sarı ve siyah karışımı duvarlar bahçenin dört bir yanını sarıyor, üzerinden kuşlara konmak için dallar oluşturan koca dikenli sarmaşıklar hızını alamamış olacak ki bahçenin ön kapısının üstünden yine sarayın arkasına doğru yol alıyor. Kapı açıldığında aşınan tahtalar bu sarmaşıklara sürterek inceltiyor düşen dikenler her defasında atların toynaklarına batıyor. Bahçıvan bundan pek memnun değil ama doğduğu gün babasının diktiği bu sarmaşıklara kıymayı aklının ucundan dahi geçirmiyor.
Her daim güneş alan bu sarayı kıskanmış gibi sert akan yağmur,çimleri yeniden yeşertiyor ve üstlerinde bahçenin küçük sahiplerinin evleri olacak mantarlar büyütüyor.
Sarayın iki yanında oval bir pencere içine hapsolmuş kalın mumlar gökyüzünü yararak en uç noktada bitiyor.Mumlar yolunu kaybetmişlerin en büyük yardımcısı olmayı 3 asırdır sürdürüyor.Bu yolsuzların düşmanları olan yarasalar pencerenin etrafını sarıyor,kanatlarından gelen hava dalgaları bu ışıkları cılızlaştırıyor.Köylü halkın ahını en çok bu koca kanatlı siyah yaratıklar alıyor.
Dut ağaçları pencere direklerinin etrafını sarmış,köylü halkın yavruları bu dutları saat fark etmeksizin sepetlerine doldurup kaçıyor.
Sarayın tüm duvarları içeriyi aydınlatması için onlarca pencere ile kaplı.Fakat saray görevlisi mızmız Madam Birtle tüm perdeleri sonuna kadar çekiyor ve dışarıdan hayal ürünü gibi duran bu sarayın içindeki kasvetli hava tüm saray ahalisinin içini karartıyor. Madam Birtle'a göre bu herkes için daha iyi. Bahane olarak güneş almak isteyenlerin bahçeye çıkmasını söylüyor.Aslında herkes Madam Birtle ve onun sert kuralları olmasa bu sarayın örümceklerin yeni yuvası olacağını biliyor. Bu yüzden bir iki itiraz dışında kimsenin sesi çıkmıyor.
Fakat manzarası ile bir peri masalını andıran bu sarayın içerisinde kıyametler kopuyor.
"Çabuk sağlıkçıya haber ver acilen buraya gelsin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Little King/Minsung
Fiksi Penggemar"Kara ve denizlerin hakimi,tahtın tek sahibi,ihtişamın mükemmelliyetin ve her bakımdan yeterliliğin simgesi,adaletin uzun vadeli koruyucusu,halkın sığınağı,eminiz ki komutanlığında nice başarıların kazanılacağı,Tanrı'nın kainattaki gölgesi ve Krallı...