9. Bölüm

10 5 3
                                    

İçten içe köpürüp, bir şeylere vurup kırma isteği duyduğu kırk dakikalık bitmek bilmeyen yolculuğun ardından olay yerine varan Brandon, yanında oturan Jackie'yi de beraberinde götürdüğünü fark ettiğinde yolu yarılamıştı. Bir an önce olay yerine varmak istediğinden geri dönmek için çok geçti.
Tiyatro binasına gelip de arabadan indiği sırada tek düşündüğü bir an önce içeri girip onu bekleyen korkunç manzarayla yüzleşmekti. O yüzden Jackie'ye arabada kalmasını söyleyip hemen içeri girmişti.
Genç adam, bu şekilde çağrıldığı ve ünlü İngiliz oyun yazarının bir oyunundan alınmış bir şekilde öldürülmüş bir kurban bulduğu geçen seferleri düşündü. Katil, tüm kurbanlarını bir tiyatro sahnesine bırakmıştı. Üç olayda cesetleri sabaha karşı tiyatroların kapalı olduğu saatte bırakmayı  seçmişti; iki kere de yangın veya başka bir sebepten ötürü tadilat yapılan tiyatrolar seçtiğinden cesetleri gündüz vakti bırakmıştı. Şekil, boyut veya tür bakımından hepsinin de tiyatro olması dışında herhangi bir benzerlik bulamadıkları için Brandon ve ekibi katilin bir dahaki sefer nereyi seçebileceğine dair seçenekleri daraltamamışlardı.
Dışarıda gördüğü inşaat iskelesi ve malzemeler katilin bu sefer bu yeri tadilatta olduğu için seçtiğini gösteriyordu. Aceleyle sahnenin olduğu salona giden Brandon içeride kendisini bekleyen şeyden kaçmak istiyordu. Bu, sadece hayatını kaybetmiş masum bir insan değildi; aynı zamanda Brandon'ın en büyük başarısızlığıydı.
Büyük tiyatro salonuna girdiğinde ne tavandaki altın varaklı süslemeler ne de devasa taşlı avize dikkatini çekti. Koşar adımlarla sahneye yaklaşırken Ajan Suarez'in yanında Ajan Hickman'la birlikte onu beklediklerini gördü. Yüz ifadeleri sertti. Ne kadar zaman bu işte çalışırsanız çalışın, bir ceset bulmak insanı yıpratan bir şeydi.
Sahneye çıkan basamakları tırmanmaya başlayan Brandon, sahnenin tam ortasındaki kesik kafayı görünce bir an için duraksadı. Katil yine farklı bir öldürme şekli seçmişti. Genellikle seri katil vakalarında, katilin kendine ait, imzası olarak seçtiği belli bir öldürme yöntemi olurdu. Aynı zamanda katil genellikle aynı cinsiyet ve yaş grubundan kurbanlar seçerdi. Ancak aylardır kovaladıkları 'Shakespeare Katili'nin kurbanları da ölüm şekilleri de birbirinden bağımsızdı. En azından Brandon ve ekibi kurbanlar arasında herhangi bir bağ bulamamıştı. Ölüm şekilleri ise değişiyordu. Boğarak öldürme, kalbe saplanan hançer, engerek yılanı ile zehirleme, bıçaklama, zehirli kılıçla öldürme...Hepsinin tek ortak noktası seçildikleri tiyatro oyunlarının yazarının Shakespeare olması ve her cesedin üzerine seçildikleri oyundan alıntılar bırakılmasıydı.
Sahnedeki kafaya bakan Brandon haberi aldığından beri içinde biriken öfkeyi bastırmaya çalıştı. Şu anda aklının bulanmamış olması her şeyden önemliydi. Katil, cinayetleri arasındaki süreyi kısaltmıştı. Belki de bu sabırsızlığı ve kendini beğenmişliği yüzünden hata yapmıştı. Arkasında iz bırakmış olma olasılığı varken Brandon öfkesine yenik düşemezdi.
"Adli tabip nerede? Daha gelmediyse elimden çekeceği var," diye Gabriela'ya selam vermeden soru sordu.
"Arka tarafta bekliyor, öncelikle Mike olay yerinin ve kafanın fotoğraflarını çekecek," diyen Gabriela Brandon'ın yüzünde gördüğü öfkenin altında yatan hüznü sezebiliyordu. 'Keşke elimden o hüznü dağıtmak gelebilseydi,' diye düşünürken ona seslenip yanına çağıran Ajan Hickman'ı duydu.
Yanından hızla ayrılan Suarez'in arkasından bakan Brandon gözlerini yine kesilmiş kafaya dikti. Yirmili yaşlarda görünen siyah saçlı bir erkeğe ait kafanın, burada kesilmediği belliydi. Sahnedeki kan, oldukça az miktardaydı. Katil daha önce de yaptığı gibi kurbanını başka yerde öldürüp sahnelemek için tiyatroya getirmişti. Ama ilk kez bütün vücut yerine sadece bir bölümünü getirmişti. Gövdeyi nerede ve ne şekilde bulacaklarını düşünürken hemen arkasından gelen çığlığı duymasıyla elini silahına atıp arkasına dönmesi bir oldu. Aynı anda fotoğraf çekmekte olan olay yeri inceleme uzmanı Mike da dahil herkes aynı tarafa dönmüştü.
Ne görmeyi umuyordu hiç bir fikri yoktu ancak şoktan fal taşı gibi açılmış gözleri ve bembeyaz suratıyla görmeyi en son beklediği kişi Jackie Shaw'du. Tanrının cezası kadın içeriye nasıl girmişti?
"Sen...Nasıl girdin sen içeri? Burada ne yaptığını sanıyorsun?" diye bağırırken iki adım arkasına kadar geldiğini fark edemediği genç kadına yaklaştı ve kolunu tuttu. "Hemen dışarı çıkacaksın yoksa Tanrı şahidim olsun canını yakacağım."
Jackie öyle sessiz bir şekilde fısıldadı ki bir an için onu dışarı çıkarmaya çalıştığını unutan Brandon, "Ne dedin?" diye sordu.
Genç kadın irileşmiş gözlerini sahnede gördüğü kafadan ayıramıyormuş gibi bakmaya devam etse de biraz daha yüksek sesle tekrar etti. "Zaten canımı yakıyorsun."
O anda genç kadının kolunu oldukça sert bir şekilde tuttuğunu fark eden Brandon küfretti. Bir tek her an bayılacakmış gibi duran bu kadın eksikti. Elini gevşetip daha sakin bir şekilde konuşmaya çalıştı. "Bayan Shaw, şu anda burada olmamalısınız. Size arabada kalmanızı söyledim. Hem de iki kere," dedi. Ancak o zaman kolunu tuttuğu kadının zangır zangır titrediğini fark etti. Şok belirtilerini iyi bilen Brandon, siyah ceketini çıkardı ve genç kadına giydirdi. Jackie'nin onunla hiç tartışmaması bile ne kadar büyük bir şokta olduğunun kanıtıydı.
Ceketini giyen kadını tiyatro koltuklarından birine oturtan Brandon kendini 'acaba onu hastaneye götürmeli miyim?' diye düşünürken buldu. Sonra da kendine bir küfür daha savurdu. Bu lanet olası kadında ne vardı da ona en önemli görevinin ortasında bunları düşündürüyordu?
Jackie'ye "Burada bekleyin," diyerek şaşkınlıkla onlara bakan Gabriela'ya yürüdü.
"Jackie Shaw'un burada ne işi var, Brandon?" diye soran Gabriela, az önce Brandon'ın öfkesine rağmen ceketini kadına giydirirken gösterdiği ilgiyi ve endişeyi fark etmişti.
"Telefon geldiğinde yanımdaydı. Onu dışarı götürüp bu sefer arabanın içinde kalmasını sağla Suarez," dedi ve sahne arkasından çıkıp kesik kafaya yaklaşan adli tabibe seslendi. Şimdilik Jackie Shaw'u düşünmeyecekti.
"Dr. Kent, verebileceğiniz her türlü bilgiye acilen ihtiyacımız var." Daha önce de Brandon'la birkaç vakada beraber çalışan Dr. Veronica Kent genç adamın gereksiz selamlaşma ve sohbetleri sevmediğini biliyordu. O yüzden hemen konuya girdi.
"Şimdilik söyleyebileceklerim şunlar," derken siyah eldiven giydiği iki eliyle birden kafayı kaldırdı. "Kurban yirmili yaşların sonunda veya otuzların başında, kemik yapısı bana Hispanik kökenli olduğunu düşündürüyor. Bozulma çok az olduğundan ve  herhangi bir dondurulma süreci olmadığı için en fazla altı saat önce öldürüldüğünü düşünüyorum." Kafayı çevirerek kesildiği yeri göz önüne serdi. "Kesiğin bu kadar düzgün olması oldukça keskin bir aletle yapıldığını gösteriyor. Ancak dokularda kanama olmadığı için kesimin kurban öldükten sonra yapıldığını söyleyebilirim."
Kafayı tekrar çeviren Dr. Kent, sol eliyle tutmaya devam ederken sağ eliyle kurbanın ağzını açtı. Eline aldığı cımbızı ağızdan içeri sokarken Brandon doktorun orada ne bulacağını şimdiden anlamıştı. Daha önceki kurbanların hepsinde, vücutlarının bir bölümüne sokuşturulmuş bir kağıt parçası bulmuşlardı. Kurbanlar hangi oyuna göre öldürüldüyse o oyundan seçilen alıntılar bu kağıtlarda yazılıydı. Yaptıkları araştırma sonucu alıntıların sahibinin Shakespeare olduğu ortaya çıkmıştı.
Dr. Kent'in cımbızın ucundaki kağıdı içine koyması için delil poşeti getiren Mike, doktorun ve Brandon'ın yanında diz çöktü. Daha önceki incelemelerinde ne cesetlerde ne bırakılan notlarda ne de olay yerlerinde herhangi bir parmak izine veya DNA ipucuna rastlanmamıştı. Bu sefer durumun farklı olmasını uman Brandon doğruldu ve poşetin içindeki kağıdı alarak sesli olarak okumaya başladı:
Gel ey gece,
Kirpikleri kavuşturan karanlık,
Bağla gözlerini yumuşak yürekli gündüzün.
Görünmez kanlı ellerinle yırt at,
Uykularımı kaçıran varlığın kader yazısını.
Gün soluyor; karga çal kanat gidiyor kara ormana,
Gündüzün iyi kulları boyunlarını büküp
Uykulara dalmak üzereler, gecenin kara güçleri
Avlarının üstüne saldırmaya hazırlanırken...
Sözlerim şaşırtıyor seni, ama merak etme:
Kötülükle başlayan kötülükle sağlamlaşır.
Haydi artık, sevgilim, gel benimle...

"Sana da siktiğimin oyunlarına da lanet olsun!" diyen Brandon arkasından gelen ince sesi duyup şaşkınlıkla döndü.
Az önceki kadar şiddetle olmasa da hala titreyen, Brandon'ın ceketinin içinde küçücük görünen Jackie sahneye çıkmış; kafaya bakmamaya çalışıyordu. Her an midesindeki her şeyi çıkaracakmış gibi görünüyordu. Brandon, bir anlığına bile olsa bu kadının katil olduğunu düşünebildiği için kendine kızdı.
"Ne dedin sen?" diye sorarken genç kadına kızmayı bile unuttu.
"Macbeth," diyen Jackie'nin sesi biraz daha yüksekti şimdi. "3. Perde, sahne 2."
Genç kadının neden bahsettiğini anlayan Brandon ne diyeceğini bilmiyordu. Elbette Jackie'nin  Shakespeare konusunda uzmanlığının farkındaydı. Ancak onun oyunları ezbere bileceğini düşünmemişti.
"Macbeth, tuttuğu kiralık katillere Banquo'yu öldürme emri verdikten sonra karısı Leydi Macbeth'le konuşurken bunları söyler. 'Kötülükle başlayan kötülükle sağlamlaşır,' derken Macbeth kral olma hırsıyla işlediği ilk cinayet olan Kral Duncan'ı ima ediyor, ama bununla yetinmeyen Macbeth, krallığına tehdit gördüğü Banquo'yu da öldürüyor." Mekanik bir ses tonuyla bunları söyleyen Jackie'nin sesi sanki artık devam edemeyecekmiş gibi kısıldı.
Genç kadının söylediklerini dinleyen Brandon, er geç bunları öğreneceklerini biliyordu. Ancak genç kadın onlara çok ihtiyaç duydukları zamanı kazandırmıştı. Jackie'nin ona yaptığı yardım teklifini bir kere daha hatırlayan Brandon, bunun belki çok da kötü bir fikir olmayacağını düşündü. Kanıtlara yeni bir bakış açısıyla bakabilecek, onların gözden kaçırmış olabileceği bir ipucunu yakalayabilecek birini kullanmamak mantıklı mıydı? Genç kadına, katilin bıraktığı alıntıları gösterip neden bunları seçmiş olabileceğini sormaktan zarar gelmezdi.
Tabi bunları yapabilmesi için önce her an düşüp bayılacakmış gibi görünen Jackie'nin kendine gelmesi gerekiyordu. İlk işi onu buradan çıkarmak olmalıydı. Emrettiği gibi Jackie'yi dışarı çıkarmayan Gabriela'ya seslenirken sesi sert çıkan Brandon, "Fikrimi değiştirdim. Buradaki işi sen bitir; fotoğrafları ve adli tabibin tam raporunu gelir gelmez bana ilet," deyip öncekinden çok daha nazik bir şekilde Jackie'nin kolunu tuttu ve beraber sahne basamaklarından aşağı indiler.
Gabriela, son basamakta sendeleyen Jackie'nin omzuna kolunu atan Brandon'ı ve onun az önceki tavırlarını düşündü. Önce içeri girdiği için çok sinirli ve kadını boğacak gibi görünürken, bir anda üzerine titrer gibi davranmaya başlamıştı. Acaba bunun sebebi Jackie'nin Gabriela'yı da şaşırtan bir şekilde alıntının ait olduğu eseri ve anlamını çabucak bilmesi miydi? Brandon, kadının bilgisini kullanmaya mı karar vermişti? Yoksa sebep, içindeki kadının korktuğu gibi genç, güzel, çekici ve aynı zamanda zeki olan Jackie Shaw'un kendisinin yıllardır yapmayı başaramadığı şekilde Brandon'ın aklını karıştırması mıydı?

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 22, 2021 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

SON PERDEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin