ʙᴏʟᴜᴍ 3: ɢᴜʟᴍᴇᴋ ʙᴀɴᴀ ᴅᴀ ʏᴀᴋɪꜱɪʀᴅɪ ʙᴇʟᴋɪ

38 10 74
                                    

Rüyamda şu Ruh Hüzünlü'yü görmüştüm. Kızgın kızgın bakmıştı bana. Garip bir şekilde bana kızmasını istememiş moralim bozulmuştu. Bugün ki planım Ruh Hüzünlü'yü bulup özür dilemekti. Onu bulmak için ilk karşılaştığımız yere gidecektim. Umarım bulabilirdim. Yataktan hızlıca kalkıp banyo da işlerimi hallettim içimde garip bir neşe vardı. Uzun zamandır uğramamıştı halbuki. Hazırlığımı bitirdikten sonra Tuana ve Yağız'a yapmam gereken bir iş olduğunu o yüzden büfe de onlara katılamayacağımı konu edinen mesajlar atmış, onlarda anlayışla karşılamışlardı. Her zaman ki gibi otobüsüme binmiş ve okula gelmiştim. Nihayet. Bina'ya girmeden direkt olarak dün gittiğim tenha yere doğru yol aldım. Ve umduğum gibi onu ağaca yaslı bir şekilde gitar çalıyorken bulmuştum. Üstüme çeki düzen verip boğazımdakileri de tükürükle birlikte yollamış ve ayaklarımı harakete geçirmiştim nihayet. Ağacın yanında tam dibinde durunca kafasını kaldırıp baktı bana. Önce bi süzdü sonra gülmeye başladı. Kaşlarımı çatıp yanına oturdum.

"Hey komik olan ne?" Sorum karşısında daha çok gülmüş ve bana göz kırpmıştı.

"Ne o hırçın bülbül tacizimi çok beğenip bi kere daha istediğini mi söyleyeceksin?" Uzanıp omzuna bir yumruk indirdim. "Ha bide şiddet mi uyguluyorsun?"

"Bi susarsan ne için burada olduğumu açıklayacağım." dedim.

"Vay etkilendim. Peki konuş bakalım neden buradasın?" Sorusu üzerine boğazımı temizleyip konuşmaya başladım.

"Özür dilerim."

"Ne ne ne duyamadım beni ne yaparsın?" Verdiği tepki karşısında gözlerimi devirerek tekrar konuşmaya başladım.

"Ukalalığı keser misin? Cidden özür dilerim."

"Özrünü kabul etmiyorum. Senin yüzünden hiç görmediğim karakol yüzü gördüm be. Ve ayrıca eve yürüyerek gitmek zorunda kaldım. O yüzden özrünü kabul etmiyorum bayan hırçın bülbül."

"Peki nasıl telafi edebileceğimi söylersen en azından denerim." Yüzüme valla mı der gibi bakınca istemsizce küçük bi kahkaha attım.

"Ne neye gülüyorsun?" Bu tepkisine ve uygulamış olduğu mimiklerine daha fazla gülmüştüm.

"Komik görünüyorsun." Söylediğim şey karşısında sinirlenmiş aynı zamanda bozulmuş gibiydi. Gitarını alıp ayağı kalkınca kolundan tutup onu geri oturttum. Bana "hayırdır kardeşim ne oluyor" der gibi bakınca hala sinirli olduğunu anladım.

"Tamam özür dilerim. Bana yapmamı istediğin şeyi söyle." Suratıma bulmaca çözer gibi bakıyor bi yandan da düşünüyor gibi sağ elini çenesine koymuştu. Sonunda ağzını araladı. Bende merakla onu izliyordum.

"Benle düet yapmanı istiyorum. Okul sonrası, sahilde."

"Düet. Sen. Ben. Sahilde." Kurduğum cümle karşısında yine kahkaha atınca bana gözlerini devirip kollarını karnında bağladı. Ciddiyim diyordu yani.

"İyi, peki kabul." söylediğim şey karşısında gülümseyip oturduğu yerden kalktı. Benim de kalkmama yardımcı olmak için elini uzatmıştı. Elini tutup doğruldum. Elimi bırakmadan " Rüzgar Akçabey." gülümsedim. "Sara Ünal ,hırçın bülbül değil." söylediğim şeye birlikte gülerken artık derse gitmem gerektiğini söyleyip oradan ayrılıyordum ki sesini duydum. "Sara, birşey söylemeyi unuttum." ona dönüp söylemesini istediğimi belli ederek başımı salladım." Evet?" güldü garip bi şekilde bende güldüm. "Arada gül derim." anlamayarak "Bunu size söyleten şey nedir Rüzgar bey?" gitarını çantasına yerleştirdi sırtına attı ve bana döndü. "Çünkü bana göre insanlar kendine yakışanları sık yapmalı." yanımdan geçip gitmişti. Arkasından anlamlandıramayarak bakarken saate bakıp sınıfa koştum. Sanırım Rüzgar ve edebiyatları adlı konu başlığını sonra düşünebilirdim. Ama gelişim ve kan dokusu benim düşüncelerimle ilgilenmiyordu maalesef.

ToskaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin