Bağırmak istiyorum ama bağıramıyorum. içim acıyor, canım acıyor, ama bağıramıyorum. bu üç tinerci bozuntuları da bana bakıyor gülerek. onlar güldükçe sinirim bozuluyor. dışarı hissettirmemeye çalıştım bozukluğumu, ayağımla ritim tuttum, ve yüzümde anlamsız bir gülümseme takındım. kulaklarım yeni yeni açılıyor yankı yapıyor duyduklarım. sanırım ikisi tartışıyor. diğeride sigarasını tüttürüyordu. diğerlerini umursamadığı her halinden belli. efkarlanmış çocuk. yerimden kalkar gibi oldum farkettiler. ama umursamadılar gülüp geçtiler. Sigarasını tüttüren kalktı. bir şey getirdi ne olduğunu anlayamıyordum. dört duvar arasındaydım ve beni duyan olmadı. yukarıya baktığımda, tuğlalı duvarlar bakımsız bir yerden başka hiçbir şey yoktu. kendimi yere yavaşça ittirdim ve tinercilere bakmaya başladım. kavga ediyorlardı. birisi yine onları aldırış etmiyordu. ikisinin kavgası güçlenmeye başladı. ayağa kalkıp birbirlerini itiyorladı. yumruklaşmaya başladılar diğeride onları ayırmak için kalktığını görüyorum. fırsat bu fırsat diye kalkmayı düşündüm ama hareket edemiyorum. elimin altına bir taş geldi. biraz ayaklanıp taşı bir arabaya fırlattım. taş arabanın camına geldi. adam arabadan indi ve bana yürümeye başladı. yardım et diye bağırdım ve yüzündeki sert ifadeyi şaşkın bir hale gelmişti. Kolumdan tuttu ve beni kaldırdı. adam ne çok genç ne çok yaşlıydı. arabasına bindirip beni hastaneye götürdü.