1.Bölüm

308 27 2
                                    

Günlerin geçmek için geçtiği zamanlardı. Bazen her şey üst üste gelir. Önüne geçmeye çalıştıkça daha da beter olur. En iyisi susmak. Hayatımızda yeni bir şeyler olsa da şaşırsak diye beklediğimiz o ince zamanlarda, kaldırımın ortasından yürüyordum. Sanki yürümüyorum da koşuyorum. Adımlarımı zamanla bir tutmaya çalışıyorum. Zaman gidiyor ben kovalıyorum misali.Daldığım şeyle çarptığım şeyin acısı aynıydı sanki.Düşmemek için henüz omzuma omzunu geçiren kişiye kafamı çevirip özür dilemesini beklemiştim.Yere düşen kitabımı aldıktan sonra doğrulup çatık kaşlarımın altında gizlenen gözlerimi suratında gezdirmiştim.Sinirli,kızgın,üzgün,yorgun...Her duyguyu besliyordu sanki.Onu izlerken dudaklarımdan sıyrılan kelimelere engel olamamıştım.

''Görebiliyor musun?! Ace ...?!''

'' Günler berbat geçiyor. Hayattan tat alamaz durumdayım.Her nefesim batıyor...Benimle birlikte bir kahve içer misin?''

Söyledikleriyle çatık kaşlarımın düzleştiğini fark etmiştim.Kısa bir süre suratını izlediğimde gerçekten bunu istemeyerek yaptığının farkındaydım.Sözlerimi kesmesi de cabasıydı.Eğilip az önce duvara sürtünen dizlerimi çırparak derin bir nefes aldım.Ne yapacağımı bilmez durumdaydım.Henüz tanıştığım (!!) birisiyle kahve mi içecektim ? Ya bu bir plansa ? Ona doğru bir adım atıp suratına baktım.Uzun boylu olmasına rağmen benden küçük görünüyordu.Daha doğrusu ben öyle olmasını ummuştum.Çok çaresiz görünüyordu.Sanki bugüne kadar tırnaklarıyla uçurum kenarında tutunmuş ama artık takati kalmamış gibiydi bakışları.İçimi acıtan bu bakışlarla istemsizce kafamı sallamıştım.Ne yapıyorsun sen? Cidden henüz tanıştığın birisinin teklifini kabul etmek de nesi?

Sokağı ezbere biliyormuşcasına arkasını dönüp karşı kaldırıma geçerken beni beklemeyi de ihmal etmemişti.Ürkek adımlarla onu takip ediyordum.İçimdeki kuşku ona güvenene kadar bir köşede saklanıp ,her an fırlamaya hazır bir tazı gibi bekleyecekti.Buna emindim. Adımlarımı yavaşlatıp geri dönmeye karar verdiğimde duyduğum sesle duraksadım.

''Sadece bir kaç saat..Endişelenme,seni yiyecek değilim.Herkesin içinde tecavüz de edemeyeceğime göre öldürülmüş bir timsah kadar zararsızım..''

Buna '6.hisleri kuvvetli mi?...'' demeliydim , yoksa biraz sonra girip belki de saatlerce oturacağımız kafe'nin camlarındaki yansımamdan gördüğünü mü söylemeliydim? İkincisi daha mantıklı geldiğinde hala arkası dönük olan adama doğru bir adım atıp söylediklerini kabul ettiğimi göstermek istemiştim.Az önce yere kapaklanan kitabımı göğüslerimin üzerinde ,ellerimin arasında sıktığımı fark edince kollarımı gevşetip onu özgürlüğüne kavuşturmuştum.Peşinden gitmem ona az önceki söylediklerinden dolayı güvendiğim anlamına gelmiyordu tabii ki.Sadece...'Her insan bir şansı hak eder..'' ilkesinden yola çıkarak atıyordum adımlarımı.Her ne kadar sonunun nereye varacağını bilemesem de.

Sağ eliyle kapıyı hafifçe aralayıp geçmemi beklediğinde bu kibarlık gösterilerinin ne ile sonuçlanacağını merak etmeye başlamıştım.Sıradaki neydi ? Sandalye çekme numarası mı ? İçimde kendi kendime çekişirken en köşedeki masayı tercih etmişti.Çarpıştığımızdan beri tek yaptığım onu takip etmekti.Masaya yaklaştığımızda hızla bir adım atıp sandalyeyi ince uzun ve bir o kadar da ilgi çekici parmakları arasında sıkıştırmıştı.Yanılmamış mıydım ? Tabii... Eteğimin altta kalan kısmını sağ elimle altıma sıkıştırıp oturduğumda kitabımı masaya bırakmıştım.Aslında şu an içimden geçen tek şey onun kim olduğuydu,gözlerinin altındaki morluklarının nedeniydi,yüzündeki o bezmişlik ifadesinin neden olduğuydu...Aklımda bin bir tilki dolaşıyordu.Evet,düşünmeyi seviyordum.Fazlasıyla hem de.Ama hiç tanımadığım bu adamı bu kadar düşünmem saçma değil miydi ?Tabii ki saçma Ayris! Kes şunu.

Taş Kızılı.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin