Hayat bazen "acaba" ihtimalinin verdiği heyecanla, "yine mi" hissinin verdiği hayal kırıklığı arasında yaşanan gelgitten ibarettir...
Andreas ile birlikte yalnız kalabilmek için annemi zorla ondan ayırıp kış bahçesine getirmiştim. Hala burada olduğuna inanmakta güçlük çekiyordum. Ama bunca kötü olayın üzerine iyi olmuştu gelmesi. Ben derdimi anlatmadan beni anlayan birisinin yanımda olması gerçekten büyük şanstı. Dört yani cam olan, ve içinde rengarenk çiçekler olan odada büyük bahçe salıncağında usulca sallanıyorduk. Başım Dre'nin omzunda gözlerin kapalı şekilde dururken yine aklımda o vardı. Bu büyük bir haksızlıktı.
Sabahki olanları düşünmekte olan zihnim o anları sanki yeniden yaşıyormuş gibi hissetmeme sebep olmuştu. O an gözümden kaçan her bir küçük ayrıntı ile birlikte o bir saati yaşıyordum yeniden. "Ben Derin'in mood u düşük hemen yanına gideyim diye düşünüyordum ama görüyorum ki sen burada gayet iyisin ha!" Hiç beklemediğim anda duyduğum sözler ile gözlerimi aralayıp ona baktım "Durduğun yerde sırıtıyorsun. Buraya gelmek sana yaramış diyorum Derin. Uzun zamandır böyle gülerken görmemiştim seni." Gülerken mi? Gülüyor muydum ki!? Ellerimi suratıma götürüp dudaklarıma dokundum şaşkınca. Gerçekten gülüyordum.
Hayali bile mutlu etmeye yeterken nasıl oluyordu da varlığı bana bu kadar acı verebiliyordu?
Yine umutsuzluğun ele geçirdiği yüzüm ile Dre'nin sonsuz okyanusları andıran gözlerine baktım. "Andreas! Biliyor musun... Ben çok adı bir insanım." diye mırıldanırken mavilerinin an be an koyulaşmasına şahit oldum. "Hayır. Değilsin. Ben biliyorum seni Derin. " beni ikna etmek istercesine söylediği sözleri beni ikna etmemiş aksine daha da üzmüştü. Kollarımın yanında hissettiğim sıcak dokunuşlar ile başımı yere eğdim. Dolan gözlerimi saklamanın başka bir yoluydu tabii bu. " Derin sen kötü bir kalbe sahip değilsin. Bu yüzden de asla o söylediğin konuma düşmeyeceksin. Aksine sen onu o kadar güzel seviyorsun ki, aşkın en masum haliyle hem de. Dokunmadan, öpmeden, sahte sözler söylemeden. O kadar güzel bir kalp ki sendeki, ne o kalbe ne de o kalpteki sevgiye paha biçilemez. Ve öyle kötü kelimler ile karartılamaz. Asla!"
"Başkasını seviyor. Başkasıyla olmak istiyor. Benim kalbim onda atarken, onun kalbi başka bir kadın için atıyor Dre! Ve biliyor musun o kadını öyle güzel seviyor ki.... Ben o kadın olmak istedim Andreas. Ben o kadını kıskandım." Acı dolu sesim, kırık kelimelerim benim kadar karşımdaki adamın da canını yakıyordu. Ona yıllardır Göktuğ'u anlatıyordum, ve bi an bile şu zamanki kadar çaresiz kalmamıştı karşımda. "Kaybettim değil mi? Hem de daha kazanamadan." Son sözüm ile akan birkaç damla yaşım yanağından çeneme bir yol çizerken aşka akıttığım yaşlar şefkat ile silindi.
Buğulanan mavilerde gördüğüm yansımam çaresizliğimi daha çok yüzüme vururken duyduğum o şefkatli ses bile bu sefer acımı dindirmeye yetmiyordu. "Hayır güzelim. Kaybetmedin. O bilmese de sen onu en güzel aşkla sevdin. İşte bu yüzden, aşkının masumiyetinden dolayı asla kaybetmedin, kaybetmeyeceksin. Sen sevmeyi öğrendin en azından."
"Unutur muyum onu zamanla? Alışır mıyım yanında başkası olmasına? Zaman yaramı kapatır da, unutur muyum kalbimin çarpıntısını?"Omzuma geçirdiği kolları ile beni kendine çekip başımı omzuna yasladı. Akan gözyaşlarım ince tişörtünü yavaş yavaş ıslatıyordu. Sıkılaşan tutuşu onun da canının bu konuya sıkıldığını belli ediyordu. Çünkü bu zamana kadar o da tıpkı benim gibi hayatında kimse olmadığını zannediyordu. Fakat şimdi durum bambaşkaydı. Bi sevdiği vardı...
"Unutur musun bilmiyorum. Ama bir şeyden çok eminim ki alışacaksın. istesen de alışacaksın istemesen de! Çünkü başka yolu yok Derin. Sen ondan başkası ile olamazsın biliyorum. Ama aynı sen onu sevdiğinden de ayıramazsın onu da biliyorum. Gidersin. Yine. Belki bu sefer daha uzağa. Daha yalnız kalmaya gidersin, ama içinde onun için yanan ateşi de götürürsün kendin ile birlikte. O ateşe bakar yanarsın, hatırlar yanarsın, bir gün unutmak istersin, yine yanarsın. Aşk budur ya zaten. Sen yanarsın, yangının sebebi senin yandığını bile bilmez." Kalbinden diline yansıyan sözleri ağlamanın şiddetini daha çoğalmıştı. Haklıydı. Ben yanardım, o ise benim yandığımı bile bilmez...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
O Eskidendi
General FictionKendini bulma hikâyesi... Aynada kendime bakmayalı ne kadar olmuştu acaba? Tabii ya! Tam 10 yıl... Dile kolay. Ama Mabel Matiz de diyor ya: 'Dile kolay, kalbe değil...' Haklı. Bu sadece haritalardan bildiğim şehre neden geldim ki zaten? Amacım ayna...