<6>

1 1 2
                                    

Sıkı sıkıya tuttuğum koltuğun başını Göktuğ'un yerinden kalkması ile bırakmak zorunda kaldım. Dolan gözlerimdeki yaşların akmasını engellemek için başımı kaldırdım. Kendim bile zor duyduğum bir seste elimi yıkamam gerektiğini mırıldanıp hızla üst kata yöneldim. Tabii yine çabam sonuçsuz kalmış ve kalbimin sızısı kazanmıştı.

Lavaboya girip kapıyı kapatmam ile zar zor tutundum lavaboya. Başımı kaldırıp aynadaki acınası aksime baktım. Gözlerim birkaç saniye içinde kıpkırmızı olmuştu bile. Bir süre kendimi izleyip düştüğüm hale baktım. "Allah'ım dayanamıyorum artık. Eğer başkasını seviyorsa al aşkını kalbimden! Aksine dayanacak gücüm yok benim." Sızlayan kalbimin acısıydı beni isyana sürükleyen. Ve anlamamı sağlayan. Duramazdım burada. Dayanamazdım başkası olmasına. Ben kalbime bu acıyı yaşatamam.

Gözlerimi acınası halime çevirdim yeniden. Sevmek bir insanı bu kadar yakmamalıydı. Aşk insanı mutlu etmeli ağlatmamalıydı. Ağlamamalıydım. Eğer başkası varsa insan sevdiğini kalbine de gömmeyi bilmeli. Yapabilir misin peki?

Sahi yapabilir miyim? Yapamam ki ama?

Başkasının olan birisini mi seveceksin peki?

Hayır! Bu doğru değil ki. Başkasına ait olan bir adam sevilmez.

Peki neden hala kalbin acı ile çırpınıyor?

Çünkü seviyorum. Yanlış olduğunu biliyorum farkındayım. Ama vazgeçmek kolay mı?

Değil. Haklısın. Seven vazgeçer mi sevdiğinden...

İşte beni haklı çıkaran onu aşkıydı yine. Kıyamadığım şey masum sevgimdi. Bir kağıt olsa parçalardım, bir şişe olsa kırardım, bir duvar olsa yıkardım, ama göğsüm.... Kalbim.. her şey çaresizdi buna. En az benim kadar çaresiz.

"Çaresiz." diye mırıldandım kendime. "Acınası haldesin Esmer. Aşk bir insanı bu kadar küçültmemeli." derken suyu açıp yüzüme çarptım. Tekrar tekrar.. Açılan zihnime aşağı inmem gerektiğinin farkındalığı doldu. Toparlanıp gitmeliydim. Ve o masada hiçbir şey olmamış gibi davranmalıydım.

Zor da olsa kendimi daha az acınası bir hale getirdim ve yavaş adımlarla ile alt kata indim. Gözlerim az önceki manzarayı yeniden görmek istemezcesine o hariç her tarafa bakıyordu. Ama o izlerin orda olduğunu bilmek, başkasının teninde soluklandığını bilmek bana hiç yardımcı olmuyordu ona bakmamamda.

Olabilecek en yavaş adımlar ile masaya geldim ve çoktan yerleşmiş olan aileme kısa bir bakış atıp tam Dre'nin yanına oturdum. Göktuğ'un karşımda olması şansıma ettiğim küfürleri arttırmaktan başka bir işe yaramıyordu tabii. Ama sabretmeliydim bir süre daha. Ve olabildiğince kısa bir süre olacaktı bu. Çünkü geri dönerken hesap etmediğim şey onun aşık olmuş olmasıydı. Başka kadınlar olacağını pek tabii biliyordum ama aşk başka bir şeydi. Başkasını seven bir adamı sevmeye devam edemezdim. Ve o başkası ile bir hayat yaşarken ben onun mutluluğuna seyirci olamazdım. Bu kötülüğü kendime yapamam.

Onun aşkına saygı duyarken kendi aşkımı ve kalbimi göz ardı edemem... Kafamın içinde dönen bu sesler olmaya devam ettiği sürece de burada duramazdım. Belki de şu anda yapılacak en mantıklı hareket geri döneceği zaman Andreas ile Amerika'ya dönmektir. Orda idare edebilirim sonuçta. Hem alıştım da.. Bu fikri sormak için ona döndüğümde onun bakışlarının çoktan bende olduğunu fark etmem bir oldu. Üstelik sadece o da değil masadaki tüm gözler bendeydi.

Düşünürken ne kaçırdığımı bilmeden baktım aileme. Annem ve Salim amca gülen gözler ile bakıyorken Göktuğ yine tüm hissizliği ile karşımdaydı. Hala ne olduğunu anlamamış şekilde Dre'ye baktığımda olayı anlatmak ister gibi Salim amcaya cevap verdi. "Hayır Salim bey aksine, Derin'in buraya dönmek için daha çok ve büyük sebepleri var aslında. Bizim arkadaşlığımız tabii çok değerli ama onun sevdiği herkes burada. Orada kalmasının tek sebebi henüz buraya dönmek için hazır olmadığını düşünmesi. " Tam da gitme düşüncenin üzerine bu konuşmanın açılması ne kadar güzel bir tesadüf olmuştu tam anlamasam da sanırım geri dönmeyi düşündüğümü açıklamak için daha uygun bir zaman bulmam zordu.

Bu yüzden herkesi şaşıracağını bilsem de bir daha bu cesareti bulamayacağım için konuşmaya katıldım. "Aslında sen haklısın Dre buraya gelerek bunu daha iyi fark ettim bende." Derken sözüm bitmeden annem konuştu "Artık bu sebepleri bulmuş olduğuna göre bu konuşmayı yapmamız yersiz olur canım." Annemin bu düşüncesi beni mutlu etse de uzun bir süre bunu yapamayacağımı bilen tarafımın sesi daha yüksekti. Derin bir nefes aldım ve karşımdaki insanları üzeceğini bilsem de söyledim. "Aslında annecim buraya gelerek fark ettiğim şey tam olarak o değildi. Asıl fark ettiğim hala ne kadar çok orda kalmaya ihtiyacım olduğuydu."

"Ne!?" Bu şaşkınlık sorusunu sormasını beklediğim en son kişi konuşmayı bile takip ettiğinden emin olmadığım adamdı. Bakışlarım ona dönerken bende en az onun kadar şaşkındım. "Pardon. Karışmak bana düşmez ama merak ettiğim için soruyorum. Bunca zaman sonra hala tercih ettiğin okyanus ötesi mi? Bunca insana rağmen hem de?" Bedenini öne doğru getirip kollarını masaya dayarken tüm samimiyeti ile sorduğu bu soru beklenmedik olduğu için bu kadar şaşırtmıştı masadaki herkesi belki de.

Bakışlarım yüzünde bir umut ararken gözlerimin yöneldiği boynu o umudu benden acımasızca geri aldı. Ne yapacağımı bilemez şekilde ona bakarken diğerleri de bana dönmüştü. Hayal kırıklığı ile... Gözlerim zorla yüzüne çıkarken bana ait bir şey aradım yüzünde. Ama tabii ki boştu yüzü. Yine en soğuk halini almıştı. Sessizlik gittikçe artarken cevap verme zorunluluğum da onunla büyüyordu. "Evet burada benim için çok değerli insanlar var. Hatta bu değeri tahmin bile edemezsin. Ama gitmek için olan neden kalmak için olandan çok fazla."

Yaptığım kısa ve üstü kapalı cevap kimseyi tatmin etmemişti bunu annemin "Seni orda tutan bizden güçlü ne neden var?" sorusu çok net belli etmişti. Ama ben 'Çağıran değil gitme sebebim iten.' diyememiştim. Onun yerine "Öyle olması gerekiyor." demeyi seçtim.

Öyle olması gerekiyor. En azından bir süre...

Daha sonrasında yemek sessizlik içinde devam etti. Dre gitmek için izin isteyene kadar da tek kelime konuşulmadı. Annem ve Salim amca ile vedalaşıp Göktuğ ile el sıkıştıktan sonra odadan ayrılırken peşinden ilerliyordum sessizce. Kapıya çıkana kadar susması bir şey sormaması büyük mucizeyi ama en fazla bahçeye kadar dayanabilmişti susmaya. "Bu ani karar değişikliğinin sebebi adamının boynundaki izler olabilir mi?" Bariz ortada olan gerçek buydu işte. Onun boynundaki izler ve bunu saklamaya çalışmaması.

"O benim adamım değil Dre. O izleri yapan kadının adamı. Belki bu gece yatağına gireceği kadının adamı. Ama benim değil. Ve bu benim her gün görüp katlanabileceğim bir şey değil." Hiçbir şey saklamadığım adama son derece dürüst olurken konuşan benim aşık ve kırgın yanımdı. Kendisinin olmayan bir adam için ihanete uğramış hisseden yanım...

"Aslında senin sorunun hiç kilo fazlalığı değildi. Aksine bir eksiklikti Derin. " gülerek söylediği şey sinirimi bozmuştu. Karşında alaylı halimle durup kollarımı göğsümde bağladım. "Haklısın. Eksikliğim kilo fazlamdan daha çoktu. Mesela çekicilik, güzellik, sempatiklik, uyum sağlama yeteneği..."

"Zeka!" sözümü yine gülerek bölmüştü. "Eksik olan tek şey zeka kızım. Aşk seni çok aptal yapmış. Ama benden sana tavsiye şu an içinde bulunduğun durum için aklından ne yapmak geçiyorsa hepsini bul ve hiçbirini kesinlikle uygulama. Çünkü hepsi hatalı." deyip söyledikleri ile şaşkın kalmış bedenimi yavaşça kendine çekip öptü ve iyi geceler dileyip biraz ileride kendini bekleyen arabaya doğru ilerledi. Orda öylece durmuş arkasından bakarken ne söylemek istediğini anlamaya çalıştım ama başarılı olamadım. Araba bahçeden çıkana kadar arkasından bakıp üşüyen bedenim ile kendime geldim. Artık eve girip daha büyük bir konuşma yapmam gerektiği düşüncesi ile arkamdaki eve baktım. Yavaş adımlar ile kapıya doğru ilerlerken gecenin burada son bulmuş olması tek duamdı.




Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 02, 2023 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

O EskidendiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin