Uzun zamandır yazamadım, üzgünüm. Gerçek anlamda üzgünüm çünki bazı vesveselere kapıldım. Oy verenlere, yorum yapanlara gerçekten teşekkür ederim ama diğerleri neden gizli kalıyor ki?Hikayemi sevmediğinizi düşünmeye başladım. Okunmalar bence gayet güzel ama neden sadece okuyup geçiyorsunuz? Ben şu oy ve yorum kotası koyma olayını gerçekten hiç sevmiyorum. Ben sadece beğenip beğenmediğinizi yazmanızı, neleri eksik gördüğünüzü, karakterler hakkındaki düşüncelerinizi istiyorum. Neler hissettirdiklerini bilmek istiyorum. Bence bunu bana çok görmemelisiniz. Benim sizin desteğinize ihtiyacım var. Daha iyi yazabilmek için bana lütfen destek olun.
Geç geldiğini biliyorum ama uzun bir bölüm aynı zamanda. Umarım seversiniz. Keyifli okumalar. ^_^
Yanlış duymamıştım ya da bu, kulaklarımın bana oynadığı bir oyun değildi ama öyle olmalıydı. Kaç gündür bana kök söktüren Bahar, kabul ediyor olamazdı. Beni sürekli şaşırtıyordu. İddia bittiğinde benden kurtulacağını için kabul etmişti fakat şaşırmıştım. Asla kabul etmez gibi geliyordu. Boşuna çabalıyorum, diye düşünüyordum. Bir anda kabul etmesi ben de şok etkisi yaratmıştı. İnanmak çok zordu ama yaşamıştık. Hayal gibi, rüya gibi inanmakta zorluk çektiğim birkaç gün geçirmiştik.
İlk gün onunla bir kafede oturup sohbet etmiştik. Soğuk yerde değil de bir sandalyede oturmak kesinlikle daha iyiydi. Aynı zamanda sıcak ve herkesin bizi görebileceği bir yerde olmak rahatlatıyordu beni. Hala beni duvara yaslayışını unutamıyordum ama karşımda oturup içeceğinden bir yudum alırken beni dinleyen kız farklıydı. Orada asabi ve fazlasıyla vahşiydi. Kızları geçiyorum birçok erkek kadar güçlü olduğunu belirtmek ne kadar doğru olur bilmiyorum ama öyleydi. Fakat o kişi değildi karşımdaki. Hala soğuk ve sert bakışları vardı ama bana karşı olabildiğince yumuşuyordu ya da ben alışmıştım bakışlarına. Yine de bu ilk zamanki kız değildi. Bunu fark ediyordum. Aşağılamadan ya da alay etmeden beni dinliyordu. Bazen soytarı demeyi ihmal etmiyordu tabii ki fakat fevri çıkışları ve üzerimde baskı uygulayışı yoktu. Onda farklı bir şeyler vardı.
Bende de farklılıklar vardı tabii ki. Onunla geçirdiğim her gün, her saat, her dakika onu tanımak için daha da hevesleniyordum. Kim olduğunu merak ediyordum. Saatlerce gizli köşesinde ne düşündüğünü ve neden orayı gizli yeri olarak seçtiğini merak ediyordum. Onunla vakit geçirmek sandığım gibi bir ızdırap değildi. En azından beni küçümsemediği zamanlar. İlk başlarda bana neden öyle davrandığını da açıklasın istiyordum. Birçok şeyi anlatmasını istiyordum aslında ama geçirdiğimiz zaman boyunca sürekli ben konuşuyordum.
Ona yönelttiğim sorulara kısa ve belirsiz cevaplar vermek dışında konuşmuyordu. Soru solduğumda huysuzlandığını açıkça belli ettiğinden fazla üstüne de gitmek istemiyordum ama merakım beni öldürecekti. Adı Bahar olan bu sarı saçlı, yeşil gözlü kız hakkında bir şeyler öğrenmek için çırpınıyordum ama o, bu çırpınışlarıma karşılık vermiyordu. Bana bir soru sorarak aklımı dağıtıyor ve yine sürekli ben konuşuyordum. Bunu bilerek yaptığını çoktan fark etmiştim ama her türlü kanıyordum ona yeniden.
Üç günümüzü kafelerde ve onun gizli yerinde sürünerek harcamıştık. Evet, yine de oraya gidip oturuyorduk ve oraya gittiğimizde konuşmama izin vermiyordu. Ben de saygı duyuyordum ama ne düşündüğünü bilmemek benim için işkenceydi. Ah, bir de numarasını da vermemişti. Öğlen o parkta buluşuyor ve plan yapıp uyguluyorduk. Aslında ona kızmam haksızlıktı. Bir iddia için takılıyorduk ona göre. İddia bittiğinde görüşmeyecektik, en azından Bahar öyle zannediyordu ama benim onunla işim bitmemişti. Yani Tuğrul’un teklifinden dolayı, başka bir nedeni yoktu. Zaten olamazdı, aşırı derece de sinir bozucu ve ukala oluşunu unutmuş değildim. Ancak onu ikna edebilmek adına onunla vakit geçirmeliydim. Hoş kızdı, onunla ilgili söyleyebileceğim tek şey buydu. Güzel olduğuydu ama kibri birçok şeyi örtmeyi sağlıyordu. Zaman öldürdüğümüz bu kısıtlı vakitte kibrinden ödün verdiği için sanırım şanslıydım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ͼ Ay Kraliçesi ͽ
ActionO, kendi yalnızlığında boğulurken ben, ona eşlik ediyordum. Boğulduğunu fark edemeyecek kadar gözü karaydı. Beni de boğduğunu fark edemeyecek kadar umursamaz yapmıştı yalnızlığı. İzlediği yolun bir sonu yok ve epey karanlık. Ona bu yolda eşlik eder...