Hepinizin Ramazan Bayramı mübarek olsun. Oy ve yorum bırakmayı unutmayın. :) Keyifli okumalar, umarım seversiniz. ^^
Etrafımda bir sis dolanıyordu. Epey yoğundu. Zihnimi bulandırıyor, beni afallatıyordu. Hem etrafımda hem de kafamda dolanıyordu sanki. Tüm düşüncelerimi örtüyordu. Net değildi hiçbir şey.
Bir miskinlik sarmıştı beni. Bu histen kurtulmaya çabalasam da olmuyor, beni daha çok içine çekiyordu. Hapsetmişti sanki beni içine. Düşüncelerimi saran sis gibi beni ele geçirmişti.
Yapmam gereken bir şey vardı.
Bir anda beliren düşünce sisler tarafından dağıtıldı. Düşüncelerimi deşmeye çalıştıkça miskinlik, bir ağırlık gibi üzerime çekiyordu. Tutsak etmişti beni. Beynimdeki dumanlı hava ve üzerimdeki bu his, iş birliği içerisinde gibiydi. Ama ikisinden de kurtulmak istiyordum.
Bir şeyler olmuştu.
Kendimi zorlayarak ulaştığım bu düşünceye sıkı sıkı sarıldım. Beni bu tutsaklıktan kurtaracak oydu. Biliyordum. Beni bu sisin içinden o çıkaracaktı.
Üzerimden ağırlığın çekildiğini hissederken parlak bir ışık gözlerimi bürüdü. İlk başta bembeyaz olan yerde bir süre sonra renkler belirdi. Bulanık görüşümle beliren renkler oldukça koyu renkteydi. Parlak ışık azalırken kasvetli renkler çoğalıyordu.
Üstümdeki yük kalkarken iyice mayışıyordum aslında. Hafiflemiştim ama çok yorgundum. Fazlasıyla bitkindim. Birkaç kez göz kırptım ancak bu bile beni tüketmişti. Ağırlık kalmıştı ancak yorgunluğum azalmıyordu.
Bacaklarımda yoğun bir karıncalanma hissettiğimde yeniden gözlerimi kırptım. Görüşüm netleştiğinde ilk gördüğüm şey yerdeki kahve tonlarındaki halı olmuştu. Kafamı oynatıp etrafa bakınırken sanki saatlerce çalışmış gibiydim. Kollarımda güç bulmakta epey zorlandım.
Ellerimi yattığım yatağa koyup doğrulurken hala uyku sersemliğini atlatabilmiş değildim. Üzerimdeki yorganı atınca odanın serinliği tüylerimi ürpertmişti. İçimde yeniden yatağa yatma hissi uyansa da direndim.
Derin bir nefes verirken etrafı inceledim. Yattığım yatağın hemen yanına bir çalışma masası ve sandalye vardı. Masanın tam karşısında koyu kahve bir koltuk vardı. Deri olduğu belliydi. Koltuğun üzerinde iki tablo duruyor ve onlarda odayı utandırmayarak koyu tonlardaki renklerini sergiliyordu.
Ben kaza yaptım!
Aniden yataktan zıpladığımda boynumda bir acıma yaşandı. Bacaklarımdaki karıncalanma yavaşça geçerken beynimi çoktan sorular doldurmuştu.
Ben neredeydim böyle?
Nefesimi tutup kapıya baktım. Etrafı dinledim ama çıt yoktu. Tedirgin edici bir şekilde sessizdi.
Ben buraya nasıl gelmiştim?
Hiçbir şey yoktu. Zihnim çok boştu. Bu konuyla alakalı hiçbir şey hatırlamıyordum. En son hatırladığım... Bahar'dı.
Su yüzüne çıkan yeni düşünce tam boğazıma çökmüştü. Yutkunamıyordum bile.
O neredeydi? Bahar'a ne olmuştu? Ölmüş müydü? Onu öldürmemiştim, değil mi?
Onu öldürsem şu an bir evde olmazdım. Kapımın önünde polis bekleyen bir hastane de olurdum.
Harbi ben neredeydim? Hangi insan kaza yapan birilerini eve taşırdı ki, ambulansı aramak yerinde?
Yine bir belaya bulaşmıştım sanırım. Çünkü bu durum kesinlikle normal değildi. Benim acilen gitmem gerekiyordu.
Çaresizce etrafa bakınınca yatağın sağ tarafındaki gardırobu ve aynayı fark ettim. Dolabın yanında ayakkabılarımı görünce hemen yatağın üstünden zıplayıp onları aldım. Ayakkabılara ulaşmadan aynadaki görüntüm beni durdurdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ͼ Ay Kraliçesi ͽ
AkčníO, kendi yalnızlığında boğulurken ben, ona eşlik ediyordum. Boğulduğunu fark edemeyecek kadar gözü karaydı. Beni de boğduğunu fark edemeyecek kadar umursamaz yapmıştı yalnızlığı. İzlediği yolun bir sonu yok ve epey karanlık. Ona bu yolda eşlik eder...