3.Bölüm

165 101 115
                                    

Tahminleriniz var mı neler olacağı hakkında? Sizce gerçek mi yaşadıkları yoksa birer rüya mı?

Bir başkasının rüyasını görebilmeyi hayatınızda bir kez olsun istemişsinizdir. Hatta bazı rüyaları kaydedip tekrar tekrar oynatmak ister insan. Peki rüyalarınızın başka bir evrende gerçekten yaşandığını bilseydiniz ne hissederdiniz?

En güzel rüyanızı düşünün mesela. Kumlarda uzanmışsınız, güneş tepenizde. Güneş kremini sürdüğünüz için çok rahatsınız güneşten korunma ihtiyacı gütmüyorsunuz. Bir denizi görünüyorsunuz ki gökyüzü maviliğinden utanır. Denizin dibindeki renk renk taşları görebiliyorsunuz. Huzurlusunuz ve buradan bu andan hiç çıkmak istemiyorsunuz. Hiçbir derdiniz yok. Uyanmak ister miydiniz o rüyadan? O evrende olabilmek için her şeyi yapmaz mıydınız?

Özge bunun gibi birçok muhteşem rüyaya şahit olmuştu. O rüyalar onun için de bir cennet bahçesiydi. İnsanların rüyalarında gezintiye çıkabiliyordu. Yüzünü görebildiği her insanın rüyasına girebilmek onun için çocuk oyuncağıydı.

Hayatında en çok istediği şey onun gibi insanlara ulaşabilmekti, özel güçleri olan. Ve yıllardır beklediği şey olmuştu. İnsanların düşüncelerini okuyabilen birine rastalamıştı. Çok şaşkındı. Sonunda özel güçleri olan birini daha bulmuştu. Çalıştığı kafeye gelen bu kız telefonla konuşuyordu. O da ona kahvesini götürürken söylediklerine kulak misafiri olmuştu. Ve kardeşi olduğunu tahmin ettiği kişiyle konuşuyordu. Kendisinin düşünceleri okuyabildiğini, kardeşinin ise geçmişi görebildiğini duymuştu işte.

Kendisi gibi birini bulabilmek onun için bir hayaldi. Umudunu yitirdiği anda bu kızları bulmuştu işte.

İnsanların rüyalarına girebiliyordu evet ama ne kadar çok eğlense de artık hayatı monotonlaşmıştı. Ve artık bu kızlarla tanışmamın vakti gelmişti.

Bu gece o kızlardan birinin rüyasına girmeliydi, ama korkutmadan. Genellikle insanlar hep korkardı Özge ile rüyalarında karşılaştıklarında. Çünkü rüya ile gerçek arasında bir köprü gibiydi, bilinç dışı olmaktan çıkıyordu Özge'yi gören insan.

Evrenler arası bir çarpışma gibiydi bu. Rüyasına girdiği kişi ile rüyadaki evrendeki kişi birbirlerine bakıyormuş gibi bir histi. Aynada kendinize bakın ve aynadaki yansımanız değil de bunun bir gerçek olduğunu hayal edin. Siz ağlarken o gülüyor, sizin saçlarınız sarı iken onunki simsiyah kömür karası. Ama yüzünüz boyunuz hisleriniz bir bütün gibi. İşte
Özge tam olarak bu hisleri çağrıştıran bir duygu olarak simgeleniyordu.

Sokağın başındaki çalıştığı kafeye gitti. Önlüğünü takıp çalışmaya başladı. Bir an önce gece olsun istiyordu. Yıllarca yetimhanede yaşamıştı. Yaşı ve huysuzluğu nedeniyle geçen sene kovulmuştu. Mecburen okulu bırakıp çalışma hayatına atılmıştı. Baya dolgun bir maaşı vardı. Yine de yıkık dökük bir apartmanın teras katında bir daire tutmuştu. Yıkık dökük ama onun ihtiyacımı karşılıyordu. Kafeyi silip tezgahın önünde durmuştu.

"Sarp bey işim bitti. Çıkıyorum şimdi iyi akşamlar. " dedi ve bu adam gerçekten buranın sahibi olmak için ne kadar gençti. Uzattığı zarfı alıp çantasına attı. Maaşıydı yüksek ihtimal.

"İyi akşamlar Özge. Yarın öğlende gelirsin. "
Kafeden çıkıp hızlı adımlarla evin yolunu tuttu. Çünkü çok heyecanlıydı, koşuyordu resmen. Çok eğlenceli bir gece olacaktı bugün.

Kafede çalışmak fazla yormuyordu ama çıkmadan önce yapılan temizlik fazlasıyla yorucuydu. Üzerini değiştirip saçımı topladı. Saate baktığında 12'yi geçiyordu. Küçük eski televizyonunu açıp 1 saat boyunca kanal kanal gezdi. Ve şimdi kızlarla tanışmanın zamanıydı.

Sirius-Felsefe TaşıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin