6.Bölüm.

91 18 3
                                    

''Çok değişik bir hayatım var. İyi mi kötü mü bir türlü kestiremediğim, insanların davranışlarıyla yardımcı olmak yerine daha da çok karıştırdıkları.. İnsanların beni hiç tanımadıkları bir hayatım var, ve kendimi ifade etme çabamı yutup midemde sakladığım. Yalnız bir hayatım var, sanki benden başka kimseye yer yok içimde. Her yerimi doldurmuşum sıkıldıklarımla, üzüldüklerimle. Güzel şeyler sarılıp sarılıp gidiyorlar, kalmıyorlar benimle. Onlara yer açmam gerek, içimdekileri atmam gerek önce.. Çabalıyorum da. Atıyorum da belki biraz. Ama ufacık bir boşluk görsem hemen doldurmaya çalıştığım için yine taştığım noktaya ulaşıyorum. Uzaktan bakılınca anlamsız bir döngü gibi görünse de aslında siyahla beyazın ortasını bulmaya çalışıyorum. Onları hem karıştırmaya çalışıyorum, hem de karıştırmamaya.. Denge halindeki iki ayrı renk. Hatıraları silmek çok zor çünkü..''

------------------------------------------------------------------------------------

Hayatta sırtımı yaslayabildiğim ,üzüldüğümde yanımda olan,güldüğümde gülücüklerimi kalbinde taşıyıp mutluluğumu paylaşan kişi de yoktu.Ona kızgın değildim.Şimdiye kadar beni en güzel şekilde yetiştirmişti.Elinden gelen her şeyi yapmıştı ama hayat ona acımasız davranmıştı.

Hissettiğim soğukluk bir zamanlar onun ısıtmak için kollarının arasına aldığı bedenime yayılan mermerin soğukluğuydu.Gözlerim adının üzerinde dolanıyordu.Ara sıra çektiğim burnum ise sessizliği bozan tek şeydi.Oturduğum yer yine onun yanıydı,yanı başında oturmuş sanki bana verdiği nasihatleri dinlemek istercesine gözlerimi şimdi onun bedeninin üzerinde yığılı olan toprakta gezdiriyordum.Ellerimi toprağın üzerinde gezdirirken kırışık ve pamuğu anımsatan elleri geliyordu aklıma.Babaannem ağlamamı istemezdi.O yüzden mezarına her geldiğimde boğazımda düğümlenen şeyleri geriye itmek için yutkunurdum.Henüz 3 hafta geçmesine rağmen onu şimdiden çok özlemiştim.Her gün buraya gelsem de kalbimi ezip geçen acıyı bir türlü yok edemiyordum.

Derin bir nefes alıp sessizliği fısıltılarımla bozmuştum.

''Babaanne..Her gün söylememden sıkıldın belki de ama seni çok özledim.Sen de beni özledin değil mi ? ..''

Son konuşmamız aklıma gelince dolan gözlerimi kapatmıştım.Sol avcumda tuttuğum şeyi her zaman ki yerine yerleştirip konuşmaya güç bulunca devam ettim.

''Dün getiremediğim için bugün getirdim.Sözümü tutarım biliyorsun...Ben sadece..''

Sözlerimin devamını getiremeyince gözlerimi aralayıp mezar taşının yanına bıraktığım bademlerin üzerinde gözlerimi gezdirdim.Yanağımın ıslaklığını kurutan rüzgarı hissetmeye başladığımda elimin tersiyle hafifçe gözlerimi silip doğruldum.Her gün onu burada bırakıp gitmek işkence gibiydi.Yine gülümsüyor muydu acaba? Ya da üşüyor muydu ? Hoş,o pek üşümezdi.Her zaman o sıcacık elleriyle benim hiç ısınmayan ellerimi ısıtır bundan zevk alırdı.Hatırlıyorum da,bunu yaparken mutlu olduğunu hissettirirdi.

Mezarlığın çıkışına doğru yürüyorken ellerim ceplerimdeydi.Duymaya aşina olduğum ses yine arkamda dolanıyordu.Ben,rüzgar ve onun ayak sesleri..

Ne zaman buraya gelsem o da geliyor mezarının başına karanfil bırakıp benimle birlikte buradan ayrılıyordu.Beni izlemesinden artık rahatsız olmuyordum.Gölgem kadar alışmıştım.Onunla umulmadık bir şekilde tanışsak da bu maceranın içinde babaannem de olduğu için sadece zamana bırakıyordum.Bir şeyleri hep,zamana bırakmalı.

 Yavaş adımlarla ilerlerken babaannemin vefat haberini aldığım gün yanımdan ayrılmadığını anımsamıştım.Ve ben yanımda kalmasına izin vermiştim.Söylediği sözleri kulak ardı ediyormuşum gibi görünse de her harfini dinlemiştim.Çünkü o gün yanımda olan ondan başkası değildi.Babaannemle sadece 3 saat geçirmiş olmasına rağmen acıyı en derininde,kalbinin en ücra köşelerinde hapsedip ,acımı paylaştığına emindim.Bana söylediği söz kulaklarımda uğultu halinde dolanıyordu..

''Susma..Kelimelerin uykusu gelmez..''

Konuşmamı istediği gün aklımdan çıkmıyordu.Susmaya yemin ettiğim gün beni bundan vazgeçiren kişiydi belki de.Ya da sadece öyle zannettiğim...

Eve vardığımda kilidi deliğe yerleştirip hafifçe çevirerek kapıyı araladığımda içerideki sessizlik tüylerimi ürpertmişti.Kapıyı biraz daha itip içeriye girdiğimde alışılageldik bir biçimde beni takip eden ayak seslerinin uzaklaştığını hissetmiştim.Hala arkam dönükken ve bu sesleri duyabiliyorken onun da duyabileceği bir biçimde seslenmiştim.

''Neden beni takip ediyorsun?''
''Neden bunu bildiğin halde bana izin veriyorsun? ''

Aniden gelen cevapla düşüncelerim sessizlikle boğulmuştu.Şu an karşıma geçip 'Şah mat!'' diyerek tek kaşını hafifçe kaldırıp alaycı bir bakış atması gerekmiyor muydu ? Adımlarının sesini duyamaz hale gelmişken gerçekten sorduğu soruya kafam takılmıştı.Neden izin vermiştim ? Neden en başta onu engelleyip hayatımdan çıkmasına sebep olmamıştım ? Kendime ürettiğim bahaneleri hatırlayabiliyordum.Daha 10 dakika öncesinden düşündüklerim ....

''Babaannemin vefatında yanımda oldu...''

Pekala,evet olmuş olabilir.Ama bunun yanımda kalmasına izin vermemle ne ilgisi olabilir ki? Hiçbir bağlantı kuramazken içimdeki bu çekilişki yüzünden kendime kızmıştım.Hızla adımımı içeriye atıp kapıyı arkamdan hışımla kapattığımda hafifçe esen rüzgar önüme düşen saçlarımı dalgalandırıp yüzümü okşamıştı.Aldığım derin nefesler yüzünden kuruyan boğazımı ıslatmak için yutkunup gözlerimi kapatarak sırtımı kapıya yaslamıştım.Bu soruya cevap verebileceğimi sanmıyordum.Cevabını bilmezken,kendime bile cevap veremezken ona nasıl cevap verebilirdim ki ?

Uzun bir süredir kapının önünde dikildiğimi fark edebiliyordum.Yine de içeriye bir adım daha atmaya korkuyordum.Şimdiye kadar eve yakın bir otelde kalmıştım.Buna hazır olup olmadığımdan emin değildim.Yine de,bu evde yaşamaya devam etmek istiyordum.Babaannemin anılarını yaşatıp son nefesimi onlarla birlikte vermek istiyordum.Sanki hala içerideydi. Her zaman ki gibi ilaçlarını içmeyip küçük bir çocuk misali evin tabanlarını istemeden çatırdatarak ortalıkta dolanıp saklanacak yer arıyordu.Onu bademlerle kandırmam kolay olsa da şimdi bunu yapabileceğim tek yer mezar taşının yanıydı.Ona ait hiçbir şeye dokunmayacaktım.

Ayaklarımı istemeye istemeye içeriye doğru zorluyordum.Salona girdiğimde gözlerimi etrafta gezdirmekten kaçınıp her zaman oturup kitap okuduğu kısma ilerleyerek sanki oradaymışcasına,dokunsam incinecek korkusuyla yerleşmiştim koltuğa.Hafifçe öne eğilip dirseklerimi dizlerimde bıraktım.Gözlerimi yerden çekip kenarda duran sehpaya göz gezdirdim.Kitabını bıraktığı gibi duruyordu.Hatırlayamadığı için tekrar tekrar okuyup bana anlattığı ,neredeyse ezberlediğim kısım gelmişti aklıma.Nedeninin bilmediğim bir şekilde yad etmek istemiştim.

''Yaşam bir tiyatro,yaşam bir oyun,yaşam bir senaryo,yaşam bir öykü,yaşam bir düş,ne yaparsak yapalım bizden kaçan,parmaklarımızın arasından kayıp giden,rüzgarın oradan oraya savurduğu ufak kağıt parçacıkları...''

Huzur verici sesiyle bana kitabın her sayfasını okurdu.Bilmezdi ki daha yarım saat önce de aynı sayfayı tekrar tekrar okuduğunu.Sessiz kalır sesimi çıkarmadan aynı heyecanla dinlerdim.O masum kalbi kırılmazdı o zaman.Gülümseyiverirdi birden.

Kitabı kollarımın arasına alıp göğsüme bastırmıştım.Kendimi geriye bırakıp yan dönerek ayaklarımı yukarıya çektim.Sol tarafıma yatarken karşımda duran resmiyle göz göze geldiğimde gözümden damlayan şeyi umursamayıp gülümsemekle yetinmiştim.Gözlerimi kapatınca kulağımda hala okuduğu  kitabın satırları dolanıyordu.

''Yağmur damlaları durup durup kendi hallerine ağlarlar.Varoluşları ağlamak üzerine kuruludur zaten.Önce her damla öteki damlaların ıslattığı cama tutunmaya çalışır ve sesleri ağlayışın ağlarına dolanır.En sonunda daha fazla dayanamayıp aşağı bırakıverirler bir damlacık bedenlerini.Bazıları iyice yapışıp kalırlar cama,düşmemek için direnirler ve sonlarının orada kuruyup gitmek olduğunu bilmezden gelirler..''

Yüzü gözlerimin önündeyken zihnimde dolanan sesleri engellememiştim.

''Ayris'im..Yavrum,sen ağlama olur mu? Ağlamana dayanamam ben ... ''
''Ağlamam nine.Üzülme sen..''

Sesler kaybolduğunda uykunun en derin kuytularında yitip gittiğimi fark etmiştim.

Taş Kızılı.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin