Sabah evimde uyanmanın mutluğu ile açtım gözlerimi ve annemin beni izlediğini gördüm. Sabahları kalktığımda ilk olarak onun yüzünü görmeyi ne çok özlemişim meğer. Ve tabii sıcacık sesini duymayı. Tıpkı şu anki gibi. "Günün aydın olsun güzel kızım.""Seninde dünya güzeli annem." sabah öpücüğü faslını geçtikten sonra sıra bana adeta ölüm gibi gelen yataktan çıkma faslındaydı. Ve annem ayağa kalkarak o vaktin gelidiğini gösterdi. "Hadi güzel kızım üzerini değişip aşağı gel. Ailece güzel bir kahvaltı yapalım, hem anlatacakların vardır. Beni kandırdığını unuttum sanma." dedi sahte siniri ile. Onun her halini özlemiştim. Bu yüzden gülümseyerek cevap verdim. Annem de aynı şekilde gülümseyerek odadan çıkınca uzun uğraşlar sonucu yataktan kalkabildim.
Hemen elimi yüzümü yıkayıp valizden gün içinde giymek için uygun olabilecek birşeyler seçtim. Pek başarılı bir kombin olmamıştı, ama neyse... Akşamdan nereye fırlattığımı hatırlamadığım telefonumu yatağın altından bulup elime aldım ve heyecanlı adımlarla indim salona. Beni böylesine heyecanlandıran ailece kahvaltı fikiri değildi tabii ki. O ailenin içinde Göktuğ'un da olmasıydı. Gerçi bu saatte evde olmayabilirdi ya...neyse! Hem evde olsa bile kendine gelmiş olduğundan pek emin değildim.
Anlaşılan ben gittiğimden bu yana değişen şeyler olmuştu. Özellikle de Göktuğ'un hayatında, ne şartta olursa olsun alkol kullanmazdı o. Sosyal ortamlarda bile içmeyen birisinin eve kör kütük sarhoş gelmesi bu yüzden bu kadar şaşırtıyordu beni.
Ya çok canı yandıysa, içmesinin sebebi buysa.
Peki ama neden? Neden yanar ki insanın canı?
Aşktan..
Aklıma gelen ihtimal ile olduğum yerde kaldım.
Aşktan!
Ya aşık olduysa..
Ya başkası varsa..
Olur mu ki?
Sever mi başkasını?
Sever tabii, milyon tane kız var etrafında seçebilir birini.
Seçmesin...
Sevmesin...
İhtimali bile bu denli canımı yakıp bacaklarımı takatsiz bırakıyorsa gerçeğine nasıl dayanırım Allah'ım!! Olmasın, lütfen olmasın!! Bu sefer yüzlerce kilometre bile dindiremez acımı. N'olur olmasın!
"Ne o bi kaal mı geldi. Hoop! Sana diyorum! Bak hala duymuyor! Heey! Çekilsen de işimize baksak artık ha! Esmeer! Kara cadı!"
Kara cadı mı? Hadi ama. Burada olamaz değil mi? Ah Göktuğ Tunalı ne hallere düşürdün beni. Daha korkum geçmeden heyecanını serptin kalbime...
Derince bir nefes al ve yavaşça arkanı dön Derin.
(Nefes alır)
Siktir. Siktir. Siktir. Bu kötü bit fikir tut nefesini. Adam arkanda dururken nefes almak nerden çıktı kızım. Dolar işte ciğerine adamın kokusu. Yakar içini...
"Esmer! Daha ne kadar dikileceksin burada."
Sen bir nefes uzağımda olacaksan bir ömür durabilirim.
Sakince aldığım nefesi verip aynı sakinlikle arkamı döndüm. "Bu saatte sizi görmek büyük şeref Göktuğ bey, şaşkınlığımı mazur görün." Sesim adeta alay kokuyordu ama bunu da bana o öğretmişti. "Pardon kara cadı! Artık sana sorarım eve giriş çıkış saatlerimi. " Anlaşılan ayılmıştı çünkü sırıtarak söylediği şeylerin gerçek ile bir gram alakası yoktu. Yine beni sinir etmek için uğraşıyordu. Bunu gayet iyi başarmasının yanı sıra bu an bile beni ne kadar mutlu ediyor tarif edemezdim. Gerçi o benim mutlu olduğumu bilse bunu bile yapmaz ya.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
O Eskidendi
General FictionKendini bulma hikâyesi... Aynada kendime bakmayalı ne kadar olmuştu acaba? Tabii ya! Tam 10 yıl... Dile kolay. Ama Mabel Matiz de diyor ya: 'Dile kolay, kalbe değil...' Haklı. Bu sadece haritalardan bildiğim şehre neden geldim ki zaten? Amacım ayna...