Lanet bir güne uyandığımı hissedebiliyorum. bugün pazartesi ve bu gün okul var. dersler, servis. o koca koca bulutların arasından kendini göstermeye çalışan güneş, yağmurlu ve rüzgarlı bir hava. bu gün kesin kötü bir şey olacak diye iç geçirip hazırlanmaya başladım. aşağıya indim ve klasik çizgi filmimi açtım. izlerken düşünüyordum, dünki olay aklıma bile gelmedi, sadece okula odaklandım. sevmediğim okuluma. derslerim iyiydi fakat arkadaşlarım değil. hiçbirisi kendine özgü değil. dikkat çekmek için yaptıkları bir çok davranış, ne bileyim sevmiyordum işte. servis saati gelince korna yetine aptalca zile basan bir servisçimiz var. on defa basar yine durmaz. çantamı sürükleye sürükleye. sırılsıklam olmak için uyuz uyuz yürüdüm servise. arkadaki dörtlüye uzanıp çantamı suratımın üstüne koydum. merhabalara cevap vermedim ve uyuklamaya başladım. Ebru ayağımdan çeke çeke düşürdü beni. Sersem sersem ona bakarken kahkalarla gülüyorlardı. al şimdiden başaladık. sınıfa bir girdim, herkes hoşgeldin falan diyor. bi garipsedim. hiç böyle yapmazlardı ne oldu ki,?. Ebru'nun yanına gittim. ne oluyo be diye sordum. kıvanç salak salak şeyler söyleyip senin destek aldığını anlatıp duruyor. dedi öyle kızdım ki. bağırıp çağırasım, ağzına bir tane vurasım geliyor, ama sadece oturup acınası çirkin yüzlerine bakakaldım. dayanmaya çalıştım iki ders, üç ders neyse dayanmaya çalıştım ama en sonunda bu yapmacık tavırları tak etti ve koşa koşa okul kapısından çıktım. güvrnliğin orda olmaması büyük şanstı