NOT: Rose'un elbisesi medyada ;))
Evet yanlış duymamıştım. 11 PUAN!!!!İnanılmaz! Harika!
Merry düşmek üzere olan peruğunu düzeltirken şaşkınlıkla sordu:
- N-ne-ne-nasıl?!Sean bana gururla bakıp gülümsedi ve,
- Sanırım senden ve senin cesaretinden hoşlanmışlar.Ethan bani tebrik etti. Andrew ve Sean bize kadeh kaldırdılar. O akşam çok eğlenceli geçti. Moralim yerindeydi. Ama bu uzun sürmedi.
Sonra yemek masasına geçtik. Yemeğimizi yerken, bir yandan da kendi aramızda şakalaşıyorduk.
Sonra koridorun başında belirdi. Bir Capitol üniforması giymişti. Kakao kahvesi gözleri parlıyordu. O sırada tam elimin altındaki portakal suyu dolu bardağa çarptım ve portakal suyunun lekesi beyaz halıda yayılmaya başladı. Orada duran adam, düzeltiyorum avox, hatta tekrar düzeltiyorum, BABAM hemen harekete geçti ve temizlemek için eline bir bez alıp lekenin olduğu yere geldi. Birkaç peçete alıp kekeleyerek,
- B-ben temizlerim, dedim ve fark etmeden gözlerimden birkaç damla döküldü. Bana baktı ve başını hayır anlamında salladı. Utandım ve başımı öne eğdim. Ama o sıcacık eliyle başımı kaldırdı ve ona bakmamı sağladı. Diğer eli ile gözyaşlarımı sildi.Sonra da kendimi tutamadım ve ona sarıldım. Ardından hüngür hüngür ağlamaya başladım. Ve arkamdan biri beni sertçe çekti. Bir barış muhafızı olduğunu anladım. Avoxlar ile konuşmak veya iletişime geçmek yasaktır ama ben yapmıştım. O da öyle. Onuda birkaç barış muhafızı çekiştirdi.
Ağlamamla birlikte artık çığlık ta atıyordum. Ve tekrar küçük bir acı. Biri yine bana iğne batırmıştı.
*********************
Uyandığımda Merry karşımda dikiliyordu. Bana kocaman gülümsedi ve,
- Hadi kalk! Bugün büyük gün. Televizyona çıkıyorsun.Zorlukla yataktan kalktım ve sormaktan korktuğum soruyu sordum:
- O nasıl? Babam nasıl? Nerede?...
Bana hüzünle baktı ve sorumu yanıtladı:
- Üzgünüm tatlım ama bu konuda hiçbir şey bilmiyorum.Merry tekrar kocaman gülümsedi. Ve beni televizyonda nasıl durmam, nasıl konuşmam ve nasıl hareket etmem konusunda bişeyler öğretmek için bir odaya kapandık.
Dik oturup, gülümsemeyi; şaka yapıp, kelimeleri en güzel şekilde kullanmayı gösterdi bana.
Birkaç saat sonra da beni Andrew ve hazırlık ekibinin yanına getirdi.
Andrew elbisemi hazırlarken, Kate tırnaklarımı boyayıp cilaladı, Vanessa saçımı yıkadı, kuruttu ve açık bıraktı ( saçım açıkken daha güzel duruyormuşum ), Fulvia da makyajımı yaptı.
Sıraaaaa daaaaa elbisem vardı. Üstü beyaz ve parıltılı, etekleri ise çok güzel bir pembe tonuydu ve etekleri diz kapağıma kadar geliyordu. Eteklerin ve üstün birleştiği yerde ise ince, bronz renginde bir kemer vardı. Bu, bu çok güzel bir elbiseydi ve hiç de Capitol tarzı değildi. Ama bu bana mantıksız geliyordu.
Andrew benim şaşırdığımı görünce bana içtenlikle gülümsedi ve,
- Nasıl? Beğendin mi? diye sordu.
Elbiseye yaklaştım. Bir mankenin üstünde duruyordu. Parmaklarımı kumaşın üstünde dolaştırırken,
- Bu.., inanılmaz bir elbise. Hem bu...
- Hiç Capitol tarzı değil dimi? Sana özel bir elbise olmasını istedim.
- Ahh... Çok teşekkür ederim.
Gülümsemesi daha da büyüdü.Elbiseyi giydim. Altına da beyaz bir çift ayakkabı giydim. Kolyemi de giymeyi unutmadım. Sonra televizyon şovunun başlaması için kuliste beklemeye başladım.
************
Sıra bana geldiğinde biraz stresliydim. Derin bir nefes aldım ve sahneye doğru yürüdüm. Girişte bekledim ve sunucunun adımı anons etmesini bekledim.
Ve o an geldi. Sunucu Bruce Clay gür sesi ve o kocaman gülümsemesi ile ( nasıl beceriyorsa ağzındaki bütün dişleri görebilirsiniz ) adımı söyledi:
" Bayanlar baylar 12. Mıntıka'nın kız haracı Rose Haventsbee". Sahneye yavaşça yürüdüm. Beni gören seyirciler bana âdeta büyülenmişçesine bakıyordu.Bruce aynı gür sesi ile,
-Vay canına bugün çok güzelsiniz Bayan Haventsbee.
Ona gülümsedim:
- Teşekkür ederim ama stilistim ve hazırlık ekibim olmadan böyle gözükemezdim.
Bruce seyirciler aradından Andrew'i buldu ve,
- Andrew, hadi seyircileri selamla.
Andrew ayağa kalktı ve gülümseyerek kalabalığı selamladı.Ben ve Bruce konuştuk, şakalaştık filan işte. Konuşma çok iyi gidiyordu. Taaa kiii... sürpriz soru gelene kadar...
- Rose sana son bir soru soracağım, biraz ciddi bir soru. Ailenle ilgili... diye cümleye başladı.
O sırada da benim moral yerin dibine gömüldü.
- Ablana ve annene... en son ne dedin?
En son ne dedim? Aslında o anki cevabım " Görüşürüz lafını tamamlayamadan o pislik barış muhafızları gelip onları sürükledi." demek isterdim ama bir televizyon programındaydım.
- Sonra tekrar görüşeceğimizi söyledim. Çünkü onlar için kazanacağım.
Aslında bu yalan da değildi. Çünkü en son görüşürüz diye bir şeyler geveledim.
- Sanırım ablan sana bir armağan vermiş. Bakabilir miyim?
Kolyem. Gözüm yaşarmaya başlamıştı. Elim titreyerek boynuma gitti. Kolyem hala oradaydı. Benim Temmuz Meleğim... Bruce kolyeden çok etkilendi.
- Umarım sana şans getirir. dedi. Sonra beni ayağa kaldırdı ve beni sundu.Kulise doğru yürütken aklım hala annem, ablam, babam ve kolyedeydi. Arenadaki bir yanlış davranışım onların ölümüne sebep olabilirdi.
Kulisin girişinde Merry beni karşıladığında hüngür hüngür ağlamaya başladım.
Sıra da Ethan vardı. Bruce ile iyi anlaştılar, şakalaştılar. Ona bir sürpriz soru çıkmadığı için mutlu olmalı bence.
Arkadaşlar daha önce de açıklamasını yapmıştım. Sınavlarım var ve biraz zor bölüm yazıyorum. Neyse şimdilik by.