Umarım bölümü seversiniz. :) Keyifli okumalar...
Hiçbir şey olmamıştı. Ben sadece bunu düşünürken sakinleşmiştim ve o da bunu fark edince benden uzaklaşmıştı.
Çok yorgun hissediyordum. Bu ani gerçekleşen olaylar ve geçirdiğim panik atak beni yormuştu.
Bahar gibi ben de ayağa kalktım. Pantolonum yerde incecik bir örtü halinde bulunan kar nedeniyle ıslaktı. Üşüdüğümü ancak o zaman hissedebilmiştim. Ona doğru kaçamak bir bakış attığımda onunda üzerinin ıslanmış olduğunu gördüm. Sağ paçasında hala daha bir miktar kar duruyordu.
Bakışlarımı etrafta gezdirip nerede olduğumu anlamaya çalıştım ancak herhangi bir tabela ya da bina göremiyordum. Sağ tarafımda karanlık bir orman, sol tarafımda ise yol vardı.
Tekrar Bahar'a döndüğümde heybetli bir ağaca yaslanmış şekilde yere baktığını gördüm. Yüzü bu sefer sanki bir şeyleri ele verir gibiydi. Kızgınlık seziyordum ifadesinden. Bana kızgın olabilirdi, orada neredeyse bizim ölümümüze yol açacaktım.
Ah, ben biraz önce elinde silahlar olan adamlardan kaçtım. Eğer o tutukluğumu yenemeseydim ölecektim.
Hışımla eğdiğim başımı yine Bahar'a çevirdim. Ona bağırmak ve benimle neden uğraştığını defalarca sormak istiyordum. Ona duyduğum tüm nefreti ve öfkeyi kusmak ve rahatlamak istiyordum ancak yapamadım. Ona yeniden baktığımda kızgınlığının ardından daha hüzünlü bir ifade gördüm. Göz yanılması olduğunu düşündüm ancak o ifade saniyeler geçse de Bahar'ın yüzünden silinmiyordu. Ağlayacağını düşündüm. Hıçkıra hıçkıra ve bağırarak ağlayacağını düşündüm ancak o sadece yaslandığı ağaçtan ayrılıp sırtını dikleştirdi. Bana doğru baktığında yine ifadesizdi.
İfadesizliği içimde yanan ateşi yine körüklediğinde daha fazla katlanamadım. "Sen ne halt ettiğini sanıyorsun?" diye bağırdım ona çıkan tüm sesimle. Gözünü bile kırpmadı ve ben daha fazla sinirlendim. Küfür ettim. "Senin bu saçmalıklarla dolu hayatından sıkıldım. Beni rahat bırak artık!" Hala yüzündeki tek bir mimik oynamıyordu ve bu beni delirtiyordu. "Senin o gidemezsin saçmalıklarını da duymak istemiyorum! Senin yüzünden ölecektik!" Yeniden küfür edip yere öylesine bir tekme attım. "O lanet adamı vurmak zorunda mıydın? Senin yüzünden ölecektik!"
Ben nefes nefese kalmışken soluğumun ardından onun boğuk sesini duydum: "Evet," dedi düz bir sesle. "Zorundaydım."
"Ne demek zorundaydım?" diye çıkıştım. Sesimdeki şiddet bir nebze olsa dinmiyor, Bahar ise bir nebze olsun korkmuyordu.
"Çünkü geri zekalı," deyip çatık kaşları ile üzerime yürümeye başladı. "O beyinsiz bizi oyalamaya çalışıyordu. Adamların nasıl o kadar hızlı geldiklerini hiç düşündün mü?" diyerek bana bağırdı. Sonra birkaç adım daha yaklaştı bana. Alaylı bir ifadeyle, "Tabii ki düşünmedin çünkü o sıra aklında benim nasıl berbat biri olduğum vardı!"
"Ah, lütfen," dedim en az onun kadar alaycı bir üslupla. "Bana bundan alındığını söyleme."
Histerik bir şekilde güldü. "Emin ol alınmıyorum." Dalga geçen ifadesi kayboldu ve yine korkutucu havasına büründü. "Sadece senin bu denli aptal olman canımı sıkıyor."
"Bana hakaret etmeyi kes!" dedim o daha cümlesini bitiremeden. "Kusura bakma," diyerek yalandan gülümsedim. "Daha önce bir çatışmada kalmamıştım!"
"Yine de akıllı bir insan, o adamların arabayı bırakıp geri geleceklerini anlardı!" Söyledikleri karşısında sadece sustum. Olayın akışına öylesine kapılmıştım ki bunu düşünmemiştim. Ki hangi insan bunu düşünebilirdi ki o an? Tabii eğer Bahar gibi profesyonel suçlu değilse.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ͼ Ay Kraliçesi ͽ
AksiyonO, kendi yalnızlığında boğulurken ben, ona eşlik ediyordum. Boğulduğunu fark edemeyecek kadar gözü karaydı. Beni de boğduğunu fark edemeyecek kadar umursamaz yapmıştı yalnızlığı. İzlediği yolun bir sonu yok ve epey karanlık. Ona bu yolda eşlik eder...