ʙᴏʟᴜᴍ 2: ᴘᴇᴋɪ ʏᴀ ʙᴇɴ ʜᴀᴢɪʀ ᴍɪʏᴅɪᴍ?

56 11 66
                                    

"Tuana kuzum yağı uzatır mısın?" Yağı elime verip yanağımada öpücük kondurduktan sonra işinin başına döndü. Bende ona öpücük atmayı ihmal etmedim. Evet şuan yemek yapmaya çalışıyorduk ve pekte hamaratlı olduğumuz söylenemezdi.

"Evet benim işim bitti." dedim.

"Ne o sofrayı tek başıma kurmamı mı bekliyorsun. Hadi tabakları koy bende yemekleri getireyim."

"Tamam." İki tabak iki çatal iki bardak aldıktan sonra sofraya yerleştirdim.

Yemek yedikten sonra ben duş almış, Tuana'da evine kıyafet almaya gitmişti. Saat 2'de dersimiz vardı bugün. Üstüme kot bi şort açık mavi bir bluz bide boynuma fularımı yerleştirdim. Saçımı at kuyruğu yapıp hafif bir makyajla evdeki işime son verdim.

Tantuni Ayran: Ben okula geldim. Neredesin?

Sara: Gelmek üzereyim bende kütüphanede buluşalım.

Tantuni Ayran: Olmaz kuzu benim Sinem hocaya uğramam lazım derste görüşürüz öptüm.😘

Sara: E iyi tamam o zaman bende öptüm.

Telefonumu çantama atmadan önce Yağız'ı aradım ilk çalışta açtı.

"Alo."

"Alo. Nerdesin Yağız? Ben geldim okula."

"Ben ilk derse gelemeyeceğim canım biraz işim var. Sonra görüşürüz olur mu?"

"Tamam o zaman görüşürüz öptüm."

"Görüşürüz."

Derse daha bir saat vardı bende fakültenin bahçesinin en tenha yerine gidip oturdum. Buraya oturmamdaki amaç insan ve sesin olmamasıydı. Ama anlaşılan bunu isteyen tek kişi ben değildim. Yaslandığım ağacın diğer yüzüne yaslanmış olan yüzü göremesem de içinde ki kederi hissetmiştim. Elindeki gitarı öyle içten o kadar derin çalmıştı ki sebepsizce o kişiyi tanımak istedim. Bildiğim bi şarkıyı çalıyordu. İçimden eşlik etmek geldi. Sonra bi an düşündüm acaba kendimi rezil mi ederdim. Sonra hayır dedim. Bu kısa hayatın içimden gelenleri bile yapmamı engellemesine izin vermek istemedim. Ve sadece ben söyledim o çaldı. Birbirimize bakmadan, birbirimizin ruhuna bakarak.

"Hiçbir zaman affetmedin beni."

"Ben ne çok sevdim seni."

"Herkese bahset senden, benden, bizden."

Birden gözlerimden yaş gelmişti. Ve aniden kalkmıştım oradan, ağlıyordum. Belki de bu bedenimin sevgisizliğe gösterdiği isyanıydı. Ama benim seçmek gibi bi şansım yoktu ben sevdiğim adamın sevgisizliğine muhtaç olan bi kadındım.

Dersler bitmiş eve dönüyordum. Otobüste yanıma oturan kadın bir anda kalkıp önüme oturdu. Anlamayarak kadına baktım. Aman banane tek otururdum bende. Derken yanıma oturan kişinin kucağındaki gitarın sapı kolumu delince ağzımdan bi "ah" sesi çıkmıştı. Yanımdaki genç "Ah gerçekten özür dilerim. İyi misiniz?" Onaylayarak kafamı salladım. Pencereden dışarıyı izlerken birinin kolumu dürtmesiyle sağıma döndüm. O gençti. "Rüzgar" elini uzatmış tokalaşmam için havada tutuyordu. "Sara" diyerek tokalaşıp geri önüme döndüm. "Çok merek ettiğim bir şey var sorabilir miyim?" Sorunun bana yönetildiğini anlayınca yine kafamla onayladım. "Acaba bugün okulun bahçesinde şarkı söylemiş olabilir misin?" Çok şaşırmıştım bu oydu demek ki gitarı çalan ruh hüzünlü. "Seni ilgilendirdiğini düşünmüyorum." Tekrar önüme döndüğümde "Hadi ama baya iyisin." dediğinde sinirlenmeye başlamıştım.

"Sana ne kardeşim baksana işine."

"Ne o hırçın bülbül utandın mı?" Ha? sırıtıyordu ben sana yapacağımı bilirim. "Bakar mısınız?" Otobüs muavini yanıma yaklaşırken bu kez sırıtan bendim. Ruh hüzünlü, ise ne yaptığımı anlamaya çalışır gibi beni izliyordu. "Bu beyefendi beni taciz ediyor lütfen onu dışarı atın." Bunu söylerken sesimin sinirli aynı zamanda ürkek çıkmasına özen göstermiştim. Ve başarmıştım adam bana inanmış ruh hüzünlü'ye pis pis bakmaya başlamıştı.
"Ne diyorsun sen ya sadece bir şey sordum. Yalan söylüyor!" Muavin onu kolundan tutup  savururken hala bir şeyler anlatmaya çalışıyordu. Bense kulaklıklarımı takmış yine iki kişi tek aşk konulu hayallere dalmıştım bile...

Yatağımda uzanmış dizi izliyordum ki kapının zil sesiyle diziyi durdurup saate baktım. 23.35'ti. Bu saatte kim gelmiş olabilirdi ki? Terliklerimi giyip söylene söylene kapıyı açtım.

"Yağız?" Kapıya yaslanmış yarı uyanık yarı uyuyor gibiydi. "Sara." Ah hayır hayır önüme düşmüştü. Eğilip, "Yağız iyi misin sen?" Kolumu uzatıp onu koltuk altıma almış içeri taşıyordum. İçmişti. Allah'ım kaç kiloydun sen? Çok kiloydu. Onu kanepeye yatırıp kahve yapmaya gidecekken kolumdan tutup beni kendine çekti. Yere oturup elini tuttum. Yüzünü inceledim. Onu ilk defa böyle görüyordum. Tekrar kolumu tuttu birşey isteyecek sandım çünkü ağzını kapatıp açtı. Tekrar kalkmayı denerken beni yine oturttu.

"Yasemin seni çok özledim.."
"Lütfen bana geri dön.."
"Seni çok seviyorum.." Sevdiğim adam sevdiği kadını istiyordu, bense hala onun beni sevebilecek olma ihtimalinin peşindeydim. Ve Yağız ağlamaya başlamıştı. Koskoca adam karşımda hüngür hüngür ağlıyordu. Bende ağlıyordum. En azından ortak bir noktamız vardı ikimizde sevdiğimiz için tuzlu su döküyorduk...

Sabah uyandığımda oturduğum yerde uyuduğumu fark ettim. Yağız'da hala uyuyordu. Siz hiç uyuyan bi hayal kırıklığını sevdiniz mi? Ben seviyordum. Kahvaltı hazırlamış portakal suyu sıkıyordum. Yağız masada gergin bir şekilde oturuyordu. Acaba hatırlıyor muydu? Onu bu kadar mahveden şey neydi? Portakal sularıyla masaya döndüm ve sandelye ye otururken gülümsemeye çalıştım. Tuza uzanmıştım ki Yağız'ın dokunuşuyla içim titredi. Yorgun gözlerimi ona çevirmiş başarısız bir gülümsemeyle ona bakıyordum.

"Evlen benimle Sara." Ne demişti o? Sanırım hala sarhoştu.

"Yağız cidden bi doktoramı gitsek?" Elimi elinden kurtararak çatalımı almıştım ki tekrar tuttu hiç bırakmamasını istediğim elleriyle, ellerimi.

"Sara ben ciddiyim." Yüz ifadesinden gerçekten ciddi olduğunu görebiliyordum. Ama gördüğüm bir şey daha var, o benimle evlenmek istemiyor. O acısını dindirmek istiyordu. Hani bir şarkıda diyor ya "Sen bana yara, ben sana merhem." Tam olarak buydu bizim aramızdaki, ben onun merhemiydim kabuğu kalktıkça yumuşatıyor, kanayınca sarıyordum. Oysa benim yaramda hep kanıyordu, hep acıyordu ama kan hiç bir zaman sızmıyordu bu da yara yokmuş gibi gösteriyordu. Sanki o benim yaram değil de bana iyi gelen bi sakinleştiriciydi. Ama herşeyi en çıplak haliyle sadece sen görebiliyordun işte.

"Nerden çıktı şimdi bu? Daha okul bitmedi Yağız." dedim.

"İstemiyor musun Sara? Hani beni çok seviyordun ne oldu ne değişti ha? Sende mi yarı yolda bırakıyorsun beni?" Bunları söylerken sandalyesinden kalkmış adeta bağırmış ve sinirlenmişti.

"Nerden çıkarıyorsun böyle şeyleri ya? Ayrıca ben seni terk eden Yasemin miyim ha? Terk edersem bile unutamayacağın biri miyim Yağız?" Bunları söylerken kalbim sızlamış aynı zamanda gözlerim yaşarmıştı. Sinirlenmiştim çünkü artık beni seviyormuş gibi davranmasından çok sıkılmıştım. Bunu ondan isteyen yoktu ki onun varlığı bile bana yeterken, benim sevgim ona yetmiyordu. Yağız artık küplere binmiş bir şekilde evin içinde volta atıyordu. Birden kapıyı sertçe çarpıp çıkınca ben ve düşüncelerim yine bir akşam yemeği yemek zorunda kalmıştık.

Saatler sonra uyandığımda Yağız'dan gelen 12 aramayı ve 35 mesajı yok sayarak kafamı yastığa koyup tavanı izlemeye başladım. Sevgi insana huzur vermez miydi? Ben sevgiden hiç huzur beklemedim oda vermedi zaten. Ne yapacağım konusunda asla bir fikrim yoktu. Yağız sabah çok ciddi konuşmuştu. Ama beni sevmiyordu bile nasıl evlenmek isteyebilirdi ki? Bunu ona düşündüren şey neydi. Ama bunu da atlatacaktım. Çünkü bende her kadın gibi çok güçlüydüm. Bunu egomdan söylemiyorum. Siz söyleyin hangi güçsüz kadın sevdiği adamı olmayan bir kadınla paylaşabilirdi ki?

Dün okulu ekmiş uzunca bir süre düşünmüş ve Yağız'la konuşmam gerektiğine karar vermiştim. Onunla evlenmek düşümdeki hayalimden bile güzeldi belki de. Peki ya ben hazır mıydım? Bu düşün gerçekleşmesine, belki çok mutlu olmaya belki mutsuzlukla dolu bir hayatta boğulmaya. Gerçekten hazır mıydım?"

"Ben sevgisizlikle kardeş olmuş, sense sevgisizlikten korkar olmuştun sevdiğim" H.D

Bölüm sonuuu umarım beğenirsiniz. 🎊🖤

ToskaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin